Yeni bir yıla girerken, daha iyi, daha umutlu, daha aydınlık bir yeni yıl beklentisi oluyor kuşkusuz; en azından dileklerimiz bu yönde. Öyle olunca da, “umut” hakkında düşünmemek mümkün değil.

Cenap Şahabettin, “En geveze kuş umuttur. Kalbimizde hiç susmaz” demiş; Goethe benzer biçimde, “Hayat dardır, ama umut geniş” diye bir hükme varıyor. “Umur fakirin ekmeği” denildiğinde bundan iyimserlik de, kötümserlik de çıkarmak mümkün ama umut konusunda açıkça “umutsuz” olanlar da var. Örneğin Bernard Shaw “Umut etmeyen, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmaz” derken, Nietszche, “Umut sadece eziyetin süresini artırır” diye buyurmakta.

Yaşamın ve insanın kendini var etme gücü düşünülürse, yaşam varsa umut vardır dememek mümkün değil; insan için her çabanın, mücadelenin önüne umudu koymaktan başka yol da yok.

Ama bir de şu dünya ile şu ülkenin ahvali var ki, karanlıklar aydınlıklardan fazla gibi... Yani umut tükenmez ama 2014’de yaşananları şöyle bir hatırlamak bile, gönülden geçenlerle aklın erdikleri arasındaki büyük mesafeleri ortaya koymakta.

Ortadoğu’da savaşlar, bombalı saldırılar, ölümler, göçler sürüp gidiyor; bir de yükselen fanatizm, mezhepçilik... İsrail’in Gazze saldırısı, IŞİD’in kelle almaktan kadınlara yönelik tecavüzlere uzanan canavarlıkları, Taliban’ın son olarak Pakistan’da bir okul saldırısı ve 148 kişinin ölümü... Çeşit çeşit şiddet ve acımasızlık yani!

Yalnız Ortadoğu’da mı yaşanıyor felaketler! Hayır... Afrika’nın, bitmeyen yoksulluğu gibi etnik savaşları da bitmiyor; AİDS’ten sonra şimdi Ebola salgını ile Boko Haram gibi belalarla da uğraşmakta. Amerika gibi, en büyük silah üreticisi iken savaştan uzak kalmayı beceren bir ülkede bile, bir yandan kuyruklu yıldız üstüne uzay aracı indirilmesi başarılıyor, ama öte yandan da Fergusan olayı gibi ırkçılığın hortlaması önlenememekte. Avrupa ise, bir yandan ekonomik sorunlar ve getirdiği sosyal tıkanıklıklar, öte yandan yabancı düşmanlığı ile aşırı sağın tehdidi altında.

Malezya’daki uçak faciaları, batan botlar, denizlere dökülen göçmenler gibi felaketler de arka arkaya gelmekte. Depremler, toprak kaymaları, tayfunlar, hortumlar, sellerle gelen insan dramları da hiç eksik değil.

İnsanoğlu ile insankızları ne yapıyorlar diye baktığımızda gördüğümüz ise koca bir HİÇ! Toplantı üzerine toplantı düzenleniyor; telefonlar, görüşmeler gırla gidiyor ama ne yarattıkları sorunları çözebilmekte, ne doğanın ve insanın kıyımını önleyebilmekte, ne de demokrasi, insan hakları, eşitlik ve adalet söyleminden öteye götürebilmektedirler. Büyük ülkeler güç ve stratejik ortaklıklar peşinde; diğerleri de onlara takılmış gidiyor. Kurt dumanlı havayı sever misali, böyle bir ortamda da savaştan teröre, ırkçıdan fanatiğe, mafyadan kara paraya uzanan iblislere gün doğmakta. Görünen o ki, Birleşmiş Milletler’in havada kalan sözleşmeleri ile devede kulak kalan yardımlarıyla günü kurtarmaktan ötesi yok.

Türkiye’de de felaketlerle iblisler eksik değil. Bir yanda Soma’da 301, Ermenek’te 18 madencinin ölümüne yol açan iş cinayetleri gibi kazalar, öte yanda toprağın, derenin, ağacın kıyımı. Bir yanda insan eliyle yaratılan hukuk faciaları ile siyasal felaketler, öte yanda yolsuzluktan kara paraya uzanan zincirler. Bir yanda ardı arkası eksilmeyen haksızlık ve zorbalıklar, öte yanda siyasetin kişisel iktidarlara hizmet etmekten öteye gidememesi...

En iyisi şöyle özetleyeyim:

Yeni Türkiye! / Eski Muhalefet! / Yolsuzluklar, haksızlıklar, zorbalıklarla kahrolurken, / “Mışlar” dünyasına mahkûmiyet!

Dinlemeler / Fişlemeler / Coplamalar / Gazlamalar / İki laf dedi diye tutuklanan çocuklar!

Paralel devlet / Darbeci cemaat / Rant ekonomisi ile / İntikamların beslediği siyaset!

Bir de camilerle imamlar / Başörtüsü ile kadrolar / Kömür ile avunanlar!

Sonuç olarak, umutlu olmak kolay değil diyeceğim ama içime sinmiyor. Ancak, “umudun” hazırda beklemediğini söylemek gerek. Hele toplumsal ve küresel düzeyde umut diye bayat bir ekmeği gevelemekten öteye gitmek isteyenler için, daha çok uğraşmak gerektiği açık.

O nedenle, en başta daha özgür, daha eşit, daha adil, bir gelecek adına uğraş verenler için daha umutlu, bayağı umutlu bir yeni yıl dilemek geliyor içimden.