İşçi Partisi Konferansı’ndaki en önemli gelişmelerden bazıları, konferans salonun dışında gerçekleşen politika tartışmalarıyla ilgiliydi. Bir kez daha, Momentum, geniş bir dizi mükemmel toplantı ve etkinlik düzenledi.

2018 İşçi Partisi konferans değerlendirmesi: Gelecek için dönüştürücü adımlar ve fikirler şart

Pat Byrne - patbyrneme@gmail.com İşçi Partisi Uluslararası Çalışma Grubu Momentum Hareket, Uluslararası Çalışma Grubu

Bu yılki İngiliz İşçi Partisi Konferansı tarihinin en büyüğü olarak kayıtlara geçerken aynı zamanda parti içindeki solun bütünleşip sağlamlaşmasında büyük önem oynadı. Ana akım medyadan yapılan tüm saldırılara rağmen, Jeremy Corbyn yönetimindeki İşçi Partisi daha da güçlü bir şekilde mücadelesine devam ediyor. Şu an 55 bin üyesiyle İngiltere’deki diğer tüm siyasi partilerden daha fazla üyeye sahip! Brexit’ in ufukta görünen felaketinin anlaşılmasından önce bile İşçi Partisi, kamuoyu yoklamalarında Muhafazakârların önündeydi.

Kapitalist medyada Liverpool Konferansı gerçekleşene kadar geçen süreçte, kongrenin Brexit ve antisemitizm tartışmalarıyla dolu olacağını ve partinin demokratikleşmesi sürecinin daha da ileri bir tarihe atılacağına dair çok fazla spekülasyon yapıldı. Aslında, yerel şubelerden gelen delegelerle birlikte sol ezici bir baskınlık sağladı ve bu sayede de sağ kanat kendi argümanlarıyla birlikte kenara itilmiş oldu. Jeremy Corbyn’nin parti lideri olarak yaptığı konuşma oldukça görkemliydi ve aldığı sevinç dolu tepkiler partinin başındaki tartışma götürmez pozisyonunu kanıtlar nitelikteydi.

Seçeneklerimizi Brexit’te açık tutmak
Konferansta bu yıl en çok tartışılan meselelerden biri tabi ki eli kulağında olan Brexit’ti. Theresa May’ in Muhafazakâr hükümeti ile Brüksel arasında gerçekleşen Brexit müzakereleri trajikomik bir hal aldı. Tıpkı, 2016’daki referandumun medya tarafından, Muhafazakâr Parti’deki AB yanlısı ve AB karşıtı güçler arasında bir iç tartışma olarak görülmesi gibi, birlikten ayrılma meselesi de bu şekilde gösterilmeye çalışılıyor. Muhafazakârlar, AB’den ayrılmanın olumsuz yönleri daha da belirgin hale geldikçe kendi içlerinde ayrışmaya başladılar. Tam bir kopuş isteyen kanat ile Therasa May’in kanadı olan İngiltere’nin bazı AB kurumları içerisinde kalması konusunda bir uzlaşma arayan kanat arasında ciddi bölünmeler yaşanmaya başladı.

Bu arada İşçi Partisi, bir orta yol pozisyonu kabul etti. Referandumun sonucunu kabul ediyor ve İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden çıkarmayı taahhüt ediyor ancak parti istihdam ve tüm ekonomik sorunlarıyla birlikte gelecek olan sert bir Brexit’i istemiyor. Her şeyden önce, işçilerin ve çalışma koşullarının korunmasına ve Britanya’nın ucuz işgücüne sahip bir offshore adaya dönüşmemesini – ki pek çok Muhafazakâr bunun için can atıyor- taahhüt ediyor.

Medyada ve halk arasında Brexit tartışmasında “Halkın Oyu” olarak da adlandırılan ikinci referandum çağrısı meselesi ortaya çıktı. Halkın Oyu çağrısı, insanlara Hükümet tarafından teklif edilen ayrılma şartlarını kabul etmek veya AB içinde kalmak arasında seçim yapma olanağı sağlayacaktır. Bu fikir de Liverpool’daki Konferansın gündemindeydi. Bu öneriyle ilgili sorun, 2016 yılında Avrupa Birliği’nden ayrılmayı seçip kazanan pek çok kişi tarafından demokratik çoğunluğa saygı duymama meselesi olarak algılanacak olması. Bu Muhafazakârlara İşçi Partisini dövmek ve elitizmle suçlamak için altın bir sopa verecektir. Liverpool’daki bu tartışma İşçi Partisi’nin, Avrupa’dan çıkacak bir anlaşmazlığın önlenmesi için tek alternatifse ikinci bir referandum da dâhil olmak üzere tüm seçeneklerini değerlendirmek üzere masada bırakılmasıyla sonuçlandı. Ancak, İşçi Partisi’nin ilk ve en önemli teklifi, yeni bir parlamento seçimlerinin yapılması. AB ile Brexit anlaşmasını müzakere etmeye çalışan bölünmüş Muhafazakâr hükümetin yerine, parti bu işi kendisi yapmayı teklif ediyor.

Antisemitizm ve Filistin
En büyük sorun, İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik politikaları hakkındaki tartışmalarla anti-semitizm meselesinin karıştırılması olmuştur. Jeremy Corbyn ile birlikte, İşçi Partisi, ilk kez Filistin mücadelesi için uzun yıllar boyunca uğraşmış bir lidere sahip. Tartışmanın açıldığı an, Parti tarihinde eşi görülmemiş bir gelişme oldu. Filistin halkının mücadelesi için Parti üyelerinden gelen duygusal destek gösterisinde, Filistin bayrakları konferans salonunda sessizce yükseldi. Bu destek gösterisiyle birlikte parti üyeleri, Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik eylemlerinin açık bir şekilde kınanmasını istediğini belirtmiş oldu. İşçi Parti’sinin Gölge Dışişleri Bakanı’nın yaptığı konuşmada, hükümete geldiklerinde yapacakları ilk aksiyon olarak Filistin Otoritesini tanımak olacağına dair söz verdi.

İşçi Partisi’nin demokratikleşmesi
Bu yılki konferansta tartışılan bir diğer konu ise parti içi demokrasiydi. Partinin yeni üyeleri, önceki parti liderleri tarafından 40 yıl boyunca sürdürülen yukarıdan aşağı, fazlasıyla merkeziyetçi kontrol yapısına artık bir son vermek gerektiğini düşünüyorlar. Bunun yerine, üyelerin kilit kararlar aldıkları, liderlerin ve kamu temsilcilerinin üyeler tarafından seçildikleri ve hesap verilebilirliğin olduğu bir parti istiyorlar.

Yeni üyelerin bu talebine yönelik bu yılın başında Corbyn önderliğinde bir demokrasi tartışması başlatıldı. Bu kapsamda İşçi Partisi üyelerinden ve kurullarından partinin demokratik işleyişine dair kendi fikirlerini sunması istendi. Parti Genel Merkezi’ne pek çok fikir ve öneri geldi ve birçoğu da bu yılkı konferansın olumlu değişiklikleri olarak kabul edildi. Ne yazık ki, bu tekliflerin birçoğu Ulusal Yürütme Komitesi tarafından ileri bir tarihe ertelendi.

Ancak, en acil mesele, İşçi Partisi’nin meclis üyelerinin yerel üyeler tarafından seçilmesi meselesi. Parlamento üyelerinin her seçimde İşçi Partisi’ni etkin bir şekilde otomatik olarak yeniden seçtiği mevcut durum yerine, benim de içinde yer aldığım İşçi Partisi uluslararası grubu, her beş yılda bir açık seçimlerle yerel üyelerinin önünde seçimin tekrar edilmesidir.

Burada söz konusu olan ilerideki İşçi Hükümeti’nin geleceği. Mevcut İşçi Partisi milletvekillerinin pek çoğu partide gerçekleşen sola yönelik büyük dönüşümü kabul etmediklerini açıkça gösterdiler. Bu dönüşümün sembolü haline gelen Jeremy Corbyn’i etkisiz hale getirmek için üç yıl önceki ezici liderlik zaferinin ardından ikinci bir liderlik seçimine zorladılar ki bunu da daha büyük bir çoğunlukla kazandı. Bütün bunlara ek olarak, Mevcut İşçi Partisi milletvekillerinin çoğu Corbyn’e ve partinin popüler politikalarına karşı gerçekleştirilen medya kampanyalarına katıldı hatta kilit konularda muhafazakârlara oy verdiler.

Daha hesap verebilir bir İşçi Partisi’ni güvence altına almazsak, bir sonraki İşçi Partisi Hükümeti, seçim bildirgemizde de yer alan radikal halk politikalarını uygulamaya koyulduğunda bu milletvekillerinin isyanıyla yüz yüze gelebilir. Daha da kötüsü, bu parlamento üyelerinden bazıları, bir sonraki seçimlerde İşçi Partisi’nden ayrılıp liberaller ve ılımlı muhafazakârlarla güçlerini birleştirerek yeni bir merkez partiye katılmalarını talep eden zengin finansörlerle özel görüşmeler yapıyorlar. Böyle bir şey gerçekleşirse onları bu mevkiye taşıyan seçmenlere ve parti üyelerine ihanet etmiş olurlar.

Konferansta, “Açık Seçim” teklifimiz çoğunluğun oyunu kazanmaya yaklaştı. Parti yönetimi kampanyamızın baskısı sonucunda İşçi Partisi milletvekillerinin çok daha kolay bir şekilde yeniden seçilmesine neden olan sistemde önemli bir değişiklik önerisi yapmak zorunda kaldı. Sonuç olarak, Jeremy Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi parlamenter muhalefetinin bazı üyelerinin üyelikten atılacaklarını göreceğiz.

İşçi Partisi içinde yeni fikirler
İşçi Partisi Konferansı’ndaki en önemli gelişmelerden bazıları, konferans salonun dışında gerçekleşen politika tartışmalarıyla ilgiliydi. Bir kez daha, Momentum, geniş bir dizi mükemmel toplantı ve etkinlik düzenledi. Bunlar, diğer pek çok toplantı ile birleştirildiğinde, İşçi Partisi aktivistlerinin partinin gelecekteki politikalarını tartışacakları bir alan sağladı. Parti, yeni bir model demokratik sosyalizmin ortaya çıktığı taze radikal fikirlerle muazzam bir yaratıcı düşünce sürecinden geçiyor.

İngiltere’deki bir sonraki seçimin ne zaman gerçekleşeceğini kimse bilmiyor. Brexit gelişmeleri nedeniyle en erken önümüzdeki yıl gerçekleşebilir. Ya da 2022’de sona erdiği tarihte planlandığı gibi yapılabilir. Muhafazakârla Corbyn yönetimindeki bir sol hükümetin kurulmasından korktukları için ikinci seçeneğin gerçekleşmesi için çaba harcayacakları kaanatindeyim. Her ne olursa olsun, İngiltere’nin ilk gerçek solcu hükümete sahip olmasının güçlü olasılığı, sadece ülkeyi dönüştürmeye değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki solcu aktivistlere ilham verme ve bir harekete geçme şansı sunuyor. Bu bağlamda, 2018 İşçi Partisi Konferansı, iktidara giden yolda önemli bir adımdı.