30 yaşında bir U2 albümü
Dublin çıkışlı pop-rock ekibi U2’nun en güçlü albümlerinden The Joshua Tree otuz yıl önce tam da bu hafta yayımlanmıştı. 1980’lerden bu yana çok şey değişti ama Bono, Larry Mullen Jr, The Edge ve Adam Clayton dörtlüsünün bu albümü zamana karşı galip gelmesini bildi.
Bir rivayete göre U2’nun temelleri 1976 yılına kadar gider. İlk albümlerini bu tarihten tam dört yıl sonra, Ekim 1980’de yayımladılar. Nereden baksanız kırk yıllık bir ekip U2. Kimileri onların sahne dışı tavırlarıyla içi boş bir kariyeri adım adım ördüğünü düşünüyor. Kimileri içinse rock sahnesinin en büyük birkaç grubu arasında yer alıyorlar. Bundan tam otuz yıl önce gelen The Joshua Tree albümleri onların büyüklüğüne işarettir.
Bahsettiğim iki görüş arasında ince bir çizgi var aslında. Bono’nun zamanla kendi kendisinin parodisi haline gelen siyasi hamlelerine bakın. Hadi daha yakın bir örnek vereyim: 2010’da konser için İstanbul’a geldiklerindeki ziyaret adreslerini ve o konserde Bono’nun kimi alkışlatmak isterken geri adım atmak zorunda kaldığını hatırlayın. Bir arkadaşım o günlerde şöyle demişti: “Bono’nun yaptıklarına rağmen U2’yu ve yaptığı müziği sevebilmek gerçekten çok zor.” Hala inandığım bir sözdür bu.
U2 bu yıl için yeni bir albüm duyurmadı ama yeni bir turne açıkladı. Bu yazının çıkış noktasını da o turne haberi oluşturuyor. Mart 1987’de yayımlanan The Joshua Tree albümünün otuzuncu yılına atfen büyük prodüksiyonlu bir dünya turuna çıkacak U2. Biletlerin büyük kısmı şimdiden satıldı. Kimi şehirlerde ek konserler düzenlenmesi için birtakım görüşmeler yapıldığını okudum geçenlerde. Bono’nun kafası karışık siyasi görüşleri çoktan toprak altına girdi ama gördüğünüz gibi U2 ve onun müziği hala ayakta kalmayı sürdürüyor.
Hiç kuşku yok ki The Joshua Tree albümü onların en güçlü kayıtlarından biriydi. Michael Jackson’ın Bad albümü adaylar arasındayken Grammy ödülüne ulaştı, dünya genelinde milyonlarca adet kopya sattı. Kapak fotoğrafı Anton Corbijn tarafından çekilen The Joshua Tree, U2 külliyatının beşinci albümüydü ama Dublin’den New York’a kadar tüm etkisiyle ulaşan ilk albümleri bu oldu.
Mothers of the Disappeared, With or Without You, One Tree Hill, Where The Streets Have No Name, In God's Country ve diğerleri… Ayakları yere sağlam basan protest şarkılar ve çok sıkı sound yapısına sahip aşka dair parçalar bir arada ses verir The Joshua Tree boyunca. Otuz yılı devirdiğini fark ettim geçen gün. Tekrar tekrar dinledim. Zamanın bazı şeyleri eskitemediğini hissetmek iyi geliyor.
