2023 bütçesi için yapıl(a)mayanlar: Emek örgütleri göreve
Fotoğraf: AA

Dr. Mehmet ANTMEN
Eski Mersin Tabip Odası Başkanı

2023 Bütçe müzakerelerine “Genel Kurul’da” 5 Aralık 2022 tarihinde başladı. 16 Aralık 2022 tarihine değin TBMM’de tartışılıp “kabul” edilecek. Bütçeler, hükümetlerin siyasi ve sınıfsal tercihlerini yansıtan belgelerdir. 20 yıldır iktidarda olan AKP’nin halkın yararına, halk için bir bütçe oluşturmayacağını AKP’yi tanıyan herkes biliyordur. Bu anlamda AKP rejiminin sermayeyi önceleyen piyasacı yönelimini de, dinci mezhepçi karakterini de, toplumu denetim ve gözetim altına almayı hedefleyen baskıcı karakterini de çok açık bir biçimde ortaya koyan bir bütçe ile karşı karşıya olduğumuz çok açık.

2023 bütçesi halkımıza, devletten hizmet bekleyen sade yurttaşımıza hiçbir olumlu mesaj vermiyor. Bütçenin Tek Adam’ın mekânı Saray’da hazırlanması, reddi halinde güvensizlik anlamı taşımaması başlı başına halkın bütçe hakkının ortadan kaldırılması demek. 800 yıl önce imzalanan Magna Carta’dan bugüne yürütmenin vergi toplayabilmesine ve harcama yapabilmesine onay yetkisi sadece halka aittir ve demokratik mücadeleler sonucu kazanılmıştır. Her zaman olduğu gibi, bütçe tercihlerinden doğrudan etkilenen halk kesimlerinin, emekçilerin temsilcisi sendikaların, meslek örgütlerinin bütçeye ilişkin görüş ve önerilerine başvurulmamıştır. Bu anlamda da “halkın bütçesi” nitelemesini hak etmemektedir.

Bütçenin içeriğine baktığımızda sermaye kesimlerinin taleplerine öncelik veren, faizin ağırlığının ve devletin güvenliğine ayrılan payın arttığı, diyanetin harcamalarının şişmeye devam ettiği, kaynakların AKP ve Saray’ın propaganda aygıtlarına akıtıldığı bir manzarayla karşılaşıyoruz; özellikle genel seçimin yapılacağı bir yılda böyle bir tercihin ne denli halkın aleyhine olduğu da çok açıktır.

***

Sermayeden ve ranttan alınan vergiler yüzde 10’u bulmazken, özellikle asgari ücretle geçinenlerden alınan dolaylı verginin yüzde 65 civarında olması bile bu bütçenin kimin bütçesi olduğunu çok açık ortaya koymaktadır. Ayrıca MSB, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT’e ayrılan bütçeye baktığımızda bütçenin yaklaşık yüzde 12’si silahlanma ve gözetleme aygıtlarına harcanıyor. Diyanetin bütçesi yedi bakanlığın bütçesinden fazla bir ödeneğe denk geliyor. Oysa pandemi döneminde işlevleri daha da önem kazanan Sağlık Bakanlığı bütçeden yüzde 6,56, Milli Eğitim Bakanlığı yüzde 9,64 pay alıyor.

****

Geçmediğimiz köprülere, tünellere, adım atmadığımız hastanelere müşteri garantili döviz üzerinden ödeme yapılan “kamu özel işbirliği” ( KÖİ) adı verilen projelere 2023’te ne kadar ödeme yapılacağını ise artık bütçede göremiyoruz. Dış ticaret açığının 100 milyar doları, toplam borcun 500 milyar doları aştığı bir dönemde beşli çeteye aktarılan paralar, Kur Korumalı Mevduat’ın bütçeye yükü de tam bir muamma.

İktidarın tercihi sermayeden, ranttan, beşli çeteden yana olunca, emek ve demokrasi güçlerinin de; yaşamı bütçe tercihlerinden etkilenen halkın, örgütlü biçimde karar süreçlerinin öznesi olduğu “katılımcı bir bütçeden”, kamunun ekonomideki rolünü daha etkin kılan “kamucu bir bütçeden”; eğitim, sağlık, sosyal güvenliğe yapılacak harcamaların öncelikli olduğu “sosyal bir bütçeden”, vergi gelirlerinin büyük ölçüde şirket karlarından ve servetten alınan vergilerden oluştuğu “adil bir bütçeden” yana mücadelesi ciddi bir önem kazanıyor.

Peki, günümüzde böyle bir mücadele veriliyor mu? Bir yandan işçi ve kamu sendikaları, diğer yandan meslek odaları, diğer demokratik kurumlar ve özellikle emekten yana partiler tamamen sermayeye, ranta ve AKP iktidarının devamına dayalı bu bütçeye karşı birleşik bir mücadele veriyorlar mı, bu bütçenin halk için bir bütçe olmasından yana birleşik bir mücadeleyi örgütleyebiliyorlar mı ve her şeyden önemlisi alternatif bir bütçeyi halka yeterince anlatabiliyorlar mı? Tabii ki HAYIR!

Kuruluşunda yer aldığım ve halen görev yaptığım KESK’in bu konudaki tutumu incelendiğinde tamamen yasak savma babında bir yaklaşım ve eylem çizgisi sergilediği çok açık. 16 Aralık’ta bitecek olan bütçe görüşmelerinin hemen ertesi günü, 17 Aralık’ta ve özellikle de kasım ayı sonuna doğru alınan bir kararla miting yapılması örgütü boşa düşürecek, kamuoyunda KESK’i güçsüz gösterecektir. KESK, daha önce yaptığı kitlesel eylemlerle, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru gündemle aldığı kararları en kitlesel şekilde örgütlemesiyle, bugünkü mücadeleci niteliğini kazanmış ve bu özelliğini korumak, geliştirmek için her türlü özeni göstermesi gereken bir konfederasyondur.

Daha önceki bütçe mitinglerini anımsayacak olursak; özellikle DİSK, TMMOB, TTB gibi her zaman birlikte mücadeleyi büyüttüğümüz örgütlerle birlikte örülemeyen, 20 gün gibi çok kısa bir süre içerisinde örgütlenmeye çalışılan, “kararı aldık, değiştiremeyiz” anlayışıyla yola çıkılan bir mitingin başarılı olma şansının ne denli düşük olduğunu 27 yıllık birikimi ve eylem deneyimi olan bir konfederasyona izah etmenin çok daha kolay olması gerekir.

***

Bugün açısından yapılması gereken şey; bir an önce merkezi düzeyde görüşmeleri başlatarak tüm emek örgütlerinin bu mitingi birlikte örgütlemesini sağlamak, mitingi bir ay civarında erteleyerek örgütlenmesi için illere zaman tanımak, işyerlerinden başlayarak mitingin tabanda kabul göreceği bir zemini hazırlamak, sadece bütçeye karşı çıkmaktan ziyade “halkın bütçesine” yönelik alternatif tartışmalar başlatmaktır.

Birleşik emek mücadelesinin bu denli ihtiyaç olduğu bir dönemde KESK’in tek başına yapacağı ve örgütlenme çabalarına yeterli bir zamanın olmadığı bir etkinlik yerine, çok daha olumlu şartların hep birlikte oluşturulduğu ve birleşik mücadelenin bu etkinlik zemininde yaşama geçirildiği bir süreci hep birlikte yaratmalıyız.

AKP iktidarının meslek örgütlerine yönelik saldırıları, yapılması düşünülen yasal düzenlemeler ve 2023’ün genel seçim yılı olduğu düşünüldüğünde çok daha görkemli, çok daha kitlesel, çok daha coşkulu bir mitingi hep birlikte örgütlemek, gerek KESK’e, gerekse de diğer emek, meslek örgütlerine ciddi bir moral değer kazandıracak ve belki de siyasal İslamcı AKP-MHP ittifakının tarihe gömülmesini sağlayacak bir yolu açabilecektir.

27 yıldır “Halk için bütçe” diye haykıran KESK’e rağmen, 20 yıldır “Sermaye için bütçe” diyen AKP rejimi artık halkı sürekli bir yoksulluğa mahkum etmiş durumda ve salt bu nedenle bile hep beraber bu zulme karşı çıkmak bugün için en devrimci görevlerimizden biridir.

O halde görev başına…