Bundan 23 yıl önce bugün Madımak Oteli’nde yanan ateşin hesabı hâlâ sorulmadı. Av. Şenal Sarıhan, “Şimdi, yinelenen ve giderek sıradanlaşan katliamlarla karşılaştıkça, Madımak sürecine yeniden bakmanın ve oradan sonuçlar çıkarmanın günüdür” diyor

23 yıllık ‘dava’ bitmedi

NURCAN GÖKDEMİR nurcangokdemir@birgun.net

2 Temmuz 1993’de Sivas’da yaşananlar, Türkiye’nin sivil katliamlar tarihinin en sarsıcı sayfalarından biri. 23 yıl önce Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'a giden 33 aydın ve sanatçı, gerici katillerin saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Madımak Oteli’nde o gün yanan ateş, 23 yıl sonra hâlâ görülmeyen hesabı, gerici iktidarların koruması ile yarım bıraktırılan yargılama süreci ile hâlâ canlı…

Bulunmayan, kaçırılan sanıklar, uygulanan ceza indirimleri ve sonunda zaman aşımı ile kapanan dosyada son sahne önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi’nde kurulacak. Kurban yakınlarının son umudu olan Anayasa Mahkemesi’nde davayı görüşecek heyetin üyelerinden birinin katliam sanıklarının avukatı olduğunun ortaya çıkması ile yeniden gündeme oturan sözde yargılama süreci. 1993’de açılan ve bugüne kadar kapanmayan Sivas Davası’nı ilk günden bu yana izleyen avukat ve CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın yargılama notları, sanıkların mağdur, en küçüğü 9, en yaşlısı 66 yaşında olan kurbanların suçlu haline getirilmeye çalışıldığı süreci, gerici iktidarların yargı ile el ele, katilleri nasıl koruduğunu gözler önüne seriyor..


15 bin kişiden 128’i sanık
Polis kayıtlarına göre 15 bin kişinin katıldığı olaydan sonra ancak 128 kişilik bir grup yakalandı. Sanıklar, gerici yönetimlerin özel desteği ile hep korundu. Ankara 1 Nolu DGM, ilk kararında, 26 sanığı adiyen adam öldürme suçunu işledikleri savı ile cezalandırdı. Bu cezalar, 15 yıla düşürüldü. 37 Sanık hakkında beraat kararı verdi. 60 sanık ise sadece Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırı davrandıkları savı ile cezalandırıldı. Mahkeme, olayın siyasi yanını ve Cumhuriyet rejimini hedef alışını, saldırganlarınr, hiç tanımadıkları insanlara, “Cumhuriyet Burada Kuruldu, Burada Yıkılacak”, “Laiklik Gidecek, Şeriat Gelecek”, “Muhammed’in Ordusu, Laiklerin Korkusu” sloganları ile saldırdığını görmeden hükmünü verdi.
Yargıtay, 25 sanık hakkındaki kararı onadı. Diğer sanıkların, cumhuriyet rejimini hedef aldığına dikkat çekerek, eylemin “Anayasal düzenin değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılmasını cezalandıran TCK’nın146/1 ve 3. fıkraları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bozmadan sonra mahkeme 38 sanık hakkında TCK 146/1. maddesi gereğince idam, 29 sanık hakkında TCK 146/3.den 7 yıl, 6 ay, 14 sanık hakkında da beraat kararı verdi.



Hukuk manevrası ile tahliye
1 Mayıs 2005’de yeni TCY yürürlüğe girdi. Henüz yasa değişmeden 19 Kasım 2004’de TCY’nın 146/3. maddesinden hükümlü olan Sivas sanıkları, bu maddenin yeni yasada karşılığı olmadığı gerekçesi ile tahliye edildi. Mağdur avukatlarının itirazı reddedildi. Savcılık, daha sonra yanlış yaptığını söyleyerek tahliyelerin geri alınmasını mahkemeden talep etti. Ancak iş işten geçmiş, sanıklar ortadan kaybolmuştu. Aranan ya da duruşmalar sırasında salıverilen sanıkların yakalanması için en küçük bir çaba gösterilmedi. Tesadüfen yakalanan İhsan Erçakmak, duruşmada, aranırken askere gittiğini, nikâh yaptığını, çocuğunu nüfusa kaydettirdiğini, ehliyet aldığını, sigortalı olarak çalıştığını anlattı. Diğer Sanık Yılmaz Bağ da kendi ifadesine göre, aranırken Sivas Kangal’da düğün yapmıştı. Katliamın en önemli isimlerinden Cafer Erçakmak hakkında savcı, zaman aşımı süresi 30 yıl olmasına karşın davanın düşürülmesini talep etti. Davanın zaman aşımından düşürülmesi avukatların müdahalesi ile engellendi. Ancak bu arada o da ortadan kayboldu.

Cafer Erçakmak, Fransa’da ikamet ettiği mahkemeye resmi belgelerle sunulmasına karşın Fransa’dan getirtilemedi. İki yıl sonra, öldüğü ve ailesi tarafından Sivas Mezarlığı’na gömüldüğü duyuldu. Sanık ölü olarak mı Türkiye’ye getirildi, yoksa zaten Türkiye’de mi idi bu hâlâ öğrenilemedi.

Kimlerin cezasının infaz edildiğini, kimlerin arandığı hala tam olarak bilinemiyor. Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 15 kişinin Kırmızı Bültenle arandığını açıkladı. Bunlardan Murat Songur (146/1), Ömer Demir (146/1), Adem Ağabektaş (146/3), Mehmet Yılmaz (146/1), Sedat Yıldırım (146/1 55), Eren Ceylan (146/, Adem Bayrak’ın (146/3) Almanya’da olduklarını, iadelerinin istenilmesine karşın bu kişilerin çeşitli nedenlerle Alman Makamlarınca iade edilmediklerini, Alim Özhan (146/1), Hayrettin Yeğin (146/1), Süleyman Toksun (146/1), Harun Kavak (146/1), Metin Ceylan’ın (146/3) ise hangi ülkede olduklarının bilinmediğini söyledi.

Yakın bir tarihte Polonya’da yakalanan Vahit Kaynar’ın yakalanma haberi ancak müdahil avukatların açıklaması ile öğrenildi. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olan bu sanığın iadesi hala sağlanamadı. Alman Makamları’nın 35 insanı yakarak öldüren bu sanıkların eylemlerini, insan haklarını ihlal eden bir suç olarak görmemesi dikkati çekiyor.

İnsanlık suçunun iç hukuka 2005 yılında girmesi nedeniyle daha önce işlenen suçların zaman aşımından muaf olduğu iddia ediliyor. Usul hükümleri dar bir yorumla ele alınarak davanın zaman aşımından düşürülmesine karşı çıkan avukatların, genişletici bir yorumla ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir yaklaşımla karar verilmesi talebi reddedildi.


Ölü sanık suçlu (!)
Mahkeme, ölü olduğu tespit edilen Erçakmak’ın kamu görevlisi olması nedeni ile insanlığa karşı suç işlediğini kabul edip, davayı ölüm nedeni ile düşürürken , diğer sanıkları zaman aşımından yararlandırdı. Gerekçeli karara, “Erçakmak dışındaki sanıkların, davaları düşmese idi beraatlerine karar verilecekti” gibi bir de “gerekçe” eklendi. Avukatların temyiz ettiği kararı Yargıtay onadı.

15 kişi hâlâ aranıyor
23 yıllık süreç sonucunda yakalanamayanları, cezadan kurtulanları, adı unutturulmaya çalışanları ile bilanço şöyle:
‘’Ömer Demir, Mehmet Yılmaz, Sedat Yıldırım (TCK:55 gereğince 20 yıl), Etem Ceylan, Alim Özhan, Hayrettin Yeğin, Süleyman Toksun, Harun Kavak, Vahit Kaynar (Polonya’da), Cafer Erçakmak (Ölü).’’

Cezaları TCK:146/3. maddesi kapsamında kabul edilen ve haklarındaki karar kesinleşenler:

‘’Adem Bayrak, Adem Ağabektaş, Metin Ceylan.’’

Bu üç sanık yönünden de ceza zamanaşımı süresi cezalarının kesinleştiği 14 Aralık 1998’den tibaren işlemeye başlayacak. O nedenle 20 yıllık ceza zaman aşımı süresi henüz dolmadı.
Yakalanamadıkları için Murat Songur, Ali Temiz, Saadettin Temiz, Eren Ceylan Murat Karataş Bülent Düvenci’nin dosyaları ayrıldı. Daha sonra Mustafa Dürer ve M. Nuh Kılıç hakkında da ayırma kararı verildi. Bu sanıklardan bazıları hakkında işlem yapıldı ancak Murat Songur (146/1) ve Eren Ceylan (146/1) hakkında kırmızı bültenle arama sürüyor olmasına karşın Sivas-Yıldızeli 1972 doğumlu Murat Karataş (146/1) )hakkında yapılan işlem bilinmiyor. Bakan Ergin’in açıklamalarında bu isim hiç geçmiyor.
Daha önce Arabistan’da oldukları bildirilen Ali ve Saadettin Temiz yakalanarak mağdur avukatlarına haber verilmeden yargılandı. Ali Temiz 11 yıl, Saadettin Temiz ise 6 yıl hapse mahkum oldu.

Almanya Meinheim’da dönercilik yaptığı bilinen Muhammet Nuh Kılıç ile Mustafa Dürer haklarındaki dava yine mağdur avukatlarından habersiz olarak 2010 yılında zaman aşımından düşürüldü..

Bülent Düvenci de 2007’de yakalandı, 2011’de yine avukatların katılmadığı bir yargılama sonucu ceza aldı.

Öldüğü belirlenen Erçakmak dışında hüküm giyen 15 sanık hala aranıyor. Bu sanıklar için yakında zaman aşımı süresi dolacak. Bu nedenle Türkiye’ye dönüp yargı önüne çıktıklarında zaman aşımından yararlanarak cezasız kalacaklar.


Sarıhan’ın bürosunu da aradılar
Bu arada dosyaları ana davadan ayrılan yurtdışındaki üç sanık hakkında skandal diye nitelenecek bir olay yaşandı. Sanıkların aranıp bulunamadıkları adreslerin ilkinin Sarıhan’ın avukatlık bürosu olduğu tesadüf sonucu ortaya çıktı. Sözde yargılama sürecinin nasıl yürütüldüğünü gösteren bu gelişmenin ardından bireysel başvuruyu görüşecek olan Anayasa Mahkemesi heyetinde sanıkların avukatlığını yapan Celal Mümtaz Akıncı’nın yer aldığı anlaşıldı.

Sivas Katliamına karşı iki biri örgütlü birlik, diğeri hukuk mücadelesi olan iki silahla yola çıktıklarını vurgulayan Sarıhan şunları söyledi: “ İki mücadelenin önünde de acılarını bal eyleyip yani katliamlar olmasın diye direnen aileler. Onların sabrı ve kararlılığı. Acılar mutlaka bitecek. Birlikte olmayı, örgütlü olmayı hiç unutmazsak. Ortada bir insanlık suçu vardı. ÖYM Savcıları, 12 Eylül İşkencelerine ilişkin yakınmacılar için dava açmış ve bu suçu insanlığa karşı suç sayarak zamanaşımı uygulanamayacağını belirtmişti. Böylece,1980 li yılların mağdurları, 32 yıl sonra haklarını arayabilecekler. Savcılık, işkencenin insanlık suçu olduğu için zamanaşımından söz edilemeyeceğini söyledi. Olayımızda işkenceden daha ağır bir durum var: Ölüm!! 35 insanın katledilişi!! Kasten ve planla. Üstelik inançları ve felsefi düşünceleri nedeni ile 15 bin kişilik bir topluluk tarafından katledildiler. Mağdurların amacı, öç almak değil. Aileler bunu defalarca ifade ettiler. Acılarını onurla taşıyorlar. Ülkemizin geleceğinde yeni katliamlar yaşanmasın diye çaba gösteriyorlar. 18 yıldır her duruşmada hazır oldular. Gözyaşı akıtmadan, dimdik durdular. Onlar, ateş içindeler. Ancak, başkaları yanmasın diyerek mücadele ediyorlar. Geleceğimiz yanmasın diye…’’


Yakanların avukatları AKP’de Bakan ve vekil
Sanıkları savunan avukatların biçoğu daha sonra AKP’den politikaya atıldı. Halihazırda Meclis’te olan bu isimlerden Hayati Yazıcı Genel Başkan Yardımcılığı, Ali Bulut TBMM Anayasa Komisyonu üyeliği, Bülent Tüfekçi Malatya İl Başkanlığı, Celal Mümtaz Akıncı Anayasa Mahkemesi Üyeliği, Ferruh Aslan, İst. Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürlüğü, Haydar Kemal Kurt ve M. Nedim Taylan, Zeyid Aslan milletvekilliği, Reşat Yazak ise Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyeliği yapıyor.