Aşı savaşları, parçalı bulutlu ekonomik iyileşme, yeni dünya düzensizliğini onarmak, ABD-Çin arasında daha fazla gerilim, şirketler cephenin ön saflarına çıkacak, teknolojik hızlanma, daha az leyleği havada gören bir dünya, iklim değişikliğinde bir fırsat, dejavu yılı, diğer riskler için kalk borusu… Bence bu 10 madde, içinde bulunduğumuz dönemin kuşbakışı bir fotoğrafını çekmek açısından çok elverişli

2021’i beklerken küresel trendler

Yeni bir yıl yaklaşırken geleceğe yönelik tahminler yapma, kestirimlerde bulunma çabası yoğunlaşır. Ama 2020’de öyle beklenmeyen gelişmeler oldu, pandemi ortamı 2021 için o denli belirsizlikler yarattı ki, bu konuda kalem oynatmak gerçekten cesaret işi haline geldi.

İzin verirseniz bu noktada işin kolayına kaçayım, sözü bu cüreti gösteren The Economist dergisinin 2021’de Dünya (The World in 2021) yıllığının editörü Tom Standage’e bırakayım. Bildiğiniz gibi The Economist küresel burjuvazinin köklü yayın organlarından, piyasa yanlısı bir dergi. Kapitalist aklın başlıca temsilcilerinden sayılır...


Aşağıdaki değerlendirmeleri bu çerçevede okumakta yarar var. Ancak şunu da belirteyim: bu yıllığın kapak kompozisyonları son yıllarda “komplo teorisyenlerine” çok verimli bir malzeme sunuyor. Bu işin erbapları gizli şifreleri, melun ittifakları, örtülü tehditleri, kapıyı çalan felaketleri okumakta pek mahirler. Bu literatürü izlemek, “yaratıcılığın” sınırlarının nasıl test edildiğine tanık olmak da “ vizyonunuzu” genişletebilir...

Standage önce 21 rakamının şans ve talihle, risk almayla, zar atmayla özdeşleştiğini hatırlatıyor. Bildiğiniz gibi bir zarın üzerinde 21 nokta bulunuyor. İskambilde yine 21 kumarda en popüler oyunlardan biridir…

Analiz 21 rakamının belirsizlikler içeren bir yıla cuk oturduğu tespiti sonrasında, izlenmesi gereken şu 10 eğilimi ortaya koyuyor:

1 Aşı savaşları Aşı geliştirmede ciddi bir aşama geçildikten sonra, şimdi de dağıtımıyla ilgili sorunlar gündeme gelecek. Aşı diplomasisi hem ülkeler içinde, hem de ülkeler arasında kimin öncelikle bu olanağa kavuşacağı konusunda devreye girecek. Ayrıca kaç kişinin aşı olmayı reddettiği görülecek.

2 Parçalı bulutlu ekonomik iyileşme Covid-19’un yerel parlamaları ve kapanmalarla ekonomilerin toparlanma çabaları birbirine karışacak. Hükümetlerin sallantıdaki şirketleri ayakta tutma çabalarıyla, işini kaybeden emekçilere yardım gayretleri iç içe geçecek.

3 Yeni dünya düzensizliğini onarmak Biden Beyaz Saray’a yerleştikten sonra sapır sapır dökülen, kurallara bağlı uluslararası düzeni ne ölçüde onaracak? Paris İklim Anlaşması ve İran’la nükleer pazarlık bariz başlangıç noktaları olacak.

4 ABD-Çin arasında daha fazla gerilim Biden’ın Çin’le ticaret savaşını tatil etmesini beklemeyin. Onun yerine bu kavgayı daha etkin biçimde sürdürmek için müttefiklerle ilişkileri düzeltmeyi önceleyecektir.

5 Şirketler cephenin ön saflarına çıkacak Sadece Huawei ve Tik Tok değil, tüm şirketler jeopolitik muharebenin parçası olacak. Şirket patronları, aşağıdan da çalışanlar ve müşterilerden iklim değişikliği ve sosyal adalet konularında tavır almaları için basınç yiyecekler.

6 Tech-celeration tabir edilen teknolojik hızlanma 2020’de pandemi video konferanslardan on-line alışverişe, evden çalışmadan uzaktan eğitime kadar birçok teknolojik atılımın benimsenmesini hızlandırdı. Bu durumun kalıcı mı olacağını yoksa eskiye mi dönüleceğini 2021 gösterecek.

7 Daha az leyleği havada gören bir dünya Turizm sektörü daralacak, yurtiçi seyahatler daha çok tercih edilecek. Havayolları, otel zincirleri ve uçak imalatçıları yanında yabancı öğrencilere bel bağlayan üniversiteler de sallanmayı sürdürecek. Kültürel alışveriş de bu durumdan yara alacak.

8 İklim değişikliğinde bir fırsat Bu kriz ortamında bir iyimserlik konusu, hükümetlerin istihdam yaratmak ve karbon salınımlarını kısmak için yeşil projelere yatırım yapması olabilir. 2020’de ertelenen BM iklim konferansı ülkelerin karbon salınımlarını azaltmak konusunda ne ölçüde kararlı olduklarını gösterecek.

9 Dejavu yani bunu bir yerden hatırlıyorum yılı Sadece bu BM konferansı değil, Olimpiyatlar, Dubai expo fuarı ve birçok politik, sportif ve ticari buluşmanın bir yıl sonra da olsa gerçekleşmesi için çaba harcanacak. Ancak çoğu başarı sağlayamayacak.

10 Diğer riskler için kalk borusu Akademisyenler ve analistler yıllardır pandemi riskine karşı uyarılarda bulunmuşlardı. Şimdi politika yapıcıları antibiyotiklere direnç, nükleer terörizm gibi ihmal edilen risklere karşı harekete geçmek için bu fırsatı kullanmayı deneyecekler. Onlara iyi şanslar.

Bence bu 10 madde içinde bulunduğumuz dönemin kuşbakışı bir fotoğrafını çekmek açısından çok elverişli. Haftaya buradan hareketle emekçiler ve ezilenler açısından pandemi konjonktüründe ortaya çıkan direniş olanakları ve dayanışmacı-eşitlikçi politika önerileri üzerinde durmayı planlıyorum.

BM EKONOMİSTLERİNİN MEGATRENDLERİ

İsterseniz söz gelecek tasavvurundan açılmışken yazının ikinci bölümünde insanlığı bekleyen orta ve uzun vadeli trendler üzerinde biraz duralım. Burada da rehberimiz BM’nin kuruluşunun 75. yılı dolayımıyla Ekonomistler Ağının Günümüzün Trendlerini Şekillendirmek raporu olsun (Report of the UN Economist Network for the UN 75th Anniversary. Shaping the trends of Our Time. Eylül 2020).

BM ekonomistleri geleceğimizi şekillendirecek 5 ana trend saptıyor; küresel iklim değişikliği, özellikle insan yaşamının uzamasıyla kendini gösteren demografik trendler, kentleşme, teknolojik gelişmeler ve derinleşen eşitsizlikler.

Rapor şöyle bir gruplama yapıyor: demografik eğilimler, kentleşme ve teknolojik yenilikleri “kaçınılmaz” görüyor. İnsanlar ekonomik faaliyetleri sürdürdükçe ve birbiriyle etkileşimde bulundukça bu eğilimlerin ortaya çıkacağını söylüyor. Her birinin toplumlar ve ekonomiler için elle tutulur yararlar sağlayacağını vurguluyor. Öyleyse, olumlu etkilerini maksimize edecek, olumsuzları ise en aza indirecek şekilde yönetilmelerini öneriyor.

Geri kalan iki megatrendin ise tamamen olumsuz etkiler yarattığının altını çiziyor. İklim değişikliği ile çevresel yıkımın insanlık ve doğa için ne kadar tehlikeli olduğunun üzerinde duruyor. Aynı şekilde toplumsal açıdan bakıldığında eşitsizliklerin hiçbir olumlu tarafı bulunmuyor. Çünkü eşitsizlikler kaçınılmaz değildir, büyük ölçüde yanlış politika tercihlerinden kaynaklanırlar. Öyleyse ilk üç eğilim yönetilirken, son iki eğilime karşı topyekun bir mücadele verilmelidir.

MEGATRENDLERİN BİLEŞİK ETKİLERİ

Her bir megatrend sürdürülebilir kalkınmanın yanı sıra diğer megatrendler üzerinde de etki yaratır. Zaten her 5 eğilim de insani faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Örneğin teknolojik gelişmeler 1. Sanayi Devrimi’ni doğurmuş, küresel iklim değişikliğinin ilk tohumları böyle atılmıştır. İklim değişikliği kırlardan kentlere göçü hızlandırmıştır. Teknolojik yenilikler ve dijitalleşme ise mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirmektedir…

Ayrıca birden fazla eğilim aynı anda ortaya çıkınca bileşik etkileri daha da güçlü hissedilir. Örneğin, eğitim olanakları ve gelirdeki eşitsizlikler farklı toplum kesimleri arasında “dijital uçurum” denilen teknolojinin olanaklarından yararlanma imkânındaki farklılıkları daha da açar. Teknolojik yenilikler topluma nüfuz ettikçe, bu kez gelir ve servet eşitsizlikleri katmerlenir.

Rapor içinden geçtiğimiz pandemi sürecinin aynı zamanda mevcut sorunların çözümü yolunda fırsatlar da yarattığı tezini öne sürüyor. Öncelikle kriz karşısında kapsamlı ekonomiyi canlandırma programlarının devreye sokulması gerektiğinde hükümetlerin cesur adımlar atabildiğini ve kitlesel ölçekte müdahale edebildiğini gösterdiğini hatırlatıyor.

Covid-19’un mevcut yapıların, etkinliklerin ve özlemlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda seferber edilmek için kendilerini yenilemesi ve amaçları üzerinde yeniden düşünmesi için bir fırsat yarattığını söylüyor. Özellikle 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin yakalanmasına odaklanmanın, insanlığın önündeki en önemli dönüşüm fırsatı olduğu savını öne sürüyor.

BM’nin bu kapsamlı raporunun her 5 bölümü de çok titizlikle hazırlanmış, her biri ayrı bir tartışmayı ve köşe yazısını hak ediyor. Ancak böyle kurumsal raporlarda ifade edilemeyen temel bir gerçek, insani hedeflerin yakalanmasının ancak ve ancak sınıflar mücadelesiyle, siyasi öznenin devreye girmesiyle, küresel kapitalizmi karşısına alan yine küresel ölçekte bir toplumsal adalet hareketinin yükselmesiyle mümkün olduğudur. Bu da bizim orta ve uzun vadeli stratejimizdir…