Yılın ilk günü; yılın ilk yazısı. İnsanların birbirlerine iyilik dilemeleri iyidir; öyle başlayayım:

Yeni yılınız kutlu olsun.

Dilek iyi de, ya 2016 kutlu olsun istiyorsak hatırda tutmamız gerekenler var.

Suruç, Ankara.... Barikatlar, hendekler... Bombalar, patlamalar.... Kapanmış dükkanlarla, indirilmiş kepenkler.... Durmadan cenaze kaldıran kentler, gömülemeyen ölüler.... Yollara düşen insanlar... Büyüyen kin, bölünen toplum...

Bunları yazmayayım ama “yeni yılınız kutlu olsun” derken, Aralık sonunda toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin açıkladığı Bildirge, öyle bir yana konulacak gibi değil. Bildirgede, “özyönetim haktır” deniyor; “siyasal statü” talep ediliyor; “demokratik özerk bölgelerin” oluşturulmasından söz ediyor. Bunların ilk kez dile getirildiği söylenemez ama bugünkü koşullarda 2016’nın biçimlenmesinde, bu kararlar ve bunlara verilecek yanıtların payının büyük olacağı belli. Aydınlığı mı yakalayacağız; karanlığımız mı artacak; göreceğiz!

Her şey gönlünüzce olsun.

Birilerinin gönlünce olanlar var elbet Başkanlık sevdası... Başkanın adamları... İşlemeyen anayasal kurumlar... Adaleti kalmamış hukuk... Bağımsızlığı yok olmuş yargı... Tasma takılmış medya organları... Tutuklu gazeteciler... Hazır ola geçmiş üniversiteler...

Gücün gönlünü yapmaya koyulanlar yanında, güce gönül indirmeye yanaşmayanlar da var kuşkusuz. Burada hepsini saymaya girişmeyeyim ama “hazır ola” yanaşmayan ODTÜ olayından söz etmemek olmaz.

Üniversitede iki cami, 15 mescit var, yine de birileri “ibadet hakkımız engelleniyor “diye olay çıkartmakta, Hükümet de arkalarında, daha doğrusu önlerinde! Maksat apaçık ortada. Bütün üniversitelerde iktidar yanlısı yönetimler var ama yetmiyor; ODTÜ başka! Türkiye’de en başarılı, en saygın bir iki üniversiteden biri; üstelik, laik ve modern Türkiye’yi temsil etmekte; üstelik geçmişten gelen ciddi bir direniş mirası var. Aslında her üniversitede olması gerektiği gibi, işini iyi biçimde yaparken, özgür düşünceli, eleştirel bakmaktan kaçınmayan gençler yetiştirmekte. Eeh, İktidarın hazzetmediği bu kadar çok şey bir araya gelince de, hedef tahtası olmaktan kurtulmak kolay değil! Ancak ele geçireyim derken, ters tepme olasılığının az olmadığını da unutmamak lazım!

Buna karşın, medyanın pek muteber ismi Ahmet Hakan, ODTÜ’deki olayla ilgili olarak hala ibadet hakkı deyip, ibadet özgürlüğünden söz ederek meseleyi anlamazlıktan gelirken, aklınca “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” misalini devreye sokmakta. Aslında Hakan’ın ne dediği, neden dediği pek önemli değil, çizgisini düzeltmekle meşgul diyelim. Ancak, acaba diyorum; bu gidişten sonra 2016’da, laiklikten yana insanların yoğun olduğu kentler veya semtlerde yeni camiler yapılması, yollar, meydanlar ve parklarda namaz kılma girişimleriyle mi karşılaşacağız? Ne de olsa, ibadet özgürlüğü var!

Atilla Yayla, bir başka “bırakınız geçsinlerci”, ona göre, üniversitelerdeki olayları bitirmek için tüm devlet üniversitelerinin özelleştirilmesi gerekiyormuş! Söyledikleri, kabaca, “al parayı-ver diplomayı; ne eleştiri var–ne itiraz; piyasaya selamet-topluma inayet!” demeye geliyor ya, “bırakınız geçsinlerci” takımının istediği başka ne olabilir ki! Ne de olsa, liberalizm var!

Sağlıklı ve umutlu bir yıl dilerim.

Dilerim de, umudu katleden muhalefet partileri ne yapayım! ... Kendi derdinden ötesini görmeyen muhalif partiler... İktidarı eleştirmeyi siyaset sanan siyasiler... Kişisel araç olmaktan kurtulamayan siyaset... Dininden, memleketinden, cebinden, boğazından zokayı yutmuş yığınlar...

Ya da lime lime olmuş toplumsal muhalefet... Yüzlerce farklı fikir ve öncelik... Yüzlerce “ben ve benimki” savaşı... Herkesin derdi başka... Herkesin barışı bile ayrı...

Yine de umudu yitirmemek gerek.

Yeni yılda barışa ve umuda, demokrasi ve özgürlüğe, eşitlik ve dayanışmaya, hukuk ve adalete doğru yeni yolculuklar diliyorum.