Yazıyı müjdeyi duyamadan yazdım, mecbur! Belli bir saatte gazeteye göndermemiz gerek. Sizin çoktan öğrendiğiniz müjdenin konusu hafta sonundan belliydi ama: Karadeniz gazı!

Müjdeyi duyunca ne kadar yerinizden fırladınız, içiniz ne kadar, kışınız ne kadar ısındı bilmiyorum. Ama, artık müjdeler dönemine girdik, onu biliyorum!

Onlar, ileri tarihlerde inşallah taksit taksit gerçekleştirecekleri müjdeler ve sözler verecek, biz de peşin peşin oy vereceğiz. Oylar peşin, müjdeler için önümüzdeki maçlara bakacağız…

Maç da nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibiyim, cümleyi yazdıktan sonra fark ettim saçmaladığımı, ama silmedim. Kim hangi saçmasını siliyor ki, nasılsa birkaç güne unutulacağına güvenerek!

Yine de “Önümüzdeki maçlara…” diye saçmalamamın nedenini açıklayayım: Hani “İlk oyum AK Parti’ye, İlk oyum Erdoğan’a” programında konuşan Sayın Cumhurbaşkanı, “Ronaldo’yu harcadılar. Ronaldo’ya maalesef siyasi yaptırım uyguladılar” dedi ya, çok iyi bildiği futbolcu psikolojisiyle öyle bir oyuncunun yedek bırakılmasının nelere yol açacağını da açıklayarak… Onu duyduğumdan beri aklım da dilim de futbola kayıyor.

Dünya da öyle, Erdoğan’ın o cümlelerine sarıldılar, “siyasi yaptırım”ın nedeninin Ronaldo’nun “Filistin davasına sahip çıkan birisi” olup olmadığını tam çıkaramadılar ama ona yordular.

"Ronaldo Filistin davasına sahip mi çıktı, ne zaman çıktı" soruları soruldu spor servislerinde ve akıllara 2011’de yapılan Ronaldo’nun altın ayakkabısını açık artırmada satıp topladığı 1,4 milyon Avro’yu Filistinlilere bağışladığı haberleri geldi. Ronaldo’nun halkla ilişkilerini yapan Gestifute şirketi tarafından defalarca yalanlanan ve ayakkabının da kendi şehri Funchal’daki Cristiano Ronaldo Müzesi’nde olduğu açıklanan “fake” haber!

Neyse, belki Erdoğan’ın başka bildiği vardır ve zaten insanların hafızası, dünyanın iletişim ortamı, dijital medyanın meydanı derken neyin “fake” neyin gerçek olduğu da iyice karıştı.

İşte 2023’e geldik, o hedefe ulaştık. Duracak mıyız? Yok, durmak yok! Önümüzdeki maçlara, pardon seçimlere, ufff, hedeflere-vizyonlara bakacağız işte! Her biri tarihimizden feyz alınarak belirlenmiş hedeflere… İlk hedef 2053! İstanbul’u fethimizin 600.sene-i devriyesi. Ona da bir şey kalmadı. Gelsin 2071, Anadolu’ya girişimizin 1000. sene-i devriyesi!

Oy verirken müjdelere, vizyona, hedeflere dikkat edelim mutlaka, ama dönüp 2023 için verilen sözlere bakmayalım!

Bundan tam 11,5 yıl önce yapılan seçimlerde “Hedef 2023”tü ve idrak etmemize 5 gün kalan bu anlamlı yıl için de sözler verilmişti. Biz de onları cebimize koyup 2011 Haziran seçiminde AKP’yi yüzde 49,8’le birinci parti yapmıştık.

Ne sözü mü verilmişti? Dönüp bakmayın dedim ama geçende Diken derlemişti:

-2023’te dünya ekonomisi içinde ilk 10’a girecektik, 17’ncilikten 21’inciliğe düştük.

-Yüzde 10,43 olan enflasyon tek haneye inecekti, yüzde 85’i, yüzde 170’i gördü. Hangisini alırsanız.

-Kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacaktı, 10 bin 444 dolardan 9 bin 961 dolara indi.

-Dünya mal ticareti içindeki payımız, 2011’in yüzde 0,8’inden yüzde 1,5’a çıkacaktı, yüzde 0,4 oldu.

-O kadar vergiye ve bizzat Erdoğan’ın adam adama markajına karşın, yüzde 15’in altına indirmeyi hedeflediğimiz sigara içme oranı yüzde 27 ile aynı yerde kaldı.

-İstanbul küresel finans merkezi olarak ilk 10’a girecekti, 62’ncilikten 64’üncülüğe geldi.

-2011 seçim beyannamesinde “2023 için bir numaralı projemiz yeni Anayasa” denmişti, anayasaya türban maddesini koymak bile yetişmedi!

Liste uzun ve 2023’e de geldik işte. Ya artık oyuna girip sonucu belirleyeceğiz, ya da yine önümüzdeki maçlara bakacağız!