2020’de gözden kaçmasın dediklerim

BRIDGERTON

İngiliz naipliğinde (Regency Era) geçen bir Gossip Girl, üstelik ondan daha da yenilikçi. 19’uncu yüzyılda geçen ve her ırk temsilinin olduğu bu dizi keyifli ve dinamik olmuş. Hafif bir olay örgüsü var, yer yer seksi. Mizanseni çok renkli özellikle dönemin kostümleri ve mekânlar son derece göz alıcı. Gençler ve genç hissedenler eğer biraz içiniz açılsın, kafanız dağılsın istiyorsanız bu eski dönemde geçen ama günümüz için çağdaş olan Netflix dizisini izleyin derim.

THE RIPPER

Netflix’in bu yeni mini belgesel dizisi dört bölümden oluşmakta. 1970’lerde İngiliz polisinin seri katili yakalamak için sürdürdükleri araştırmaların başarısızlığının altında yatanın “erkek” bakış açısı olduğunun altı iyi çizilmiş. Cinayetlerin ülkedeki feminizmi nasıl derinden etkilediği ile bağlantı kuran 3’üncü bölüm ise enteresan bir hikâye anlatıcılığı örneği; Bir hikâyeyi nereye çekersen orasından anlatabilirsin misali, gerçek, hakikat ve bakış açısı çatışması açısından tartışmaya açık.

2020-de-gozden-kacmasin-dediklerim-823903-1.

A TEACHER

Bu Hulu mini dizisi oldukça cesur bir iş hele ki böyle bir atmosferde izlemesi kolay değil. Her bölüm riskli konusuna yeni bakış açıları katıyor, özellikle 5’inci bölümden sonraki kırılma, seyircide hassas konusuna karşı ayrışma yaratıyor. Hepsini tek seferde izlemek daha iyi. Senenin bence en riskli ve cesur dizisi bu. Bu konuda hakkaniyetli ve mantıklı bir yazı yazmak oldukça güç olacak. 7.5/10

DEATH TO 2020

Black Mirror’ın yaratıcılarından Charlie Brooker ve Annabel Jones’un kurduğu Broke and Bones yapım şirketinin Netflix için çektiği ve merakla beklenen bir mockumentary yani sahte belgesel. Komedi olayı, diye lanse edilen yapıma dair hissettiğimiz merak ne yazık ki kursağımızda kaldı çünkü kurduğu yapının her yeri dökülüyordu. İnanılır gibi değil ama gerçek.

THE 40 YEAR OLD VERSION

New Yorklu siyah oyun yazarının, beyazların söz sahibi olduğu sanat dünyasında

kendini korumasıyla ilgili bir film. Radha Blank’in yazıp yönettiği ve kendisini de kurmaca şekilde canlandırdığı film, köşelerini tam yontamamış olsa da baştan sona izlerken keyif alabileceğiniz bir film.

2020-de-gozden-kacmasin-dediklerim-823902-1.

DRUK (ANOTHER ROUND)

Thomas Vinterberg en sevdiğimiz yönetmenlerden. Arkeolog gibi sakin ve derinden çalışırken bir yandan son derece post modern yaklaşımlarla seyirciyi yakalayabilen ender yönetmenlerden. Filmlerini gözlerimden ışıklar saçarak izlerim kendisinin, ancak son filmi Druk’u izlerken gözlerimi kapatmamak için zor tuttum. Sanki kazıp kazıp sonrasında da ‘Aman canım bu kadar yeter’ diyerek çukuru üstünkörü kapatıp kaçmış gibi. Filmde başrolde Mads Mikkelsen olmasaydı ve Vinterberg söz konusu olmasaydı bu filmi duymazdık bile. Sanırım senenin en abartılacak filmlerinden olacak.

WAITING THE BARBARIANS

Filmden daha doğrusu zamanında okuduğumda çıkardığım kıssadan hisse şu olmuştu “Herkesi düşmanın zannedersen sonunda olurlar.” D&R’ların ön masa vazgeçilmezlerinden, Nobel ödüllü J.M. Coetzee, aynı isimdeki bu zamansız hikayesini film için senaryolaştırmış. Ve bu mükemmel bir sonuç vermiş çünkü romanla birebir olan bir uyarlamaya inanın çok nadir rastlanır.

NEVER RARELY SOMETIMES ALWAYS

Juno filminden tam 13 yıl sonra, bu film adeta her anlamda onun karşısında durarak, bugünün gerçekleriyle, ona meydan okumuş. Has bir İndie film izlemeyi ve de sağlam bir arkadaşlık görmeyi özlemiştim. Bu filmi özellikle genç kızların izlemesi önemli! Zamanı geldiğinde bu filmi mutlaka daha ayrıntılı konuşmamız lazım. Ama yeri gelmişken söyleyeyim #kürtajhaktır.

2020-de-gozden-kacmasin-dediklerim-823904-1.

A LIFE ON OUR PLANET

Herkesin mutlaka izlemesi gereken bir belgesel bu. 93 yaşındaki doğa bilimcisi yayıncı efsane David Attenborough insan türüne Şimdi harekete geçmesi için son kez yalvarıyor, aksi halde de tüm yaşam ile beraber yok olacağımızı kanıtlıyor. Ben de içinde bulunduğumuz Antroposen Çağı’nda insan yapımı nesnelerin ağırlığı 1 teratona ulaştığını ve gezegendeki biokütleyi (bitki/hayvan ağırlığı) -ilk kez- aştığımızı ve böyle devam edersek 2040’da insan yapımı nesnelerin ağırlığı 3 teratona yükseleceğini ve postapokaliptik eşiği 2021’de geçeceğimizi hatırlatır, vegan bir dünyaya 2021 yılında adım atmanızı tüm kalbimle dilerim.