“Ey Dünya! İyi olan her şeyde seninle rekabet etmeye geliyoruz. 3 Aralık’ı bekleyin” demişti Kılıçdaroğlu, ama bu yazı o randevudan bir gün önce yazıldı. Ancak, “ne der, ne açıklar, yanına aldığı isimlere ne tepki verilir” diye dertlenen bir CHP eski ilçe başkanı arkadaşla sohbetin etkisiyle…

Şimdi de Amerika’dan akıl alıyor diye propaganda yapacaklar” diyor, Jeremy Rifkin isminden endişeleniyordu.

Daron Acemoğlu da var” dedim. “Ona da ‘Affedersiniz’diye kulp takabilirler!

Sonra, CHP’nin en büyük hatalarını AKP ya da sağ/muhafazakâr kitle ne der kaygısıyla yaptığını söyledim. “Soros’la aynı masada fotoğraf verip, insanları Soroscu diye cezaevinde tutan biriyle aşık atıyorsunuz. Ağzınızla kuş tutuyor, yine de ‘PKK’lı, terörist’oluyorsunuz. Dert etme, hiçbir şey yapmasanız da bir şey olursunuz” dedim.

***

Dedim ama doğrusu merak ediyorum; iktidar ve medyası, yıllardır Nobel’e aday diye göklere çıkardığı, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verilen Acemoğlu’na ne diyecek?

Neyse, merakım bana kalsın, ben CHP’li arkadaşlara şunu söyleyeyim; “Boş verin ne diyeceklerini, siz gerçekten sosyal ve demokrat bir ülke için mücadele edin, biz de sosyalist bir dünya için!

İşte bu süreçte en kritik eşik 2023’e az kaldı. Türkiye, 2023’teki yol ayrımında doğru yöne saparsa, yalnızca kendi kaderini değil dünyanın demokrasi ve totalitarizm dengesini de değiştirecek bir seçim yapmış olacak.

Geçen gün Yaşar Aydın isabetli bir saptama yapmıştı: Eksik bulduğunuz yönleri olsa bile,

6’lı Masa’nın yeni anayasa önerisi iktidarı tekrar muhalefetin tartışma alanına çekti ve seçimi cumhurbaşkanlığı sistemi-parlamenter sistem referandumuna dönüştürmenin önünü açtı. Bu iyi!

***

Muhalefet, demokrasi ve özgürlükler noktasında bu zeminde kalıp, halkın temel (ekonomik) sorunlarına somut çözümlerini merkeze koyan bir kampanya yürütebilirse 2023’ün bir dönüm noktası olmaması için hiçbir neden yok!

Neyin dönüm noktası?” sorusuna Türkiye’den küresel bir cevap da verebiliriz. Stockholm merkezli Uluslararası Demokrasi Enstitüsü’nün 2022 Küresel Demokrasi Durumu Raporu, “dünyadaki demokratik hükümetlerin yarısı düşüşte ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalardan seçimlerin meşruluğuna duyulan güvensizliğe kadar uzanan sorunlar nedeniyle zayıflıyor” diyor, Avrupa’dan ABD’ye “Orta ila yüksek düzeyde demokratik standartlarda performans gösteren ülkelerde bile rahatsız edici modeller var” diye ekliyordu.

***

Küresel olarak, otoriterliğe doğru ilerleyen ülke sayısı, demokrasiye doğru ilerleyen ülke sayısının iki katından fazla” diyen ve “Son beş yılda Küresel Demokrasi Durumu Endekslerinde ilerleme durdu” saptaması yapan, “siyaseti kutuplaştıran aşırı sağ partilerin yükselişi”ne dikkat çeken ve 2021’i otoriter rejimlerin baskılarının derinleşmesi açısından en kötü yıl ilan eden raporun 2023’de çıkacak yenisine neden “Türkiye’den bu gidişe dur diyen bir adım atıldı” diye yazdırmayalım.

Tüm bu olumsuzluklara karşın, rapor; 2022’de Asya’da, Latin Amerika’da daha güzel bir dünya için önemli adımlar atıldığına, İran sokaklarında gencecik insanların özgürlük için hayatlarını ortaya koyduğuna da vurgu yapıyor.

Dört nala totalitarizme giden dünyayı medeniyetler beşiği Anadolu’dan kamçıladığımız yetsin artık! 2023’e az kaldı ve etrafımda daha fazla karamsarlık görmek istemiyorum!

***

2023 bizim de bu topraklardan dünyanın umudunu yeşerten bir adım attığımız yıl olsun diye, “ben” diyerek masalarımızı çatıştırmadan, “biz” olarak tüm gücümüzle çabalamak insanlığa karşı da borcumuz.

Biz ağırlığımızı terazinin özgürlükler kefesine koyacağız ve 2023 raporları bunu böyle yazacak!