24 Haziran AKP’nin son seçimleri olacak

Emin Koramaz - TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

24 Haziran’da, ülke tarihimizin belki de en önemli seçimleri gerçekleştirilecek. En yalın haliyle ifade etmek gerekirse, 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanırsa, Anayasal demokrasi anlayışına dayalı Cumhuriyet rejimi tümüyle ortadan kaldırılarak tek adam rejimi kurulacak. Dolayısıyla 24 Haziran’da karar verilecek olan şey, ülkeyi kimin yöneteceği değil, Cumhuriyet’in geleceğidir. Emek ve demokrasi güçleri, seçimleri bu netlikle kavramalı ve kamuoyuna da bu açıklıkla anlatmalıdır.

Cumhuriyet sadece yöneticilerin halkoyuyla belirlenmesine dayalı bir seçim sistemine indirgenemez. Cumhuriyet emekçilerin yüzlerce yıllık mücadeleleriyle şekillenen belirli ilkeler, değerler ve kurumlar bütünlüğüdür. Bu bütünlük, AKP’nin 16 yıl boyunca inşa ettiği tek tipçi, otoriter, muhafazakâr yönetim anlayışı ile hiçbir biçimde uyuşmamaktadır. Bu çelişki, iktidarı elinde bulundurmasına rağmen AKP’nin rejim değişikliği istemesinin temel nedenidir.

Tek adamın iradesine karşı halkın iradesi
24 Haziran seçimleri sonrasında uygulanmaya başlayacak olan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Cumhuriyet’in en temel ilkelerinden biri olan halk egemenliği ilkesini tamamen ortadan kaldırıp, tek adamın iradesini, halk iradesi yerine koymaktadır. Üstelik güçler ayrılığı ilkesi de ortadan kaldırıldığı için, bu irade yasama ve yargı tarafından denetlenemeyecek, keyfi ve sınırsız bir güce dönüşecektir. Bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey, sınırsız yetkilere sahip ve hesap vermeyen yöneticilerdir. Tarihte benzerlerini gördüğümüz bu faşizan ve diktatöryal yönetimler, insanlık tarihine utanç veren uygulamalarla geçmişlerdir.

Gericiliğe karşı laiklik
AKP’nin 16 yıllık iktidar dönemi boyunca bir türlü uzlaşamadığı ve tümüyle ortadan kaldırmak istediği cumhuriyet ilkelerinden bir diğeri de laikliktir. Nitekim 16 yıldır izlenen gerici politika ve uygulamalarla, laiklik adım adım ortadan kaldırılmış ve içi boşaltılmıştır. Bu dönem içerisinde muhafazakâr yaşam tarzı toplumsal yaşamın en ücra köşelerine kadar nüfuz ederken, cemaat ve tarikat ilişkileri devlet kurumlarının her kademesinde kadrolaşmıştır. AKP, geniş kitleleri kontrol altında tutmak, gündelik hayatın her alanında kendi iktidar ilişkilerine rıza üretmek için gerici-muhafazakâr anlayışı kurumsallaştırmak istemektedir.

Neoliberalizme karşı kamuculuk
Cumhuriyet fikrinin en büyük ideallerinden birisi, toplumun bütün olarak kalkınmasıdır. Bu ideal, Türkiye Cumhuriyetinin ilk dönemlerinden itibaren devlet yönetiminin temel önceliklerinden birisi olmuştur. Hazırlanan sanayileşme ve kalkınma planlarıyla, ülkenin sanayileşmesi, ekonomik ve sosyal olarak gelişmesi hedeflenmiştir. AKP’nin 16 yıldır uygulayıcısı olduğu neoliberal anlayış ise toplumun bütününü kapsayan, kamu çıkarını önceleyen politikalara tümüyle karşıdır. Üretim yerine ranta, mühendislik ve teknoloji alt yapısını geliştirme yerine inşaata, istihdam yerine sıcak paraya dayalı politikalar, yandaş sermaye kesimlerini büyütürken, geniş halk kesimlerini yoksullaştırmış, yoksunlaştırmıştır. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanında yaşanan özelleştirme ve ticarileştirmeler, yoksul halk kesimlerinin yaşamlarını çok daha kötü etkilemiştir.

Baskı ve zorbalığa karşı demokrasi
AKP iktidarının demokrasi anlayışının temelinde, iktidarı elinde bulunduran siyasi partinin, ülkenin ve toplumun geleceğine ilişkin tüm kararı verebileceği düşüncesi yatmaktadır. Bu anlayış, tüm çeşitliliğine ve fikir ayrılıklarına rağmen toplumun bir arada yaşamasının zeminin oluşturan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve demokrasi gibi evrensel değerler tümüyle göz ardı edilmesine yol açmaktadır. 16 yıl boyunca bu anlayışla yapılan uygulamalar sonucunda, toplumsal huzursuzluk ve kamplaşma sürdürülemez noktaya gelmiştir. İki yıla yakındır uygulanan OHAL rejimi, bu yönetim zihniyetinin sürdürülemezliğinin en büyük delilidir. Ülkemizde normalleşmenin sağlanmasının, toplumsal huzur ve barışın yeniden tesis edilmesinin yegâne yolu, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, farklılıkları ve çeşitlilikleri yok saymayan, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi anlayışının inşa edilmesidir.


Son seçim
Yukarıda birkaç temel başlıkta sıralamaya çalıştığım gibi, gelinen noktada, ülkemizin ihtiyaçlarıyla AKP’nin ihtiyaçları arasında derin bir uçurum ortaya çıkmış durumdadır. Yönetenler ile geniş halk kesimleri arasındaki bu çelişkinin aşılması gerekmektedir. Toplumda kabaran ve 16 Nisan Referandumu’ndaki ‘Hayır’ çığlığının devamı olan ‘Tamam’ talebi, halkın bu çelişkiyi aşma kararlılığının göstergesidir. Bu noktadan bakıldığında 24 Haziran seçimlerinin AKP için son seçimler olacağına inanıyorum. Bu inancı gerçeğe dönüştürmek için herkesi daha fazla mücadele etmeye çağırıyorum.