3,5 milyon görünmez genç aramızda
Hayatlarının en üretken döneminde yok gibiler. Prof. Dr. Gökşen o gençlerin bir bölümüne dikkat çekiyor: Sürekli yeni bir kursa gidiyorlar, oyunculuk, dil kursu. Hep beklemedeler. Aileye bağımlılar. Ve tüm bunların kendi hataları olduğunu sanıyorlar.
Hazırlayan: Semra KARDEŞOĞLU
Başlarken...
Haklarında raporlar hazırlanıyor; oranları, cinsiyetleri, eğitimleri inceleniyor. Sayıları giderek artıyor. Onlar “Ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençler". “Umutsuz ev gençleri” diyen de var onlara “Görünmezler” diyen de. Sosyologlar, ekonomistler nedenlerini, niçinlerini irdeliyor. Yoksulluk, eğitim, ekonomi, işsizlik, kayıtdışılıkla yan yana anılıyorlar. Peki kim bu gençler? Ne istiyor, ne arıyorlar? Gelecekten ne bekliyorlar? Ortak özellikleri var mı? Bazı patronların dediği gibi iş mi beğenmiyorlar? Onlara ve bu konuda araştırma yapanlara sorduk. Çünkü ortada adeta heba olan hayatlar var. Ve hiçbiri mevcut siyasi ortamdan, kötü ekonomi politikalarından bağımsız değil.
∗∗∗
Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı baz alınan yaş grubuna göre değişiyor. Dünyada NEET (Not in Education, Employment, or Training) olarak tanımlanıyorlar. Yurt dışında çoğunlukla 15-24 yaş arasını kapsarken, Türkiye’de 15-29 yaş aralığı da temel alınabiliyor. Bu yaş grubunda 3.5-4 milyon gencin eğitimde ya da istihdamda olmadığı biliniyor. Bu Bursa’nın sahip olduğu nüfustan daha büyük bir topluluk demek. Gençlik, eğitim sosyolojisi, toplumsal cinsiyet ve eğitim alanında çalışmalarını sürdüren Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Fatoş Gökşen’e sorduk yanıtladı.
Eğitimde ve istihdamda olmayan bu gençler kim? Yaptığınız araştırmalardan ne tür sonuçlar elde ediliyor? Oranların aşırı yüksekliği alarm zillerinin çaldırılmasını gerekmez mi?
NEET sayılarını belirlemek kolay değil Çünkü yaş aralığı farklı alınabiliyor. Ama ben 15-29 yaş aralığının Türkiye’de daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü üniversitede kalma yaşı bizde daha uzun. Oran olarak OECD ülkeleri arasında birinci. Kadınlar olarak ise yüzde 38 ile dünyada birinci. Bu korkunç yüksek bir oran. NEET’ler çok heterojen bir grup. Mesele, evlenmiş, işten ayrılmış kadınlar da var. Kırsalda aile içi tarım işinde çalışan da. Bir de fazla konuşmuyoruz ama NEET kadar önemli, dünyada yine birinci olduğumuz alan var; Çalışan yoksul gençler.
Bizde her iki oranın da yüksek oluşunda en kritik nedenler nedir?
Eğitim, iş gücü ve emek politikalarındaki hatalar, eğitimden istihdama geçişteki politikaların yetersizliği, ieğitimin içeriği ve kalitesinin piyasa beklentisiyle uyuşmaması. Meslek liselerine bakalım mesela. LGS sisteminde en düşük puanla girilen okullar olmuş. Eğitimden istihdama geçişleri büyük sıkıntı. Zaten üniversiteye geçiş oranı yüzde 3 gibi ki son yıllarda daha da düştüğünü tahmin ediyorum. Bu kadar çok üniversite açmak yerine meslek liseleri müfredatı ele alınsa. Ama burada da toplumsal cinsiyet işin içine giriyor. Kadın erkek diye ayrıldı meslek liseleri. Meslek liselerinin imajı da bozuldu. Kısaca en büyük kayıp gruplarından biri bu liselerden istihdama geçemeyen ve üniversiteyi kazanma ihtimali de olmayan bu grupta yaşanıyor.
İstihdamda ve eğitimde olmayan grupta kadınların oranı çok yüksek. NEET oranı neden düşmüyor?
Şöyle bir veri paylaşayım. Eğitimi lise altında olan kadınların ‘NEET’ olasılığı yüzde 22 iken üniversite mezunu kadınlarda bu oran yüzde 32-46 arasında. Tersi olması beklenir değil mi? Ama eğitim aldıkları alanda çalışmak istiyor o kadın ama yok. Müfredat uygun değil, ücretler düşük. Bakın meslek liselerinin sağlık bölümlerinde okuyanların aileleriyle görüştük. Neden gönderiyorsunuz çocuğunuzu bu bölüme diye sorduk. “İyi bir anne ve iyi bir eş olması için” yanıtını aldık ve işin kötü yanı öğrenciler de böyle diyor. Toplamsal cinsiyete dayalı baskılar normlar da belirleyebiliyor durumu.
Evli, çocuklu bir genç kadın kendisinin ‘NEET’ olduğunun farkında mı?
Hayır sanmıyorum. Kendilerini böyle tanımlamıyorlar. Bir de genel olarak bu durumdan sistemi sorumlu tutmuyorlar. Bu çocukların yetişkinliğe geçişleri sürekli erteleniyor, bağımsız olamıyor, bağımsız aileler kuramıyorlar, aileleriyle birlikte yaşıyorlar; evlenseler boşansalar da yine ailesinin yanına dönüyor. Ama zaten evden çıkmıyorlar. 30’lu yaşlara kadar sürüyor. Bu aileye bağlılık ve bağımlılık yaratan bir şey.
"ZALİM İYİMSERLİK"
Ev genci denilenler bu kesim mi?
Ev genci deniyor ama ben bu tanımı çok sevmiyorum. Bağımsız bir birey olarak yaşam kuramıyorlar. Ancak bu gençler kendilerini işsiz olarak da tanımlamıyor. Hep bir beklenti içindeler. Çok miktarda kurs, sertifika programlarına katılıyorlar. Dil kurslarına gidiyorlar bu kursların önlerini açacağını düşünüyorlar. Oyunculuk kursu, seslendirme ya da spikerlik kurslarına yöneliyorlar. Sürekli bir erteleme ve yeni beceriler ekleme hali var. Bu becerilerin önlerini açacağını düşünüyor, kendilerine yeni bir gelecek tahayyül etme halleri var. Durumlarını neoliberal politikaları değil kendilerini sorumlu tutuyorlar. Sistemi, devleti, ekonomiyi değil kendini sorumlu görüyor. Bu da günümüz politikası ile bağlantılı. Ve bunun için sürekli anlamlı ya da anlamsız yatırımlar yapıyorlar. Ama bu yatırımların sonu yok. Sürekli erteleme hali. Araştırmacı Berlant bu duruma “Zalim iyimserlik” diyor. Bu tabi talep etmeme, apolitik olma, gençler arasında örgütlenme ve siyasi katılımın zayıf olması gibi zafiyetler var. Her anlamda sistemden kopmuş çocuklar.
AİLEYE BAĞIMLILAR
Siz ne diyorsunuz bu gençlere?
Ben “Görünmez çocuklar” diyorum. Bir şekilde özgüvenlerini, kimliklerini korumak için, kendilerini var etmek için sürekli art arda sertifika programlarına katılarak yaşamı erteleme söz konusu. Tabi burada ailelerin de desteği var. 15-29 yaş arasında olan grupla çalışma yaptık. Şunu sorduk “Ailenizden destek alamazsanız ne kadar yaşayabilirsiniz? Yüzde 80’i “Bir aydan az” yanıtını verdi.
Sanırım yine maddi durumları iyi olan aileler bunlar…
Yok hayır, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan da düşük olan da var. Temsili örneklem üzerinden yapıldı. Aileye bağımlılık devam ediyor. Bu sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ailelerde de durum böyle. Kötü tarafı şu, kimliklerini bulamadıkları gibi var olan değerleri yeniden üretiyorlar. Hayatlarının merkezi aile oluyor. Ailenin değerlerini yeniden yeniden üretiyorlar. Bugün cinayet ve suç oranlarının artmasını konuşuyoruz ve o zaman aileye bakıyoruz.
Aile burada daha büyük bir engel mi?
Aile bu çocukların seçtiği hayatları destekliyor. İstihdamda ve eğitimde olmamasını yani. Sosyal sermayesi de çok düşük büyük bölümünde. Sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler de çok düşük. NEET’ler arasında. Varlığını sürdürdüğü tek şey aile. Güvencesiz işsizlik meselesi de var. Aldıkları paralarla kendine bağımsız bir hayat kuramıyor.
‘İŞSİZİM’ YERİNE ‘TAKILIYORUM’ DİYORLAR
Aileye iliştirilmiş hayatlar değil mi bunlar?
Güzel bir tanımlama. Biz bu gençlere “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumuzda “Takılıyorum” diyor. Tamamen görünmez bir nüfus. “Arkadaşlarla takılıyorum” “sosyal medyaya bakıyorum” diyor kadınlar “Ev işlerine yardımcı oluyorum” diyor. Daha ayrıntılı yaptığımızda çalışmayı mesala “Amcamın ganyan bayinde duruyorum“ yanıtını veriyor.
Dediğiniz gibi iliştirilmiş durumdalar hep. İşsizim demiyor hiçbiri. En kötü KPSS’ye hazırlanıyorum diyor.
Öte yandan bazı bölgelerde gençler suç örgütlerinin hedefi oluyor. Çünkü bir aidiyet duygusu da yaşamak istiyorlar. İstihdam bir taraftan da aidiyet veriyor. Benlik kurma ihtiyaçları var. Tüm bunlar içinde gençlik politikası yok. Üniversite öğrencilerine kişi başı yapılan kamu harcaması dünyanın en düşük düzeyinde. GSMH’nın yüzde 20’si bizde. Karşılaştırmak için söylüyorum Danimarka’da yüzde 60 bu oran. Bir yandan da tekstilde merdiven altı atölyede çalışan genç bir erkek olmayan parasıyla oyunculuk kursuna gidiyor. Zalim iyimserlik tam da bu işte.
∗∗∗
NEET KADINLAR EVDE BAKIM HİZMETİNDE
Koç Üniversitesi Sosyal Politikalar Merkezi’nin ‘NEET’ gençleri arasında kadınlaın sayısının yüksek olmasının nedenleri şöyle sıralanmış:
1) İhracata dayalı büyüme modeli köyden kente göçle gelen tarımsal işgücüne uygun istihdam yaratmakta başarısız oldu.
2) Pazarda karşılığı olan becerilerin eksikliği ve eğitim seviyesinin düşüklüğü.
3) Kadın emeği talebi yaratan sektör imalat değil, hizmet sektörü. Hizmet sektöründeki işler de eğitim seviyesi görece daha yüksek olan kadınlar için erişilebilir.
4) Erken yaşta evlenme, çocuk sayısı kadınların işgücüne katılımı belirleyen faktörler.
5) Ataerkil kültürel değerler ve toplumsal cinsiyet rolleri/kadın-erkek eşitsizliği.
6) Erişilebilir çocuk ve yaşlı bakımı hizmetlerinin eksikliği
7) Finansal kaynaklara erişim
∗∗∗
612 bin çocuk eğitim dışı
Eğitim Reformu Girişimi (ERG)’nin geçen hafta yayımlanan raporuna göre 2023-24’te eğitim dışı kalan çocuk sayısı bir önceki döneme göre yüzde 38.4 artarak 612 bini geçti. Raporda ‘Bu artış, Türkiye’nin eğitim sisteminin temel sorunlarından biriyle, sosyoekonomik durumun eğitime etkileriyle yakından ilişkilidir. Ekonomik krizle birlikte bu etki büyüyor’’ denildi. Raporda “Eğitim dışındaki çocukların yüzde 53,6’sı oğlan, yüzde 46,4’ü kız çocuk. Oğlan çocuklarda eğitim dışı kalma oranı yüksek. Bu ekonomik krizin eğitimden kopuşta etkili olduğu anlamına geliyor. Kızların ise çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler ile ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına çıktığı biliniyor.
Yaş gruplarına göre eğitim dışı çocuk sayısı
• 6-9 yaş….73 bin 872
• 10-13 yaş…. 86 bin 269
• 14-17 yaş....452 bin 672
∗∗∗
2006 DOĞUMLU OLANLAR
İki eğitim-öğretim yılı arasında öğrenci sayısındaki değişim en fazla 2006 doğumlularda görüldü. Bu gruptaki çocukların net okullulaşma oranları son bir yılda 8,3 yüzde puan düştü. Bu grubunu 5,2 yüzde puan düşüşle 2007 doğumlular, 3,9 yüzde puan düşüşle 2006 doğumlular takip ediyor. Bu durum eğitimden erken ayrılmanın özellikle 15 yaştan itibaren arttığına işaret ediyor. Türkiye’de 15 yaşın resmî çalışmaya başlama yaşı olması bunu artıran sebeplerden biri olabilir.
∗∗∗
YARIN: Doç. Dr. Esra Kaya Erdoğan mahalle yapısındaki değişimlerin gençlere üzerindeki etkisini anlatıyor.