Dünyanın giderek artan enerji ihtiyacını, çevre

Deniz MADANOĞLU

 

Dünyanın giderek artan enerji ihtiyacını, çevreyi kirletmeden ve sürdürülebilir olarak sağlayabilecek en ileri teknolojinin Hidrojen Enerji Sistemi olduğu bugün tüm bilim insanlarınca kabul ediliyor. Çevre kirliliği açısından petrol gibi fosil yakıtlarının dünyaya ödettiği yıllık bedel 5 Trilyon Dolar. Son yüzyılda özellikle petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların aşırı kullanımı ile dünyanın ekolojik dengesi bozuldu, küresel ısınmanın açık belirtileri görülmeye başlandı, hava kirliliği ve ozon tabakası incelmesi nedenleri ile kanser vakaları arttı.

Küresel ısınma, buzulların erimesi bir yana, petrol o kadar kirli bir enerji ki işgal ve savaş sebebi bile olabilmekte... Üstelik 2013'te petrol üretimi talebi karşılayamayacak hale gelip fiyatları tavana fırlayacak ve 40-50 yıl sonra da kaynağı tamamen tükenecekken üzerine hala büyük yatırımlar yapılıyor.

 

"BAĞIMSIZLIK YAKITI"

Bütün bunlara tek çözüm olarak, yalnız içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın değil bundan sonraki binlerce, milyonlarca yılın çevre dostu tek yakıtı olarak kabul edilen Hidrojen enerjisi gösteriliyor. Dünyada bir çok ülke önümüzdeki yıllarda hidrojen enerjisine geçiş için yoğun çalışmalar yapılıyor. Hidrojen enerjisi, ülkeleri petrol doğal gaz gibi yakıtların ithali konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtardığı için "bağımsızlık yakıtı" olarak da adlandırılıyor.

Fosil yakıtlara alternatif ve çevreye zarar vermeyecek Hidrojen enerjisi, yerel olarak üretimi mümkün, kolay ve güvenli olarak her yere taşınabilen özelliklere sahip. Hidrojen, ulaşım araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfaklarımıza kadar her alanda yararlanabilinen temiz ve "yenilenebilir" bir enerji.

 

İSTANBUL HİDROJEN ENERJİSİNİN ULUSLARARASI MERKEZİ OLACAK

İstanbul'da Uluslarası Hidrojen Enerjisi Birliği (IAHE) Başkanı ve Miami Üniversitesi Temiz Enerji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu'nun yıllardır süren çabaları sayesinde Mayıs 2004'te kurulan "UNIDO- Birleşmiş Milletler Hidrojen Araştırma Merkezi" ile Türkiye hidrojenin merkezi haline gelecek. Bilim insanları İstanbul'a gelip çalışacak, Türkiye teknoloji üreten bir ülke olacak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görecek. Eğer bunun önemi kavranamaz ve gerekli yatırımlar yapılmaz ise şu anda olduğu gibi (ithal edilen enerji oranı %70) milyarca dolar verip dışarıdan enerji ithal etmeye devam edeceğiz.

 

Hidrojen enerjisi fikri 1974'te ortaya atıldığı halde hidrojen enerjisine geçişin neden bu kadar yavaş ilerlediği konusuna değinen Veziroğlu, büyük petrol şirketlerinin çıkarlarına aykırı olan hidrojen fikrini çürütmeleri için araştırmalara para yatırıldığına dikkat çekti. "Enerji üretimini dağıtırsanız demokratik kılarsınız, belli çevrelerin kontrol gücü, tekeli azalır ve karları düşer. İşte bu sebeple uzun süre temiz enerji çözümleri görmezden gelindi. Ne zamanki 2002 Eylül'de AB eski Komisyon Başkanı Romano Prodi çıkıp 'Benim AB'ye en büyük katkım Euro birliğine geçilmesidir. Fakat şimdi daha önemli bir katkı yapıp ABD ve Japonya'dan önce AB'nin Hidrojene geçmesini sağlayacağım' dedi, o zaman bunu bir meydan okuma olarak algılayan ABD hidrojenle ilgilenmeye başladı" diye konuştu.

ABD, AB ve Japonya gibi üç büyük ekonomik güc arasında hidrojen enerjisine geçmek için bir yarış olduğunu ifade eden Veziroğlu, Türkiye'nin de bu alanda yaptığı araştırmalar ve İstanbul'da kurulacak olan Hidrojen Enerjisi Merkezi ile oldukça iddialı olduğunu söyledi.

IHEC-2005 Kongre Başkanı Prof. Dr. İ. Engin Türe, hidrojen enerjisine en çok maliyeti konusunda şüpheyle yaklaşıldığını belirterek; "Dünyada kaç tane benzin istasyonu var, bunlar bedava mı kuruldu? Özel sektör hemen kar elde edemeyeceği için bu alana girmek istemiyor. Şu anda tabii ki pahalı, alt-yapı yatırımları yapılmadan 10-15 yıldan önce kar olmayacak. Ama bu küreselleşmenin ürünü 'ne nerde ucuz ise oradan alırız' zihniyetiyle hareket edilirse, insanlık için çok yararlı, Türkiye için de hayati öneme sahip bir yatırımdan vazgeçmiş oluruz. Eğer bunun değeri kavranırsa 3-4 yıl sonra hidrojenle çalışan, çevreye zararsız otobüslere binmekle kalmayıp, egzoslarından da su içebileceğiz" diye konuştu.

 

FOSİL YAKITLARIN MALİYETİ

Petrol tanker kazaları sonucu denizlere saçılan petrol, kömür madenlerindeki grizu patlamaları, asit yağmurları ve yangınlar nedeniyle harap olan ormanlar, enerji üretimi sırasında ve araçların çıkardığı eksoz gazı nedeniyle oluşan hava kirliğinin yol açtığı hastalık ve ölümler, küresel ısınma nedeniyle artan sel, kasırga ve kuraklık gibi zararların bütünü, fosil yakıtların dünyaya olan sosyal maliyetleri olarak kabul edilmektedir. Petrol savaşları bu hesaba dahil edilmemiş olmasına rağmen, son yapılan çalışmalar bu maliyetin YILDA 5 TRİLYON DOLAR (5000 MİLYAR DOLAR) olduğunu göstermektedir.

 

HİDROJEN NEDİR?

Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneş enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir.