2018 yılı yaklaşıyor. Yeni yıla yaklaşırken siyaset gündeminin en önemli başlıklarından biri merkezi yönetim bütçesine son halinin verilmesi. Toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendiren bu süreç, toplumun gözünden kaçırılmak istenir çoğu zaman. Bütçe önemli bir meseledir. Çünkü devletin bütçesi ile aile bütçemiz arasında doğrudan bir ilişki vardır.

Biz gelirimiz ile giderimizi denkleştirmeye çalışırken, devlet de geliri ile giderini denkleştirmeye çalışır. Devletin gelirler politikasının da, harcamalar politikasının da bizim aile bütçemize yansımaları vardır. Nasıl mı?

Devletin en önemli gelir kaynağı vergilerdir. Devlet harcamalarını karşılamak için vergilere muhtaçtır. Sizin ücretiniz sizin için ne anlama geliyorsa, devletin topladığı vergi de devlet için odur.

Siz harcamalarınızı iflasa sürüklenmeden (kapınıza haciz memuru dayanmadan) aile fertlerinin beklentilerini ve kendi ihtiyaçlarınızı karşılamak için kullanırsınız. Gelir gider dengenizi buna göre kurarsınız. Harcamalarınız gelirlerinizin üstündeyse, bir süre sonra borç batağında kendinizi bulabilirsiniz. Bu durumda harcamalarınız, borçlarınız ve giderleriniz arasında bir mücadeleye girişirsiniz. Harcamalarınızda kısıntıya gidemiyorsanız, gelirlerinizi artırmaya çalışırsınız. Ek iş yaparsınız, borcu borçla kapatırsınız, malınız mülkünüz varsa, ailenizden kalan bir şeyler varsa elinizden çıkartırsınız. Ek iş yapmanız hem fiziksel hem de sosyal olarak kimi kısıtlara sahiptir. Dolayısıyla gelir harici kalemlere yönelmek tercih nedeni olabilir.

Siyasal iktidar da bütçe süreçlerinde devletin gelirlerini ve harcamalarını masaya yatırır. Öngördüğü harcamaları gerçekleştirmek için önce vergi gelirlerine bakar. Topladığı vergiler harcamaları karşılayamayacaksa, ek vergi çıkartır. Vergi artışı toplumda huzursuzluk yaratabilir. Bu nedenle borç seçeneğini de göz ardı etmez. Bir de devasa bir birikimin üzerine oturmuştur. Kamu arazileri, kamu işletmeleri elinin altındadır. Yani biraz mirasyedidir. Özelleştirmeler ile kurulan fonlarla devletin malını, mülkünü satar. Ne de olsa “Devletin malı deniz, yemeyen domuz (keriz)” diye topluma mal olmuş bir söz bile vardır.

Peki devlet harcamalarını kim ve kimler için yapar? Yani yurttaştan aldığını kime verir? Bütçe işte bu sorunun cevabını da belirler. Tıpkı sizin gelirinizi nereye harcayacağınıza karar vermeniz gibi. Öncelikleriniz ne olacaktır? Mesele budur.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı sunuş konuşmasında Maliye Bakanı Naci Ağbal şöyle diyor;

“Son iki yıl içinde önemli ölçüde artırdığımız reel sektör desteklerine 2018 yılında da devam ederek özel sektör aracılığıyla büyüme stratejimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda reel kesim destekleri için bütçemizden 37 milyar lira kaynak ayırıyoruz.”

Yani öncelik sermaye kesimlerinedir. Devasa bir kaynak sermaye kesimleri için ayrılmıştır.

Yine ekonomiyi teşvik amacıyla sermaye kesimlerine yönelik olarak uygulamaya konulan teşviklerin bütçeye etkisinin 2017 yılında 10,8 milyar lira olacağını öngörülmektedir. Bu teşviklerin 7 milyar lirası vergi gelirlerindeki azalıştır (Bütçe sunuş konuşması s.43).

Buna göre siyasal iktidar sermaye kesimlerine yönelik aktarımlarının yanında bu kesimlerden alması gereken vergiyi de almamıştır. Peki bu bonkörlüğün sonucu nedir?

Merkezi yönetim bütçesi 2016 yılında GSYH’nin yüzde 1,1’i oranında açık vermiştir. 2017 yılında ise açığın yüzde 2’ye yükseleceği öngörülmektedir. 2018 için beklenti yüzde 1,9’dur. Genel devlet açığının milli gelire oranı yüzde 1,3’den yüzde 2,4’e çıkmıştır. Bu oranın 2018 yılında yüzde 1,9 olması beklenmektedir. Kamu borç stokunun GSYİH içindeki payı yüzde 28,1’ten, yüzde 28,5’e çıkmıştır. 2018 yılında da aynı oranda kalması hedeflenmektedir. Devletin ödediği reel faiz oranı yüzde 1,5’ten yüzde 2,5’e yükselmiştir.

“2016 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomiyi canlandırmaya yönelik hayata geçirilen vergi teşvikleri, yapılandırma gelirleri ve vergi dışı gelirlerde görülen gelişmeler merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki düşüşte etkili olmuştur.”

Sonuç olarak borçlar artmıştır. Sermaye kesimlerine teşvikleri sürdürmek için ek vergiler toplumun üzerine yıkılacaktır. Peki, bu politikaların gelir dağılımına etkileri ne olacaktır? Bunu da başka zaman tartışalım.