23. Dünya Enerji Kongresi ile ilgili özet niteliğinde de olsa bir şeyler karalamıştım. Bu hafta Kongre’nin üç önemli başlığından birine ilişkin -yine özet niteliğinde - değinmek istiyorum.

Bu başlıklardan biri, Kongrede çalıştayı gerçekleştirilen kömür meselesi.

•••

Enerji Bakanı yıl başından bu yana şu cümleyi sık sık kullanmakta; “Yerli ve yenilenebilir enerjiye ağırlık vereceğiz.” Yenilenebilir enerji malûm güneş başta olmak üzere rüzgâr ve diğerleri kastedilmekte. Yerli lafı ise burada tamamen kömür için kullanılmakta.

Son olarak Dünya Enerji Kongresi kapsamında gerçekleştirilen çalıştayda yerli kömüre teşvik dile getirildi ve mevcuttan daha fazla teşvik talep edildi. Bakan da; Türkiye’nin enerji üretiminde alternatifli ve daha dengeli bir portföye ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Örneğin yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün yüzde12’sini oluşturuyor. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda yeni modeller üzerinde çalışıyoruz. Modeller arasında alım garantisi de olabilir. Yatırımcı dostu, devletin de kazanacağı model arayışı içindeyiz” dedi.

Yine, geçen Ağustos ayında, “Yerli Kömür Teşvik Fiyatı ve Esasları” Resmi Gazete’de yayımlandı.

Dışa bağımlılıktan kurtulma vb. güzel lafların ardından gelen ise çok açık; teşviklerden daha fazla yararlanma, daha çok kâr için daha fazla üretim.
Peki hangi şartlarda?

Kazaların bir biri peşine geldiği ilkel üretim şartlarında. Yani yakın gelecekte daha fazla maden kazası ve daha fazla madenci ölümü… Maden Mühendisleri Odası’nın Soma faciasından sonraki; “Soma Faciasından sonra, Odamız tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği üzere kazanın asli ve sistemsel nedenleri neoliberal politikaların sonucu olan taşeronlaştırma, üretim zorlaması, mevzuattan kaynaklanan esnekleşme ve kuralsızlaşma ile denetimsizleştirmedir. Sorumlu, o ocaklara taşeronu, rödevansçıyı sokanlardır. Yani mevzuat ile esnek ve kuralsız çalışma ilişkilerini düzenleyen mevzuatı yaparak üretim zorlamasını sağlayanlardır. Maden mühendisliği bilim ve tekniğini hiçe sayarak ülkemizde 18. yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verenlerdir” şeklindeki tespitlerinden bugüne olumlu bir gelişme var mı? Yok…

Yine benzer bir başka uyarı da sektör sendikalarından geliyor: Zonguldak’ta toplanan Genel Maden İşçileri Sendikası Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun sonuç bildirgesinde, TTK’de işçi eksikliği nedeniyle çalışma koşullarının son derece riskli hale geldiğine dikkat çekti.

Bir diğer sorun ise, çevre tahribatı. Hedeflenen kısa zamanda daha çok kâr olduğunda yeni yatırımlar her daim gözardı edilir. Yine öyle olacaktır ve ileri kömür teknolojileri, küresel iklim değişikliği riskini en aza indirme, yüksek verimlilikli ve düşük emisyonlu ileri teknolojilerin rolü lafları sadece havada uçuşacak ve asit yağmurları ile birlikte toprağa karışıp gidecektir.

•••

Kongre’nin son gününde ele alınan Afrika konusunu ise önümüzdeki yazıda, bugünlerde yayımlanan “Poor People’s Energy Outlook 2016” Raporu kapsamında enerji yoksulluğunun boyutlarını ele almak üzere şimdilik esenlikler…