Ülkeyi krizden krize sürükleyen AKP iktidarı son demlerine yaklaşırken ekonomiden yargıya, eğitimden sağlığa geriye 21 yıllık enkaz bıraktı. “Artık yeter” diyen halk AKP karşısında sımsıkı kenetlendi. Bir avuç rantçı ve tarikat üyesi dışında iktidarı açıktan destekleyen hiç kimse kalmadı.

21 yıllık karanlık
AKP iktidarına en kitlesel karşı çıkış Gezi Direnişi oldu. (Fotoğraf: Depo Photos)

14 Ağustos 2001 günü 5 ismin parti avukatı Hayati Yazıcı ile birlikte kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na sunmasıyla başlayan hikayenin üzerinden 21 yıl geçti. Bilkent Otel’de 74 kurucu ile birlikte yapılan açıklamanın arkasından verilen fotoğrafta yer alanların önemli bir bölümü bugün partide yok. Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından kurulan Saadet Partisi’ne katılmayan Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener gibi taşıyıcı kadrolar da partiden ya ayrıldı ya da ana kadronun dışında kaldı. Erdoğan, zenginlik ve demokrasi vaadiyle çıktığı yolda ülkeye, tarihinin en büyük kriziyle birlikte gelen yoksulluk ve tek adam diktatörlüğüne dönüşen başkanlık sisteminden başka bir şey vermedi.

EN BÜYÜK DESTEK ABD

AKP kuruluş sürecinden başlayarak iktidarının her döneminde koalisyonlar partisi oldu. Liberaller, merkez sağın güçlü isimleri, Gülen Cemaati AKP’yi oluşturan kesimler oldu. Ama bunlardan daha önemli bir destekleri vardı ki o da ABD’ydi. Erdoğan’ın daha başbakan olmadan ABD’ye giden ve Zapsu aracılığıyla dönemin ABD Savunma Bakanlığı bünyesindeki Savunma Politikaları Kurulu’nu yöneten ‘karanlıklar prensi’ lakabıyla ünlü Richard Perle ile görüşmesi hala gizemini koruyor. Perle’nin açıklamasına göre görüşme 2002 yılının ortasında gerçekleşmiş. Erdoğan bu görüşmede ‘geleceğin başbakanı’ olarak takdim edilmiş. ABD’de Perle imzasıyla çıkan söyleşiden anladığımız kadarıyla karanlıklar prensi de bu görüşmeden çok mutlu ayrılmış.

YÜZDE 34 İLE YÜZDE 66

AKP ilk girdiği seçimde tek başına iktidar oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların yüzde 34,3’ünü alarak 363 milletvekilliği kazandı. TBMM’nin yüzde 66’sını AKP’liler doldurdu.

Recep Tayyip Erdoğan bu seçimle birlikte tam 15 seçime daha da girdi. AKP bu seçimler sonucunda 2 cumhurbaşkanı, 4 başbakan çıkardı. En nihayetinden Erdoğan 24 Haziran seçimleri ardından tüm yetkileri tek elde topladığı “Türk tipi Başkanlık” sistemine geçti.

Daha işin başlangıcından çok ilginç “tesadüfler” yaşandı. 3 Kasım seçimlerinde DYP, MHP ve Genç Parti çok küçük oy oranları ile baraj altı kaldı. DYP ve ANAP arasında yapılan seçim ittifakı görüşmelerinin de son anda akamete uğradığını belirtelim.

İkinci olay ise Erdoğan’ın milletvekilliği ile ilgili. 3 Kasım seçimlerinde Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Doğanköy’de sandık kurullarının oluşturulmaması ve bir sandığın kırılması nedeniyle YSK seçim sonuçlarını iptal etti. Siirt’te yapılacak ara seçim öncesinde Deniz Baykal liderliğindeki CHP’nin desteğiyle yapılan Anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırdı. Sanki görünmez bir el AKP’nin ve Erdoğan’ın önündeki tüm engelleri kaldırmayı başarmıştı.

KRİZLER PARTİSİ

Kürt Açılımı, Alevi Açılımı, Komşularla Sıfır Sorun, AB Süreci gibi onlarca başlık AKP döneminde seçimlerin hemen öncesinde gündeme sokulan konular oldu. Büyük Ortadoğu Projesi gibi uluslararası fiyaskoyu yazmaya bile gerek yok. AKP iktidarının dönüm noktalarında birkaç olayı ve tarihi hatırlamak Erdoğan’ı ve partiyi daha iyi anlama şansı verecektir.

AB’ye giriş mücadelesi: Tam üyelik müzakereleri iktidara gelişinden hemen sonra başladı. O tarihten bu yana da bir ileri iki geri şeklinde ilişki devam ediyor. Erdoğan AB ile ilişkileri daha çok şantaj aracı olarak gördü ve öyle yürüttü.

Çözüm süreci: Oslo Görüşmeleri olarak bilinen ve 2009 yılında başlayan süreç. 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar ilerledi. 7 Haziran 1 Kasım arasında yaşanan katliamlar ve hendek savaşları süreci bitirdi. Ardından da HDP’lileri hedef alan ve bugüne kadar gelen büyük baskı süreci başladı.

MİT krizi: Cemaatle ilk ciddi kapışma. FETÖ yargısı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı da hedef aldı. AKP, Meclis’ten geçirdiği yasayla, MİT görevlilerinin soruşturulması iznini Başbakanlık’a bağladı ve Fidan’ı korumaya aldı.

FETO’den kopuş: Dershane savaşlarıyla başlayan ve giderek derinleşen FETÖ-AKP kapışması 17-25 Aralık operasyonlarıyla zirveye çıktı. Bu aynı zamanda cemaatle yaşanan kopuşu da kesinleştirmiş oldu.

15 Temmuz: AKP’nin cemaatle girdiği savaşın zirve yaptığı tarih. Ordu içinde örgütlenmiş FETÖ’cü askerler Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunu. 179’u sivil, 246 kişi yaşamını yitirdi. Darbe girişimi sonrası ülkede OHAL ilan edildi. Binlerce kişi tutuklandı. Erdoğan darbe girişimini “Allah’ın Lütfu” olarak değerlendirdi. OHAL FETÖ’den çıkıp tüm muhalefete yöneldi.

Suriye iç savaşı: 2011 yılından bu yana devam eden Suriye iç savaşına ilk müdahale eden ülkelerden biri oldu. Kısa sürede sonuç alacağını düşünüp Esad karşıtı güçleri destekledi. Onlarca operasyon gerçekleştirdi. Hala ciddi bir askeri güç Suriye topraklarında. Binlerce radikal İslamcı ülke içine girdi, yerleşti yaşamaya devam ediyor. 5 milyondan fazla göçmen Türkiye’de kalıcı hale geldi.

YENİ KOALİSYON

AKP iktidarının ikinci koalisyon süreci FETÖ’den boşalan yerin doldurulmasıyla başladı. 2012 yılından başlayarak adım adam önce eski kontrgerilla artıkları, mafya ve bazı eski siyasilerin katılımıyla başlayan koalisyon 7 Haziran seçimleriyle MHP, Vatan Partisi ve bazı emekli askerlerin katılımıyla sonuçlandı. Başkanlık Sistemi kurulan koalisyonun rejimi oldu. AKP’nin toplumsal meşruiyetini kaybetmesi ve giderek zayıflamasıyla koalisyon çatlamaya başladı. Peşi sıra ayrılanlar oldu. Geriye Erdoğan, Bahçeli, Soylu ve dışarıdan Perinçek destekli ittifak kaldı. Bu bile çatırdıyor.

SONUN BAŞLANGICI

AKP, Başkanlık Sistemi’ne geçilmesinin ardından 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde ilk büyük kaybını yaşadı. Cumhur İttifakı aralarından Ankara, İstanbul, Antalya ve Adana’nın da bulunduğu birçok ilde seçimi kaybetti. İstanbul seçimlerinin YSK eliyle çalınması bile sonuç vermedi. 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerini CHP’nin İmamoğlu, bu kez 800 bin oy farkla kazandı.

Bu seçimlerin iki sonucu oldu. Birincisi başkanlık sistemi daha birinci yılında desteğini kaybetti. İkincisi ise girdiği hiçbir seçimi kaybetmeyen AKP için sonun başlangıcı oldu. Bu tarihten itibaren parti içinde çözülmeler arttı. Erdoğan hükümetlerinde Başbakanlık görevinde bulunan Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi’ni kurarken, eski bakan Ali Babacan DEVA’yı kurdu.

ÖYKÜ BİTİYOR

21 yıl önce kurulan ve iktidardaki 20 yılını devirmesine sayılı günler kalan AKP iktidarı için öykünün sonuna gelindi diyebiliriz. Zamanında yapılırsa 2023 seçimleri muhtemeldir ki AKP’nin kendi adıyla girdiği son seçimler olacak. Büyük ekonomik, siyasi ve toplumsal yıkım milyonlarca insanı AKP karşısında kenetlerken bir avuç rantçı ve tarikat üyesi dışından iktidarı açık biçimde destekleyen kalmadı.

Tüm kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki AKP erirken karşısındaki güçler büyüyor. 21 yıllık saltanatın sonuna gelindi. Artık görünür, görünmez ellerin de yapabileceği çok fazla bir şey yok. Çünkü karşısından onun bir an önce gitmesini isteyen ülkenin büyük çoğunluğu duruyor.

YOKSUL DÜŞMANI ZENGİN PARTİSİ

AKP dünyada paranın bol olduğu ve akacak kanal aradığı yıllarda kuruldu. Krizden yeni çıkmış ülke ekonomisinde yaşanan görece iyileşme AKP’ye yazıldı. İlk küresel krizde ise durum ortaya çıktı. 2008 küresel krizde AKP yere çakıldı. “teğet geçti” dedikleri krizde bile binlerce iflas yaşandı. 2018’de başlayıp bugüne kadar derinleşerek devam eden kriz ise cumhuriyet tarihinin en büyüğü olarak tarihe geçti.

Erdoğan’ın büyük bir başarı öyküsü olarak sunduğu ekonomide rakamlar başka bir şeye işaret ediyor. Ülkenin tüm değerlerini sattı. AKP dönemin toplam özelleştirme geliri 62 milyar dolar oldu. TÜPRAŞ’tan şeker fabrikalarına, limanlara kadar ne varsa satıldı. 4 binden fazla gayrimenkul satıldı.

Türk Lirası tarihini en değersiz dönemini yaşıyor. Dolar 18 TL’nin üzerinde seyrediyor. Enflasyon ise her ay yeni bir zirve peşinde. TÜİK’e göre bile yüzde 90’ları bulanan enflasyon gerçekte yüzde 200’lere dayandı.

Açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı. Dört kişilik bir ailenin tüm bireyleri asgari ücretle çalışsa bile yoksulluk sınırına ulaşamıyor. İşsizlik yüzde 20’lerin üzerinde. Gençlerde ve kadınlarda bu rakam yüzde 30’ları yakaladı. Cari açık, milli gelirde düşüş ise bu listede yer bulmakta bile zorlandı.

AKP rantiyeci bir zümre yarattı. Kamu ihalelerinden zenginleşen bu kesim aynı zamanda siyaseti de finanse etti. Kamuda 2, 3 maaş alan süper bürokratlar nerdeyse olağan karşılanmaya başlandı.

Grevler yasaklandı. Örgütlenmenin önünde onlarca engel çıkarıldı.

AKP’YE BARİKAT HAZİRAN İSYANI

Her şey Gezi Parkı’nın Asker Ocağı caddesine bakan duvarın 3 metrelik kısmının yıkılması ve 5 ağacın yerinden sökülmesiyle başladı. Tarihler 27 Mayıs 2013’ü gösteriyordu. Sabaha kadar tutulan nöbete saldırı ve Erdoğan’ın 29 Mayıs’ta "Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız” açıklaması öfkeyi daha da artırdı. Muhalefet güçleri için durum varlık yokluk meselesi oldu. Kısa süre sonra protestolar tüm ülkeye yayıldı. Eylemlere katılan Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan’ öldürüldü. 10 bine yakın kişi yaralandı. Ülke tarihinin en büyük itiraz eylemi aynı zamanda AKP’nin de en büyük yenilgisi oldu. Haziran İsyanından sonra hiçbir şey aynı olmadı. İyiler güçlendi, umudu büyüttü. Kötüler ise eridikçe eridi.