Normal yıllar, iktisadi aktörler açısından kestirimin sorunsuz olduğu yıllardır. Bu tür yıllarda öngörüler şaşmaz; şaşarsa da trend

Normal yıllar, iktisadi aktörler açısından kestirimin sorunsuz olduğu yıllardır. Bu tür yıllarda öngörüler şaşmaz; şaşarsa da trend değerlerinden (öngörüsü yapılan makro ekonomik göstergelerin  ekonomik değerleri ) aşağı-yukarı yönlü sapmalar ihmal edilebilir düzeylerde kalır. İlki istisnai olup, ikincisi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Ancak bu tesbit, kriz yılı ve ardından gelecek yıllar için geçerli değildir. Çünkü kriz yılında,krizden çıkış beklentileri farklılaşmaya başlar.İyimserler krizin yaşandığı yılda dibe vurulduğundan hareketle ardından gelen yılda ekonominin yükselişe geçeceği beklentisine girerler. Kötümserler ise çeşit çeşittir. Kimileri ikinci bir dip beklentisiyle ekonominin daha da kötüleşeceğini öngörürürken kimileri ise iyileşme beklentileri ham hayal olarak değerlendirirler.
İşte 2010 yılı Türkiye ekonomisi açısından tam da böylesi bir yıldır. Yukarıda sözünü ettiğimiz seçenekler, 2010 yılı için de geçerlidir. Ancak bu seçeneklerin tümünü değerlendirebilmek mümkün gözükmüyor. Çünkü kötümserlerin 2010’a ilişkin ayrıntılı bir senaryosu bulunmuyor. Bu durumda, değerlendirmemiz kaçınılmaz olarak iyimserlerin öngörüleriyle sınırlı olacaktır.
Büyük sermaye çevreleri ve hükümet tarafından seslendirilen ve daha sonra 2010 Yılı Programı ile yazılı hale getirilen iyimser senoryaya göre, 2010 ekonominin canlandığı bir yol olacaktır.
Özel sektör yatırım harcamaları canlanmayı sağlayacak itici güç olarak görülüyor. 2010 yılında bu kalemde reel olarak yüzde 7'lik bir artış öngörülüyor. Hemen belirtilen bu beklenti çok gerçekçi değil. Kapasite kullanım oranının talep yetersizliği nedeniyle düştüğü bir ortamda, yatırımlarını 2009 yılında yüzde 21 oranında küçültmek zorunda kalan özel sektörün bu boyutta bir artışı gerçekleştirmesi çok güçtür. Bu yönde ne bir istek vardır ne de onu bu yönde teşvik edecek bir mekanizma mevcuttur.
Canlanmayı sağlaması düşünülen bir değer itici güç, özel tüketim harcamalarıdır. 2010 yılında bu kalemde reel olarak yüzde 2.5 bir artış öngörülüyor. Benzer şekilde bu beklenti de gerçekçi değil. Özel ve kamu çalışanlarının, emeklilerin reel gelir kaybına uğraması, tarım sektörünün zor günler yaşaması  ve işsizliğin artması nedeniyleözel tüketim harcamaları 2009 yılında yüzde 3.1 oranında gerilemiştir. 2010 büyüklüklerinden görülüyor ki, özel tüketim harcamalarını aşağı çeken nedenler ortadan kaldırılabilmiş değil; işsizlik ve reel gelir kayıpları artarak devam ediyor. Son açıklanan asgari ücret de derde deva değil. Yılın bütününde alınacak 53 lira 10 kuruşluk zam geçtiğimiz yılın son gününde iğneden ipliğe  yapılan zamlar ve vergi artışları ile şimdiden erimiş gitmiştir. Gerek kamu çalışanlarına verilen yüzde 2.5 artı 2.5’lik artışla gerekse asgari ücrete yapılan yüzde 5.2 artı 4.3'lük zamla reklamlarda söylendiği gibi ekonomiye can katmak mümkün gözükmüyor. Yeteri kadar vermiyorsunuz ki, alsınlar, versinler, ekonomiye can katabilsinler. Görülüyor ki, özel tüketim harcamalarında artış beklentisi havada kalıyor.
Bu durumda, 2010 yılı için yüzde 3.5'lik büyüme beklentisinin gerçekleşebilmesi pek mümkün gözükmüyor.
Tüm okurlara mutlu bir yıl dileği ile...