2020 pandeminin damgasını vurduğu, toplumsal mücadelelerin etkisinin zayıfladığı bir yıl oldu. 2021’de dünya sol/sosyalist hareketinin önündeki en önemli görev ırkçılığa, sömürü ve adaletsizliklere karşı yükselecek enerjiyi tek bir politik eksende birleştirmek görünüyor.

2020’yi geride bırakırken protesto ve direniş hareketleri | 2021: Toplumsal mücadele yılı

2020 haliyle pandemi yılı olarak anımsanacak. En asosyal yılımız; en fazla online zaman geçirdiğimiz yıl; herkesin fırıncılığa soyunduğu yıl; terör eylemlerinin en az görüldüğü, ev içi terörün tırmandığı yıl olarak da niteleyenler var 2020’yi…

Kamu sağlığını korumanın sosyal mesafe kuralını gözetmeyi gerektirdiği bir dönemde haliyle toplumsal hareketlerin yükselmesini bekleyemezdik. Ancak salgının seyri bu süreçte bazı kesimlerin; kadınların, gençlerin, düşük ücretli işlerde çalışanların, başta turizm, otelcilik, yiyecek-içecek gibi bazı hizmet sektörlerinde istihdam edilenlerin yaşam koşullarının orantısız kötüleştiğini gösteriyor. Benzer biçimde sağlık altyapısı yetersiz yoksul ülkelerde Covid-19 daha fazla ölüme neden oluyor. Türkiye gibi dış borcu yüksek, finans kapitalin tutsağı ekonomiler de yabancı sermayeyi ürkütürüz korkusuyla salgının yol açtığı açlığı, yoksulluğu bir nebze hafifletecek sosyal programlardan uzak duruyor.

Buna karşın başta Amazon, Google, Microsoft, Tesla gibi teknoloji şirketlerinin sahipleri servetlerine servet katıyor. Düşük faiz, bol likidite ortamında şirketler borçlanarak kendi hisselerini alma yoluna gidiyor. Borsa endeksleri yükseldikçe Lenin’in “kupon kırpıcılar” diye nitelediği rantiye borsa yatırımcıları daha da zenginleşiyor. Uzaktan çalışmaya elverişli meslek sahipleri; bankacılar, yönetim danışmanları, bilgisayar programcıları, muhasebecilerin gelirleri düşmez, harcamaları sınırlı kalırken, tasarrufları artıyor, banka hesapları şişiyor.

Tüm bu olgular pandemi sonrası ortamda, zaten iyice bozuk olan gelir ve servet dağılımı çarpıklıklarının daha da belirginleşeceğine işaret ediyor. O nedenle 2021 sosyal mücadelelerin yükseldiği bir yıl olmaya aday. Özellikle havacılık, ağırlama, turizm gibi kalıcı daralmayla karşılaşacak sektör çalışanları arasında işsizlik kronik hale gelme eğilimi gösterebilir.

Aşı geliştirme çalışmalarında hızlı mesafe kat edilmesi, ölüm ve vaka sayılarının artış göstermesine karşın ekonomide iyimser rüzgârların esmesini getirdi. Ancak bir sonraki aşamada, aşıya veya “kaliteli” aşıya erişimde ayrıcalıklı kesimlere öncelik tanınması, parasını ödeyenin aşı olmasının kolaylaşması halinde bu adaletsizliğe karşı toplumsal tepkiler yükselebilir. BM aşı inisiyatifi COVAX’ın aşıyı en kırılgan dünya yurttaşlarına ilk elden ulaştırma çabalarına karşın “aşı milliyetçiliği” olgusu gözleniyor. Zengin ülkeler aşıyı öncelikle ele geçirmek için ciddi finansman gücü isteyen anlaşmalar yapıyor. Dev ilaç şirketleri patent hakkı bahanesine sığınarak aşının yaygınlaşmasını engelliyor. Önümüzdeki aylarda kamusal sağlık riskini daha fazla hisseden ülkelerde ciddi isyanlar patlak verebilir. İnsanların yaşadığı coğrafyaya ve sınıfsal konumuna göre koronavirüs riskine asimetrik biçimde muhatap olmasına karşı tepkiler yükselebilir.

PROTESTO HAREKETLERİ İVME KAYBETTİ

2020 pandeminin gölgesi altında protesto hareketleri açısından hareketli bir yıl olmadı. Hong Kong’daki demokrasi hareketi ilk aşamada milyonları sokağa dökse de, Pekin’in küçük tavizleri, genç liderlere yönelik nokta operasyonlarla şimdilik sönümlendi. Aynı şekilde Belarus’ta otokrat başkan Lukaşenko’ya yönelik tepkiler, net taleplere, inandırıcı sözcülere sahip olmadığı için bastıran kışla birlikte zayıfladı. Benzer bir süreç Tayland’da da yaşandı. Hem askeri yönetimi hem de monarşik sistemi sorgulayan öğrenci gençliğin güçlü çıkışı iz bıraktıysa da şimdilik somut bir sonuç vermedi.

Geriye 2020’den üç tane güçlü toplumsal direniş örneği kaldı: ABD’deki ‘Siyah Hayatları Değerlidir’ (Black Lives Matter) hareketi, Hindistan’da çiftçi direnişi ve Bolivya halkının 2019 darbesini sandık başında püskürtmesi… Almanya’da maske takılması zorunluluğuna, ABD’de kamu sağlığını korumak amaçlı kapanma önlemlerine karşı gerçekleşen eylemler aşırı sağın yönlendirdiği, mesnetsiz, reaksiyoner, budalaca çıkışlar olarak kayda geçti.

SİYAH HAYATLARI DEĞERLİDİR

ABD’de George Floyd’un hunharca katli tüm dünyada travmatik bir etki yarattı. 60’lardaki sivil haklar mücadelesinden bu yana ABD’de en büyük toplumsal hareketlenmeyi tetikledi. Bu olayın geniş toplumsal kesimlerin vicdanını kanatması, başta polis teşkilatı siyahlara ayrımcılık uygulayan odakların İspanyol asıllılar, Müslümanlar da dahil “beyaz Amerikalılar” dışındaki herkese karşı benzer tavır sergilemesi Siyah Hayatları Değerlidir hareketinin güçlü bir sokak desteği bulmasını getirdi.

Covid-19 salgınının siyahları, mültecileri, azınlıkları daha fazla vurmasının yarattığı burukluk da harekete ivme kazandırdı. “Defunding” yani polis teşkilatına aktarılan bol kepçe kaynağın kısılması talebi yılın sloganı oldu. Burada maksat polisi tamamen ortadan kaldırmak değil, baskı ve şiddet aygıtlarına ayrılan kaynağın sosyal programlara; suçu teşvik eden, insanları çaresizleştiren toplumsal eşitsizliklerin azaltılmasına harcanmasıdır. Biden ise bu talebi kale almayacağını açıklayarak şaşırtmadı.

HİNDİSTAN’DA BÜYÜK GREV

2020’nin son aylarına damga vuran en güçlü dalgayı Hindistan’daki milyonlarca köylü ve çiftçinin direnişi yarattı. Bazı değerlendirmelere göre 26 Kasım’da “tarihin en büyük genel grevi” yaşandı.

Hindistan’da geçmişten beri hüküm süren tarım kesimini destekleyen düzenlemeler var. Hindistan’ın otoriter, aşırı sağcı, ultra liberal başbakanı Narendra Modi dolar milyarderi bazı işadamlarıyla, bu sistemi değiştirmeye, on milyonlarca köylüyü piyasaların, ticaret sermayesinin insafına terk edecek “tarım reformunu” uygulamaya yeltendi.

Halbuki çiftçinin parasız sulama yapmasına olanak tanıyan, sübvansiyonlu tohum ve gübre sağlayan, köylüye minimum bir gelir garantisi veren bu sistem sayesinde ülkenin başta pirinç ve buğday hububat üretimi giderek artmıştı. Destekleme alımları hem tarım kesiminin ayakta kalmasını ve 810 milyon kişinin ucuz gıdaya erişimini sağlıyor, hem de Hindistan’ı dünyanın 1 numaralı pirinç ihracatçısı haline getiriyordu. Bu çiftçi isyanının bir özelliği de Modi’nin Müslümanlara ayrımcılık uygulayan Hint milliyetçiliğine karşı, din ve etnik köken farkı gütmeksizin tüm halk kesimlerini bir araya getirmiş olmasıdır. (Bu konunun kapsamlı analizi için Korkut Boratav Hoca’nın Milyonlarca işçi, köylü direniyor: Hindistan Kasım 2020, 18.12.2020 sol.org.tr makalesini öneririm).

BOLİVYA’DA BEYAZ OLİGARŞİYE TOKAT

Yılın demokrasi adına en önemli kazanımlarından biri Ekim 2020’de gerçekleşen Bolivya seçimleriydi. Hatırlanırsa 2019’daki oylamada sosyalist MAS partisinin adayı Evo Morales’in seçimleri kazandığının açıklanmasından sonra, önce protestolar başlamış, arkasından polis teşkilatı ve silahlı kuvvetler şefleri başkanı istifaya zorlamıştı. Ülke oligarşisinin temsilcisi senatör Jeanne Anez fiili darbe sonunda cebren başkanlık koltuğuna oturtulmuştu. Morales ve başkan yardımcısı Garcia Linera ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmıştı.

2020’deki seçimlerde Morales döneminin ekonomi bakanı, sosyalist aday Luis Arce seçimleri büyük farkla kazandı. Böylelikle halk iradesine sahip çıkmış, yerli halkların haklarını tanımayan, aksine onları ve kültürlerini aşağılayan, ülkenin kaynaklarını çok uluslu şirketlerle işbirliği halinde sömürmeye devam etmeye yeltenen beyaz oligarşi bir kez daha püskürtülmüş oldu.

2021’İN UMUTLARI…

2020 pandeminin damgasını vurduğu, ister istemez toplumsal mücadelelerin etkisinin zayıfladığı bir yıl oldu. 2021’de salgın geride bırakıldıktan sonra, dünya sol/sosyalist hareketinin önündeki en önemli görev ırkçılık, faşizm ve baskılara karşı “demokrasi” ve işsizlik, sömürü ve gelir adaletsizliklerine karşı ise “eşitlik” temelinde yükselecek enerjiyi tek bir politik eksende birleştirmek görünüyor.

Bu duygularla tüm BirGün okurlarına sağlıklı, keyifli, haksızlıklara, adaletsizliklere, baskılara karşı mücadele azmiyle dolu güzel bir yıl diliyorum.