… ve benimsenmiş duymazlık...

… ve benimsenmiş duymazlık.
 
Merhaba. Rojbaş.
 
Dünyada 6 bin dil var. Bu durumda, "çok dil" bilen bir insan konuşulan dillerin ancak binde birini biliyor. Her dil bir kültür ve bir bakıma başka bir dünya demektir. İngilizce yüzyıl önce Esperanto ile arzulanan konuma vardı, "küresel ortak dil" oldu. Ama 6 bin dilde ninni söyleniyor. Bazı ülkelerde, 12 Eylül sonrası ülkemizde olduğu gibi, bir anaya kendi dilinde ninni söylemesi yasaklanabiliyor, hapisteki çocuğuyla anadilinde konuşması engellenebiliyor.
 
PEN 90 yıldır gezegenimizde edebiyatın bütün dillerde özgürce gelişmesini ve ifade özgürlüğünü savunuyor. (Lütfen www.internationalpen.org.uk ile www.pen.org.tr sitelerine uğrarsanız seviniriz -ve sevinebilirsiniz.) Bu bağlamda 26 Eylül Avrupa Diller Günü anlamlı ve her yıl daha iyi değerlendirebileceğimiz bir gün. Bu yıl onuncusu kutlanıyor, değerlendiriliyor.
 
Gerçi bu günün amacı Avrupa'daki çeşitliliğin bütün Avrupalılarca daha iyi öğrenilmesi yönünde herkesi bir dil daha öğrenmeye teşvik etmek ve Avrupalılığın gelişmesine katkı sağlamak, ama zihnimizi bir kıta ile sınırlandırmak zorunda değiliz.
 
Türkiye'de "dil öğrenmek" denince nicedir İngilizce, Fransızca, Almanca ve son yıllarda Japonca ile Çince geliyor. Peki ya ülkemizde konuşulan pek çok dil? Nasıl oluyor da anadili Türkçe olan yurttaşlar Türkiye'deki öbür dillere kapalı yetişiyor, yetiştiriliyor? Ve nasıl oluyor da biz kendimizi kapalı tutmaya devam ediyoruz? İçselleştirilmiş bir faşizmin parçası değil mi bu?
 
Bütün dilleri öğrenmek hoş bir hayal, ama en azından niyet ve fikir edinebiliriz. Ortak bir iletişim dili ihtiyacı bu çeşitliliğe kapalı olmayı gerektirir mi? "Benimsenmiş duymazlık" ile güçlenen "benimsenmiş acz" bizi nereye götürür? İşte buraya. Bugünkü noktaya.  
 
PEN Çeviri ve Dil Hakları Komitesi'nce 15 PEN kulübünün katkısıyla geliştirilen Girona Dil Hakları Bildirgesi Belgrad'daki 77.Kongre'de Temsilciler Meclisi tarafından benimsendi. Bu süreçte, ortak dil ihtiyacı da belirtildi. Daha çok PEN kulübü açmak yerine mevcut kulüplerin çok-dilliliğe daha açık olması önerildi.
 
"Merhaba. Nasılsınız? Teşekkür ederim." Bu sözler Kürtçe, Gürcüce, Ermenice, Ladino, Lazca ve başka dillerde nasıl söylenir (ve yazılır) acaba? En azından böyle temel bir kültür edinsek hep birlikte zenginleşmez miyiz? Bu dillerin adlarından bile korkan zihniyetle nereye varılır? Buraya. Bugünkü noktaya.
 
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, çünkü olumlu bir ilgi ve iyi niyet belirtisidir. Yurdumuzdaki dillerden birkaç kelime öğrenip kullansak hem barışa hem de huzura katkı olmaz mı?
 
Barış için silahların susması gerekli ama yeterli değil. Kendini sorumlu hisseden her insan bir adım atmalı. Anadilimizin dışındaki her dilden her kelime bir adım olur.
 
"Barış" kelimesinin öbür dillerdeki karşılıklarını merak etmiyor musunuz? Öncelikle, Türkiye'deki dillerdeki karşılıklarını? Buradan başlasak?
 
Basınımız pekâlâ katkıda bulunabilir.