Türkiye ekonomisinin 2019 yılındaki seyrini kestirebilmek biraz da dünya ekonomisinin performansına bağlı. Henüz küresel bir krizin alametleri belirmediyse de, başlıca ekonomiler arasında 2017’nin sonundaki gibi senkronize bir büyümeden söz etmek de olanaksız. Üstelik, Uluslararası Ödemeler Bankası’nın istatistiklerine göre küresel borç GSYH’nin %217’siyle 2007’nin %20’nin üzerinde. Faiz oranlarının da artış eğiliminde bulunduğunu düşünürsek, pekala “yüksek borç […]

2019’da Dünya Ekonomisi

Türkiye ekonomisinin 2019 yılındaki seyrini kestirebilmek biraz da dünya ekonomisinin performansına bağlı. Henüz küresel bir krizin alametleri belirmediyse de, başlıca ekonomiler arasında 2017’nin sonundaki gibi senkronize bir büyümeden söz etmek de olanaksız. Üstelik, Uluslararası Ödemeler Bankası’nın istatistiklerine göre küresel borç GSYH’nin %217’siyle 2007’nin %20’nin üzerinde. Faiz oranlarının da artış eğiliminde bulunduğunu düşünürsek, pekala “yüksek borç – yüksek faiz” ikilisinin yaklaşan bir tehlikenin habercisi olduğunu söyleyebiliriz.

ABD’de Büyüme Zayıflayacak

ABD’de Trump’ın şu ana kadar uyguladığı vergi indirimleri zenginlerin yüzünü güldürdü. 2018 göreceli hızlı bir büyümeyle geride bırakılırken, bütçe açığının hızla arttığı, 2019 sonunda GSMH’nın %6’sına dayanacağı görülüyor. Amerikan Merkez Bankası bir yandan faizleri yükseltirken, bir yandan da bilançosunu daraltmaya devam ediyor.

Borsalardaki 2018 sonundaki dalgalanma da kaygı yaratıyor. 24 Aralık haftasına Dow Jones Sanayi Ortalaması ve S&P 500 endeksleri %20 düşüş anlamına gelen “ayı piyasası” eşiğinde girdi. Faangs diye kısaltılan Facebook, Amazon, Apple, Netflix ve Google’ı içeren Alphabet teknoloji şirketleri yıl sonunda 1.13 trilyon dolar değer kaybederek, %30’luk bir irtifa kaybı yaşadı. 26 Aralık’taki 1086 puanlık tarihi yükseliş dahi endişeleri dağıtmaya yetmedi. Amerika’da insanların %50’sinden fazlasının borsa yatırımı bulunduğu için, endekslerin düşüş evreleri reel ekonomiyi de “refah etkisi” kanalıyla tahrip ediyor. Hanehalkları böyle durumlarda “fakirleşiyorum” psikozuyla harcamalarını kısıyor, talep daralınca büyüme de duruyor. Yaygın kanı 2018’de %3 civarında beklenen büyümenin 2019’da %2.5’e gerileyeceği yolunda…

Çin’e Trump Saldırısı

IMF 2017’de %5.2 artan dış ticaret hacminin 2018’de %4.2’ye, 2019’da ise %4’e düşeceğini öngörüyor. Bu gelişmeden en fazla etkilenecek ülkelerin başında dünyanın en büyük ihracatçısı Çin geliyor. Yılın son çeyreğinde Çin ekonomisi düşen iç talebin de etkisiyle son 10 yılın en zayıf büyümesiyle karşılaştı. Eğer Mart’a kadar ABD ile bir uzlaşma sağlanamaz, 200 milyar dolarlık Çin malına uygulanacak gümrük tarifesi %10’dan %25’e yükselirse bu ülke ekonomisini haliyle çok olumsuz etkiler. Trump’ın özellikle Çin’in teknolojik atılımını engellemeye yönelik hamlelerinin Şi Jinping tarafından kabullenilmesi imkansız. Çünkü bu Çin’in tüm kalkınma stratejisinin önüne set çekilmesi anlamında kabul edilemez bir talep.

Japonya Bildiğiniz Gibi

2018’deki %1 civarı büyüme Japonya’nın kendi standartlarında fena sayılmaz. 2019’un son çeyreğinde planlanan KDV artışının yürürlüğe girmesi halinde ekonomik aktivitede yavaşlama olabilir. Özetle, “şark cephesinde yeni bir şey yok”; düşük büyüme, yüksek kamu borcu, zombi şirketler, velhasıl Japonya bildiğiniz gibi…

Avrupa’nın Keyifsiz Ekonomisi

AB bölgesinde Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi canlandırıcı politikalarının sonuna gelindi. Yatırımların zayıf olması nedeniyle imalat sanayi kapasite sınırlarına dayandı. Çevre korumasına yönelik düzenlemeler otomotiv sektörünü yavaşlattı. Merkel’in göçmen politikası nedeniyle otoritesi sarsıldı, artık hükümette gün sayıyor. Neoliberalizmin prensliğine oynayan Macron’un “sarı yelekliler” direnişinden sonra karizması sarsıldı. Brüksel’in İtalyan hükümetini hizaya getirme inadı sürüyor. Birleşik Krallık Mart’taki çıkış prosedürünü netleştirebilmiş değil. Tüm bunları yan yana düşündüğümüzde önümüzdeki dönemde Batı Avrupa 2017-2018’in %2 civarı büyümelerini mumla arar hale gelebilir.
Petrol ve enerji fiyatlarındaki son aylardaki düşüşün haliyle Türkiye gibi ithalatçıları olumlu, Rusya gibi ihracatçıları olumsuz etkilediğini ekleyelim.

Tarihi İtiraf

1980’den bu yana küresel anlamda büyümenin meyvelerinden tepedeki %1, alttaki %50’nin toplamının tam iki katı yararlandı. Söz konusu dönemde çoğu gelişmiş ekonomide gelir adaletsizliği arttı. Bu kısmen teknolojik gelişmelerin, kısmen küresel entegrasyonun, kısmen de emeğe karşı sermayeye kayıran politikaların sonucudur.

Yukarıdaki satırlar bana ya da sol bir yorumcuya ait değil. IMF direktörü Christine Lagarde’nin itiraf niteliğindeki cümleleri. (The Economist, The World in 2019, S.84) Öyleyse durumu yorumlamak onlara,koşulları değiştirmek ise bizlere düşüyor….

***

2019’un yaşama heyecanımızın azalmadığı; özgürlük, eşitlik, adalet umutlarımızın yeşerdiği bir yıl olmasını diliyorum…