2014 yılını kapatırken, her sene sonunda yaptığımız gibi dünyada yılın futbol olaylarını sıralıyoruz. Gelecek hafta da bu listenin Türkiye versiyonunu yazacağız.

1- Atletico Madrid’in şampiyonluğu: Atletico Madrid tam Rıdvan Dilmen klişelerinin takımıydı. “Arda’yla Diego Costa’yı çıkar, takımına kimi alırsın Güntekin?” Ama futbol, klişeleri bozanların hikâyesini yazıyor. Diego Simeone, La Liga şampiyonu olurken, bireylerin değil, takımların şampiyonluk kazandığını bir kez daha kanıtladı. Sergio Ramos izin verse, Avrupa şampiyonluğunu da kazanıyorlardı. Altın kafa Diego Godin’e de saygı duymamak elde değil.

2- 2014 Dünya Kupası Almanya-Brezilya maçı: Brezilya, kendi evindeki yarı finalde çok iyi oynayarak gelmemişti belki, ama ilk yarım saatte 5 gol yemelerini de kimse beklemiyordu. Löw’ün takımı, ev sahibi motivasyonuyla eksikleri göz ardı edilen Brezilya’ya 7 gol atıp “samba çıplak” dedi adeta. Seleçao için tek teselli bu maçın finalde Maracana’da yaşanmaması. 1950’den sonra ikinci bir Maracanazo’yu kaldıramazlardı.

3- Manuel Neuer: FIFA Ballon d’Or ödülü için rakipleriyle karşılaştırarak anlatsam daha iyi olabilir. Hem Cristiano Ronaldo hem Lionel Messi olağanüstü futbolcular. Yetenekleri, yarattıkları tartışılmaz, ama Neuer’in şöyle bir farkı var. Bu 2 futbolcu, takımları için yapması gerekeni, mevkilerinin gerektirdiklerini yapıyorlar. Hem Ronaldo hem Messi 2 forvet, 2 golcü nasıl davranırsa öyle davranıyor. Neuer ise bir kaleci gibi davranmıyor. Daha doğrusu sadece bir kaleci gibi davranmıyor. Futbol tarihinde, kalecilik üzerine bildiğimiz şeylerden başka bir şey sunuyor bize, sürprizler getiriyor. Bu yüzden bu maddeyle beraber tarafımızı belli edelim, ödülü kazanmalı.

4- Kosta Rika: 2014 Dünya Kupası’nın nerede ise en zayıf görülen takımıydı Kosta Rika. Ölüm grubu olarak görülen gruptan Uruguay, İngiltere ve İtalya’nın önünde çıkmayı başardılar ve üzerine bir de çeyrek final oynadılar. Takımın en şöhretli oyuncusu Bryan Ruiz, bugün İngiltere Championship Ligi’nde oynuyor, takımın kalibresini siz tahmin edin.

5- Louis Van Gaal’in çılgın kaleci açılımı: Yukarıda bahsettiğimiz Kosta Rika nerede ise yarı final oynayacaktı. Louis van Gaal’in çeyrek final maçında, seri penaltılar başlamadan 2 dakika önce Hollanda kalecisi Jasper Cillesen’i kenara alıp Tim Krul’u sahaya sürmesi ve Krul’un 2 penaltı kurtararak takımını yarı finale çıkarması olmasa.

6- Ipswich Town: Mick McCarthy’nin takımı Championship’in zirvesi için mücadele ediyor. Son 2 yılda harcadıkları bonservis: 10 bin paund. Bedelsiz oyuncuları transfer ederek Premier Lig’e gelecekler belki de.

7- Borussia Dortmund’un çöküşü: Şampiyonlar Ligi tarihinde final oynadıktan 1,5 sezon sonra kendi liginin sonuna demir atmış bir takım yok. Dortmund sadece Götze ve Lewandowski’yi Bayern’e kaptırdığı için bu hale gelmedi elbet. Bir dolu sakatlık, hücumdaki beceriksizlik ve savunmada Subotic’in berbat performansı ile kabusu yaşıyorlar.

8- Luis Suarez: Luis Suarez, 2013 yılı nisan ayında Chelsea’den Branislav Ivanovic’i ısırdığı için FA’den 10 maç ceza almıştı. Uslanması bekleniyordu. Olmadı. Uruguaylı, 2014 Dünya Kupası grup maçında İtalyan defans oyuncusu İtalyan Giorgio Chiellini’ye de aynı tarifeyi uyguladı. FIFA ona 9 ulusal maç ve 4 ay futboldan men cezası kesti.

9- Ludogorets Razgrad: 2010 Mayıs ayında Bulgaristan 3. Ligi’nde yer alan Deliormanlılar, 4 yıl sonra kendilerini Şampiyonlar Ligi’nde buldular. Hem de kalecilerinin 120. dakikada oyundan atıldığı play-off maçında, Romen defans oyuncusu Cosmin Moti’nin kaleye geçip Steaua Bükreş’in 2 penaltısını kurtararak tarihi yazdığı mücadeleyle. Hikâyenin sürprizli sonu, Moti’nin, önceki kariyerinde, Steaua’nın ezeli rakibi Dinamo Bükreş’te oynamış olması.

10- Thierry Henry: Geriye baktığında pırıl pırıl bir kariyer görecek Henry. Kulüp ve ulusal takım bazında bir futbolcunun kazanabileceği en büyük ödülleri kazanmanın yanı sıra, Londra’nın kuzeyine heykeli dikilecek kadar önemli bir adamdı. 16 Aralık’ta futbolu bıraktığını açıkladı. Futbol topunun ayağına en çok yakıştığı isimlerden birisiydi.