2071: 3. Bölüm (Ayıkla bilincin taşını)

Çıkan kısmın özeti: Yıl 2071. Türkiye 2016’daki korkunç darbe girişiminin ardından kendine gelmiş, tek yürek tek kenet olmuş, geleceğe umutla fırlamıştır. Her alanda ilerleyen ve gelişen Türkiye, ilk ev kullanımı için özelleştirilmiş insansı robotu üretmiştir…

Yerli ve milli robotlarımızın karmaşık devrelerinde ilk “duyguyu” oluşturan şeyin Mahmutpaşa tasarımı klasik kahverengi bir takım elbise olduğunu fark edince, bilim insanları birden alarma geçti. Bu durum nasıl bir duygu haline gelmişti, bunu merak ettiler.

Robotların da giyinmesi gerekiyordu. Çünkü insansı bir şekilde üretildiklerinden toplum tarafından yanlış anlaşılmamak ve çevrelerine rahatsızlık vermemeleri için bir şeyler giymeleri gerekmekteydi.

Fakat fabrikadan çıkan tüm robotlar da aynı insanlar gibi çalışarak hayatlarını kazanmak zorundaydı. Tabii ne kadar kötü iş varsa robotlara yaptırılıyor ve gariban robotlara asgari ücretin bile altında bir ödeme yapılıyordu. Üç kuruş paraya tamah eden robotlar için her şey zaten sayılardan ibaretti.

Örneğin robotlar genelde büyük kalabalıklar halinde eski, terkedilmiş TOKİ evlerinde kalıyordu. Devlet “En azından bunu hak ediyorlar” diye düşünmüştü. Cep delik cepken delikken yurt dışına yollanan robotlar ise gurbet ellerde yine aynı şartlarla karşılaşıyordu. Avrupa’da da az para kazanıp, en ucuz yerlerde oturuyorlardı. İşte o zamanlarda Türkiye’den gelen “Giysi yardımı” robotların mantık zincirince “Çok avantajlı bir durum” olarak algılanmıştı...

Çünkü bu sayede robotlar hem yeni giysilere sahip olacak, hem de bunu neredeyse ücretsiz olarak çözeceklerdi. İşte Berlin’de yaşayan ve bu duruma ilk “Aşırı avantajlı abi ya!” diyerek tepki veren robotun cümlesindeki “Abi ya!” kısmı günümüzde yapay zekâ tarihindeki ilk duygu belirtisi olarak genç nesillere anlatılır. Berlin sokaklarında gri, kahverengi, ekoseli takım elbiselerle dolaşan robotların yüzlerindeki belli belirsiz bu tebessümü o zamanlar orada yaşayan robot toptancısı Serkan Anteniğne şöyle anlatır:

“Ya bunlar böyle geldi emmi gibi giyinmişler. Benim robot köpek var, bunlardan hoşlanmadı havladı. Ya robot robota havlar mı arkadaş? Kendi kanından, kendi yanından töbe töbe… Neyse, bunlar takım elbiseleri aldılar, tabii ücretsiz ya, nasıl bakıyor robotlar? Neden ücretsiz olduğunu anlamadılar ama duruma da çok sevinmiş gibi görünüyorlardı… Sürekli ‘Çok avantajlı’ deyip durdular mal gibi. Ondan sonraki aylarda Berlin’de robotlar hayata daha önce bakmadıkları gibi bakıyorlardı. Melmeketimin koyunu bile farklı bakar ya, bunlar da aynı öyle bakıyordu… Bir gün içlerinden birisi bana geldi ‘Serkan Bey, Türkiye’den daha takım elbise gelecek mi? Norveçli robot arkadaşlar da istiyor’ diye sordu… Bak ya! –Lan olum sen elin Norveçli robotuyla ne ara konuştun, görüştün? diye sordum… Meğer bunlar aynı ağdan güncelleniyor ya, işte o ağa bağlandıkları zaman aynı ormanın içinde kökleriyle birbirlerine derdini anlatan ağaçlar gibi anlaşıyorlarmış. Norveçli Türk robotlar da takım elbise derdine düşmüş. Ya bunların hepsi avantacı, avantacı…”

Bu açıklamayı yıllar sonra fark eden bilim insanları yarattıkları ağ sisteminde de kendi istemleri dışında bir bilinç oluştuğunu ve bu ‘robotluk bilincinin’ robotlar arasında yaşatılan bir data olduğunu çözerler. Ama çoktan iş işten geçmiştir. Neyse ki şimdi daha o zamanlara gelmedik hikâyemizde.

Norveçli ve İsveçli robotlar için durum farklıydı. Hatta kuzey Avrupa’daki çoğu robot için de işler daha farklıydı. Öncelikle giyinmelerine gerek yoktu. Çünkü toplumun umurunda değildi. Bizim yerli ve milli robotlar için BIOS’larına biraz ters olsa da bu durum zamanla benimsendi ve kuzey Avrupa sokaklarında “Fabrikadan çıkma” halleriyle endam eden binlerce robot dolaşmaya başladı. Hatta yerli halk soğuk kış aylarında çıplak gezen robotlara imrenip sokaklarda anadan üryan dolaşmaya çalışıyor ama kısa sürede şifayı kapıyordu. Aşırı milliyetçi bir parti “Robotlar biz çıplak gezemezken çıplak gezerek bizi hasta ediyor” diye bu duruma isyan etti ama kimse bu durumu takmadı…

Ta ki bir gün Norveç sokaklarında bir robot yazın ortasında pötikareli mavi bir ceketle güneşin alnında dolaşana kadar… O günden sonra tüm robotlar tek tek giyinmeye başlayacaktı…

Gelecek bölüm inşallah robotumuz Emir2071’le tanışıyoruz.

* R2D2’ya hayat katan oyuncu Kevin Baker’e sevgilerimle. Huzur içinde yatsın.