Google Play Store
App Store

Belçika’da halk pazar günü Avrupa Parlamentosu’nun yanı sıra genel seçimde de oy kullanacak. Seçmenler giderek radikalleşirken ülkenin bölünmesini savunan, göçmen karşıtı aşırı sağcı Vlaams Belang yarışı önde götürüyor.

2024 Haziran seçimleri Belçika’nın sonu mu: Sağ hayal satıyor
Belçikalı çiftçiler AB'nin çevre politikalarına karşı eylemler düzenlerken sağ partiler bu memnuniyetsizlikten faydalanıyor.

Dr. Mine YILDIZ* - x/@DPBMY

2024 yılı sadece Avrupa Birliği (AB) için değil aynı zamanda Belçika için de çok önemli bir yıl: 9 Haziran Pazar günü yaklaşık 8 milyon seçmen hem Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Belçikalı üyelerini (22 milletvekili) hem de Belçika Federal Parlamentosu ve bölge (Başkent Brüksel, Flaman ve Wallon bölgeleri) parlamento üyelerini seçecekler. Bu yıl içinde 13 Ekim Pazar günü de belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeleri için oy kullanılacak.

PARÇALI YAPI

Belçika Parlamentosu iki meclisli bir yapıdan oluşuyor: Temsilciler Meclisi ve Senato. Temsilciler Meclisi 150 milletvekilinden, Senato ise 50’si bölge parlamentoları tarafından atanan (29 Flamanca, 20 Fransızca konuşan ve 1 Almanca konuşan) ve 10’u seçilen (6 Flamanca konuşan ve 4 Fransızca konuşan) 60 üyeden oluşuyor.  Ülke, iki resmi dilli Brüksel bölgesiyle birlikte 5’i Flaman ve 5’i Wallonia’da olmak üzere toplam 11 seçim bölgesine ayrılıyor. Parlamentoda temsil edilebilmek için partilerin bir seçim bölgesinde oyların en az yüzde 5’ini alması gerekiyor ve d’Hondt yöntemiyle koltuk sayıları belirleniyor.

Belçika’da genel seçimlere ulusal seçim demek pek de doğru olmayacak, zira ülke parçalanmış bir siyasi manzaraya sahip. Geleneksel partilerin ülkenin her yerinde örgütlenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Siyasi partiler konuşulan dile göre bölünmüştür (Flamanca ve Fransızca); örneğin Gent’teki bir seçmen Liege’deki bir politikacıya oy veremez. Flaman ve Frankofon olmak üzere bölünmüş partiler sadece kendi bölgelerinde örgütlenmişlerdir ve sadece kendi bölgelerinin seçmenine hitap ederler. Flaman bölge seçmeni sağa, Wallonia ise sola eğilimlidir.

Federal bir devlet yapısına sahip olan Belçika, Felemenkçenin resmî dil olduğu Flaman Bölgesi, Fransızcanın resmi dil olduğu Wallon Bölgesi ve her iki dilin de resmî dil sıfatını taşıdıkları Brüksel Başkent Bölgesi'nden oluşuyor. Federal Parlamento dışında her bölgenin kendine ait parlamentosu bulunuyor.

ANKETLER NE DİYOR

Seçim öncesi yapılan tüm anketler ve kamuoyu yoklamaları, Belçika’da hem solun hem de aşırı sağın yükselişte olduğunu gösteriyor. Nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan Flaman bölgesindeki aşırı sağcı partilerin seçim kampanyasının ana teması, Flaman bölgesinin bağımsızlığın ilanı, konfederasyon talebi, göç, göçmen ve sığınmacı karşıtı argümanlar iken, Fransızca konuşulan Wallon bölgesi partileri ekonomi, sosyal haklar ve çevre konularına odaklanıyor.

Flaman bölgesinde iki Flaman-milliyetçisi partinin, seçmenlerin önemli bir çoğunluğunu kazanmaya hazır olduğu görülüyor. Aşırı sağcı Flaman Çıkarları Bloku (Vlaams Belang, VB) yüzde 27 (ki bu partiyi Belçika’nın en büyük partisi yapar),  Yeni Flaman İttifakı’nın (Nieuw-Vlaamse Alliantie, N-VA) yüzde 20’ler civarında oy alması bekleniyor. Bu, bölge seçmeninin nerdeyse yarısının aşırı sağa oy vereceği anlamına geliyor. Vlaams Belang seçim sonrasında bir hükümet kurmaları durumunda “egemenlik ilanı” yayınlayarak önümüzdeki yıllarda ülkeyi bölmeyi hedeflediklerini söylüyor. Yeni Flaman İttifakı ise kısa vadede bir bölünme planlamadıklarını, bunun yerine federal yapıya sahip Belçika devletini “konfederasyona” dönüştürmeyi, ulusal ordu ve milli takım hariç Federal Parlamento’nun tüm gücünü bölge yönetimlerine taşımayı istiyor.

Vlaams Belang Partisi’nin Lideri Tom Van Grieken, ülkenin bölünerek Flaman bölgesinin bağımsızlığını ilan etmesi gerektiğini savunuyor.
(Fotoğraflar: AA, Depo Photos)

SOL GÜNEYE HÂKİM

Ülkenin güneyini oluşturan Wallon bölgesinde ise tam tersi, tüm oyların dörtte birini (yüzde 25,4) merkez sol sosyal demokratları temsil eden Sosyalist Parti’nin (Parti Socialiste, PS) alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yüzde 20,8 oyla liberal merkez sağ Reform Hareketi’nin (Mouvement Réformateur, MR) ikinci,  yüzde 16 oy oranıyla Belçika İşçi Partisi’nin (Parti du Travail de Belgique, PTB) üçüncü parti olacağı tahmin ediliyor.

1999 yılından beri her koalisyon hükümetinde yer alan MR, Wallon bölgesindeki tek sağcı güç olarak öne çıkıyor. MR’in Avrupa Parlamentosu adayı Belçika eski Başbakanı Sophie Wilmès, sol partilere karşı öncü rol oynuyor.

Wallon bölgesindeki iki sol parti, Sosyalist Parti ve İşçi Partisi arasındaki yarış, bölge için çok büyük öneme sahip. 2019 seçimlerinde Sosyalist Parti ve Yeşillere oy veren seçmenlerin bir bölümünün İşçi Partisi’ne sempatiyle baktığı açıkça görülüyor.

Komünist bir parti olarak adlandırılıyor olsa da İşçi Partisi kendisini “sosyalist” olarak tanımlamayı tercih ediyor. Partinin seçim argümanları arasında Belçika’nın en zengin yüzde 1’lik kesimine milyoner vergisi getirilmesi (5 milyon avro üzerindeki servetin yüzde 2, 10 milyon avronun üzerinin yüzde 3 oranında vergilendirilmesi), enerji, tarım, bankacılık sektörlerindeki büyük şirketlerin kârından daha fazla vergi alınması, vatandaştan alınacak vergilerin düşürülmesi, satın alma gücünün artırılması, “siyasi ayrıcalıklara” karşı mücadele edilmesi, adil bir iklim politikası konularına odaklanıyor.

Başkent Brüksel bölgesine bakıldığında ise görünen tablo Reform Hareketi’nin (MR) yüzde 22-23 oy oranıyla birinci parti, Belçika İşçi Partisi’nin yüzde 18-20 oy oranıyla ikinci parti olacağı ve Sosyalist Parti’nin oyların yüzde 15’ini, Ecolo’nun yüzde 12,5’ini alacağı öngörülüyor.

KOALİSYONLAR UFUKTA

Belçika 30 Eylül 2020’den bu yana "Vivaldi koalisyonu" olarak adlandırılan 7 partiden oluşan bir koalisyonla yönetiliyor. Başbakan Alexander De Croo (Flaman Liberaller ve Demokratlar, Open VLD) liderliğindeki koalisyon, Flaman Hıristiyan Demokratlar (CD&V), Reform Hareketi (MR), Vooruit (eski Flaman Sosyalist Parti), Sosyalist Parti (PS), Groen (Flaman Yeşiller) ve Ecolo’dan (Frankofon Yeşiller) oluşuyor.

Seçim sonrası, Federal, Flaman, Brüksel Başkent ve Walon parlamentolarında hükümeti kurmak için koalisyon pazarlıkları başlayacak. Şimdiden görünen o ki, iki zıt kutupta yer alan partilerin zaferiyle sonuçlanacak seçim sonrası federal hükümetin kurulması güç olacak. Bu durum ülkeyi aylarca sürecek tartışmalara sürükleme riskini barındırıyor.

Ancak Belçika için bu bir ilk olmayacak. Zira 2007 genel seçimlerinden bu yana hükümeti kurmak uzun zaman alır hale gelmiş durumda. 2007 seçimlerinden 194 gün, 2010 seçimlerinden 541 gün, 2014 seçimlerinden 139 gün, 2019 seçimlerinden 493 gün sonra hükümet kurulabilmişti. Büyük partilerin koalisyon yapamaması durumunda bir diğer senaryo, koalisyon hükümetinin en yüksek oyu alan partilerle değil, düşük oy alan partiler arasında yapılması.

SEÇMEN RADİKALLEŞİYOR

Güvenlik, mülteciler, iklim, sosyal güvence, vergiler, alım gücü ve eğitim kalitesi, emeklilik yaşı…

Radikal sağ partiler özellikle güvenlik ve iltica üzerinden argüman üretirken sol, emeklilik yaşı, maaşlar, satın alma gücü gibi sosyal konulara dikkat çekiyor.

Seçimlere günler kala giderek artan sayıda seçmen iki partiyi tercih ediyor: En soldaki Belçika İşçi Partisi (PTB) ve en sağdaki ırkçı Flaman Çıkarları Bloku (Vlaams Belang, VB).

Her ne kadar bu iki parti taban tabana zıt olsa da, seçmenler benzer duyguları hissediyor.

Demokratik sistemden duyulan memnuniyetsizlik, siyasi aktörlere ve mevcut siyasi kurumlara duyulan güvensizlik, her geçen gün tırpanlanan sosyal haklar, vergiler ve kapitalizme yönelik öfke, gelecek korkusu ve insanca yaşama umudu seçmenleri İşçi Partisi çatısı altında birleştiriyor.

KORKUYU KULLANIYORLAR

Ekonomik problemlerin kaynağı olarak yabancı işçileri gösteren, “biz ve onlar” üzerinden ayrıştırıcı yol izleyen, “Sol partiler göçmenlerin işimizi elimizden almasına göz yumuyor, geleneksel merkez partiler buna seyirci kalıyor, ülkemiz artık güvenli değil” benzeri söylemlerle yaratılan korku ve öfkeyi ırkçı motiflerle harmanlayan ise aşırı sağcı Flaman partiler Vlaams Belang (VB) ve Yeni Flaman İtifakı (NV-A) oluyor. Göçmenlerin ülkelerine geri gönderileceği, Belçika’nın federal yapısından konfederasyon veya bağımsız bir devlet umudu bu partiye olan ilgiyi artırıyor. Peki, Flamanlar bağımsız bir devlet kurabilir mi? Bu mümkün görünmüyor.

Burada asla unutulmaması gereken, bölgecilik (İskoçya, Katalonya, Lombardiya, Veneto bağımsızlık referandumları) ve ulus devlet gerilimlerinin AB için yeni bir durum olmadığı ve üye devletlerin egemenlikten kaynaklanan bazı yetkilerini kendi rızalarıyla, Avrupa bütünleşmesi amacıyla, ulus üstü bir örgüt olarak Birlik’e devretmiş olmasıdır.

Yani Flaman ırkçıları bir hayali satmaktalar…

*Vrije Universiteit Brussel (Brüksel Özgür Üniversitesi-VUB)