300 Spartalı filmi ne denli gerçek?


Rânâ G. Kahramanyol

2006 yılında gösterime giren 300 filmi, Sparta Kralı Ⅰ. Leonidas ve Pers Kralı Ⅰ. Kserkses’in orduları ile katıldıkları ve birbirlerine karşı mücadele verdikleri MÖ 480 yılında vuku bulan Thermopylae Muharebesi’ni konu alıyor. Biz de bu hafta, filmde yer alan sahnelerin tarihle ne denli örtüştüğünü inceleyeceğiz.

Filmde, Spartalıların ne kadar güçlü olduklarına zira doğar doğmaz tetkik edilen bebeklerden, doğuştan bir sakatlığı olanların yahut yaşamak için güçsüz bulunanların derhal bir uçurumdan atıldığı anlatıyor. Doğanlar arasından en güçlülerin yaşamaya hak kazandığı Sparta’da erkek çocuklar yedi yaşından itibaren agoge adı verilen bir eğitime tâbi tutuluyor. Tarihte, gerçekten de Sparta’da yalnızca sağlıklı bebeklerin yaşamasına izin verildiği aktarılıyor. Doğan bebek, insanı daha güçlü kıldığına inanıldığı için su yerine şarapta yıkandıktan sonra gerousia adı verilen altmış yaş ve üzerindeki Sparta vatandaşı erkeklerden oluşan konseyde muayene edilirdi. Doğuştan gelen herhangi bir hastalık yahut sakatlığı olan ya da yaşamak için fazla güçsüz olduğu düşünülen bebekler, aileleri tarafından kaderlerine terk edilirdi. Plutarkhos’un Bioi Paralelloi adlı eserinde bebeklerin, Taugetos Dağı’ndaki uçuruma benzer bir yarık olan Apothetae’a atıldığı aktarılmaktadır. Bebekler, anneleri tarafından disiplinli bir şekilde yetiştirildi. Hatta Spartalı kadınlar, çocuk yetiştirmedeki maharetleri hasebiyle Sparta dışında yaşayan üst sınıftan kimselerin çocuklarına bakıcılık etmeleri için davet alırlardı. Yedi yaşına geldiğinde ailesinden alınan çocuk için; yetiştirmek, eğitmek, kılavuzluk etmek anlamlarına gelen agoge dönemi başlardı. Çocuklara başta fiziksel dayanıklılık olmak üzere pek çok konuda disiplinli ve askeri bir eğitim verilirdi. Çocuk on iki yaşına geldiğinde, eğitim şartları ağırlaştırılırdı. Örneğin, çocuk, yatağını etrafta bulduğu kamış ve saz parçalarından yapar, ihtiyatlı bir şekilde beslenir, acıya dayanıklı hale gelsin diye düzenli olarak fiziksel şiddete maruz bırakılırdı. Bu çetin sınavı geçip hayatta kalanlar, kendilerini askerliğe adarlardı. Agogeden yalnızca aralarından Sparta’yı yönetecek kişiyi çıkaran Eurypontid ve Agiad hanedan ailelerine doğan ilk erkek çocuk istisna sayılırdı.

Agiad hanedanına mensup olan Leonidas’ın kendisinden evvel dünyaya gelmiş erkek kardeşleri vardı. Bu yüzden de agogeden istisna sayılmamıştı. Ⅱ. Anaksandridas’ın ilk evliliğinden dünyaya gelen oğulları Kleombrotus, Leonidas ve Dorieus idi. MÖ 520 civarında Dorieus öldü. Ⅱ. Anaksandridas’ın daha sonraki evliliğinden dünyaya gelmiş olan Ⅰ. Kleomenes de MÖ 489 civarında zindanda iken ölmüş ve geride bir erkek çocuğu bırakmamıştı. Kleomenes’in ardından tahta Leonidas çıktı. Kleombrotus ise Dorieus ve Kleomenes’in ölümlerinin ardından Leonidas’ın oğlu Pleistarchus’un vasisi oldu, MÖ 480 civarında da kral naibi iken öldü. Heredotos’un aktardığı üzere Leonidas, kral olması beklenen bir durum değil iken aniden kral olmuştu ancak filmde aktarıldığı gibi canavar görünümlü bir kurdu öldürüp postunu giyerek değil tahtın sahibi kardeşi Kleomenes’in ölümünün ardından. Filmde Leonidas’ın o dönemde hayatta olan kardeşi Kleombrotus’a yer verilmediği görülüyor.

Filmde Kral Kserkses’in, Spartalılara, direnmeden teslim olmaları önerisini ileten Pers ulağı ve beraberinde gelen askerler Kral Leonidas ve adamları tarafından bir çukura atılarak öldürülüyor. Heredotos’un Tarih adlı eserinde aktardığı üzere Kserkses, Sparta’ya bilhassa ulak göndermemişti. Babası Dareios hem Sparta hem de Atina’ya daha evvel benzer sebeplerden ulak göndermiş ancak ulaklar, mahkûmların atıldığı çukur olan barathrona yuvarlanmışlardı. Dolayısıyla filmdeki bu sahne daha evvel yaşanmış olaylardan yola çıkılarak Leonidas ve Pers ulağı arasında yaşanmış gibi kurgulanmıştır.

Filmde Kral Leonidas, Sparta’nın Perslere karşı gireceği mücadele için eski tanrıların keşişleri diye bilinen ephorlara danışmak için sarp bir kayalığa tırmanıyor. Mistik bir havaya bürünmüş ephorlar, çirkin ve yaralı yüzleriyle dikkat çekiyor. Ayrıca, ephorların cinsel ihtiyaçlarını karşılamak ve kehanette bulunmak üzere Sparta’nın en güzel genç kızları arasından seçilmiş bir kâhinin de orada hazır bulunduğu görülüyor. Leonidas, Perslere harp ilân etmek istediğini söylediğinde yarı baygın ve çıplak halde yatan kâhin dans etmeye başlıyor ve yere yığılarak bu muharebenin Sparta’ya yıkım getireceğini ephorlardan birine fısıldıyor. Yaklaşmakta olan ve Apollo Carneus’a adanan Carneia Şöleni’nin şereflendirilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Muharebe kararı ephorlar tarafından onaylanmadığı için gerousia da bu konuda olumsuz bir tavır takınıyor ve muharebe ilanını onaylatamayan Leonidas, yanına ordusunu değil en çok güvendiği 300 adamını alarak Perslerin üzerine yürüyor. Oysa beş kişilik bir zümreyi oluşturan ephorlar, her yıl yapılan bir oylama ile Sparta vatandaşları arasından seçilen ve filmde aktarılanın aksine fiziksel görünümlerinde herhangi bir bozukluk olmayan adamlardı. Ayrıca kendilerine eski tanrıların keşişleri diyemeyiz zira din görevlisi değillerdi. Sparta ile ilgili verilecek kararlar hususunda ephorların yanı sıra ekklesia ve gerousia da etkili idi ancak hepsinin içinde ephorlar ezici bir güce sahipti. Leonidas sahneden çekildikten sonra da ephorları Perslerden rüşvet alırken görüyoruz. Aristoteles’in Politika adlı eserinde de değindiği üzere, ephorların vatandaşların içinden herhangi bir seviye gözetilmeden seçilmesi şayet yoksul bir aileden geliyorlar ise onları rüşvete eğilimli hale getirir. Aristoteles’in gerekçesi bir yana, varlıklı ailelerden gelen siyasetçilerin bile rüşvet aldığı vâkidir ancak ephorların kendilerine verilen gücü şahsi menfaatleri için kullandıkları da tarihi kayıtlarda geçmektedir. Bu sebepten, filmde rüşvetçi bir zümrenin üyeleri olarak yansıtılmaları yanlış değildir ancak Sparta aleyhine Persler ile iş birliği yaptıklarına dair kaynaklarda bilgi yoktur. Heredotos, Tarih adlı eserinde Spartalıların ve Atinalıların, filmdeki gibi kadın bir kâhin olan Pythia’ya muharebeden evvel danıştıklarını yazar. İşin aslı Pythia, filmde olduğu gibi, ephorların cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için onlarla birlikte Sparta’daki sarp kayalıkların tepesinde değil, Delphoi’deki Apollo Tapınağı’nda yaşardı.

Leonidas en çok güvendiği 300 adamını alıp Sparta’dan ayrıldıktan bir müddet sonra yolda, kendilerine yardıma gelen Arkadialılar ile birleşerek Thermopylae olarak bilinen Sıcak Kapılar’a varıyor. Oysa 300 Spartalı askere yardıma gelenler arasında Arkadia’da bulunan Tegealı, Mantineialı ve Orkhomenoslu askerlerin yanı sıra, Korinthos, Phlius, Mykenai, Boiotia’da bulunan Thespiai ve Thebai’den gelen askerler, Lokrislilerin tamamı, Phokisli, Atinalı ve Aiginalı askerler de vardı ve Heredotos’un aktardığı üzere bu ittifakın askerlerinin sayısı beş bin beş yüz yirmiyi aşkındı. Filmde Pers ordusunun mevcudu için bir sayı verilmese de Heredotos, Perslerin beş milyonu aşkın bir insan seli ile Sparta’nın üzerine yürüdüğünü aktarmaktadır. Kimi kaynaklarda ise bu sayıya temkinli yaklaşılması gerektiğinden ve Perslerin sayısının yüz bin ile üç yüz bin arasında değiştiğinden bahsedilmektedir. Dolayısıyla 300 filminde olanın aksine, hem Pythia’nın muharebe ile ilgili kehaneti Spartalıları Perslere karşı yalnız bırakmadı hem de orada Persler ile yalnızca 300 Spartalı ve az sayıda Arkadialı asker çarpışmadı.

Filmde Theron adında bir politikacının gerousiada Leonidas aleyhine konuştuğu ve kralı muharebede destek kuvvetten mahrum bırakmak istediği görülüyor. Hatta öyle ileri gidiyor ki, Leonidas’a destek verme vaadi ile Kraliçe Gorgo’yu kendiyle bir gece geçirmeye zorluyor. Oysa tarihi kaynaklarda ne Theron’un adı geçiyor ne de kraliçeyi Sparta’nın selâmeti için kendiyle birlikte olmaya zorlayan herhangi bir adamın.

Filmde Spartalı erkeklerin her birinin fiziksel bakımdan son derece güçlü ve iyi görünümlü olduğu görülüyor. Gerçekte de fiziksel dayanıklılık ve sağlığa ziyadesiyle önem veren Spartalıların çelimli oldukları söylenebilir ancak filmde olduğu gibi bedenlerini sergileyerek zırhsız çarpıştıklarını söylemek yanlış olacaktır. Zira bir asker için mücadele sırasında gelebilecek tehlikeler için tedbirli olmak bedenindeki kasları sergilemekten çok daha büyük ve hayati bir önem arz eder.

Filmde Pers Kralı Kserkses, saçları dâhil vücut kılları tepeden tırnağa tıraş edilmiş, altına giydiği kısacık bir parça haricinde çıplak, yüzü dâhil vücudunun pek çok yeri küpeler ve ziynet eşyası ile süslenmiş, epey uzun boylu ve tuhafa kaçan ölçüde derin sesli bir adam olarak yansıtılıyor. Kserkses’in fiziksel görünümüne dair her şey film için yeniden tasarlanmış ve gerçeğin aksine kadınsı bir biçimde seyirciye sunulmuş diyebiliriz. Bütün abartı Kserkses’i daha ihtişamlı göstere dursun kadınsı görünümü de Leonidas’ın baskın erkek görünümü ve karakterine tezat oluşturuyor. Böylece seyirci yerleşmiş değerler üzerinden tek bir adamın tarafına çekiliyor.

Çarpışma sahnelerine, görkemi arttırmak ve ilgi çekmek için filler, zırhlı gergedanlar ve devler de dâhil edilmiş ancak tarihi kaynaklarda bunlara yer verilmemiştir. Pers ordusunda ölümsüzler diye anılan ve filmde de kendilerine yer verilen birlik ise gerçek ancak bu birlik filmde olduğu gibi ucube mahlûklardan oluşmuyordu. Heredotos’un aktardığı üzere; bu birliğin adının ölümsüzler olmasının sebebi, içlerinden ölüm yahut hastalık sebebiyle biri eksilecek olursa yerine yeni bir askerin seçilmesi ve böylece sayılarının hep on bin olarak kalması idi.

Filmde, 300 Spartalı askere ihanet eden Ephialtes’e gelelim. Tarihte, Perslere gizli patikanın gösterilmesi ile ilgili iki söylence mevcuttur. Bunlardan ilki, Perslere keçi patikasını gösterenin aslında Ephialtes değil, Onetes ve Korydallos adlarında iki adam olduğudur. Diğeri ise hainin Malisli Eurydemos oğlu Ephialtes olduğu yönündeki söylencedir. Kaynaklarda Ephialtes’ten, fiziksel görünümü nedeniyle Kral Leonidas’ın, kendi askerleri arasına almayı reddettiği kambur ve ucube görünümlü bir adam diye değil rüşvet karşılığı kendi yurttaşlarına ihanet etmiş bir adam diye bahsedilir. Şunu da söylemek gerekir ki; Ephialtes, Grekçe eril bir kelime olup kâbus anlamına gelir. Grek diyarında özgürlükleri için mücadele veren halkları, adeta insan seli ile üzerlerine yürüyen Pers ordusuna karşı verdikleri mücadelede belki de galip gelebilme rüyasından Ephialtes uyandırmıştır. Her ne kadar Heredotos adını geçiriyor olsa da Ephialtes’in gerçekten yaşayıp yaşamadığına temkinli yaklaşmak gerekebilir. Zira Ephialtes’in adının anlamının kâbus olması, Greklere kâbusu yaşatan adam olduğundan kişinin varlık sebebinin bir metafor olabileceği ihtimalini akıllara getiriyor.

300 filminde yer alan kâhin Pythia’nin yanı sıra muharebede çarpışmak üzere Spartalılara katılan bir kâhin daha vardı: Acarnanialı Megistias. Heredotos’a göre Megistias, bir gün evvel Greklere, Perslere yenik düşeceklerini bildirmişti ve Grekler bunu bile bile kaldılar. Oysa filmde, Megistias’a yer verilmemiş.

Filmde Leonidas, Kserkses’i yaralamaya ölmeden evvel muktedir oluyor. Tanrı Kral Kserkses’in ünü, yüzüne aldığı mızrak darbesi ile sarsılıyor. Tarihi kaynaklarda Kserkses’in bu muharebede yaralandığına dair bir bilgi olmamakla birlikte filmde olduğu gibi iki kere Leonidas ile yüz yüze de gelmemiştir. İki kralın yazışma yolu ile haberleştikleri ise bilinmektedir. Kserkses ön saflara çıkmasa da iki kardeşi Abrokenes ve Hyperantes muharebede çarpışmış ve ölmüşlerdir.

Muharebede olup biteni çarpışırken bir gözünü yitiren Dilios adlı kurgusal karakter anlatıyor. Dilios, muharebede yaralanınca Leonidas onu Sparta’ya olup biteni anlatması için gönderiyor. Tarihi kaynaklara, üç yüz adamın içinden Kral Leonidas tarafından izin verilen ikisi ile ilgili bir söylence geçmiştir. Ağır bir göz hastalığına tutulan Eurytos ve Aristodemos, Leonidas tarafından dinlenmek üzere Alpenos’a gönderilmiştir. Eurytos fikrini değiştirip çarpışmak için geri dönmüş ve orada ölmüştür ancak Aristodemos ona katılmamıştır. Leonidas’ın izni ile muharebe alanından ayrılan iki adamdan biri fikrini değiştirip çarpışmayı seçince diğeri de Sparta’da hoş karşılanmamış ve korkak diye yaftalanmıştır. Aristodemos, alnında bu leke ile yaşamak ağır geldiği için daha sonra Persler ile yapılan Plataea Muharebesi’ne katılmış ve kötü ününü düzeltmiştir. Dolayısıyla filmdeki gibi, Sparta’ya olan biteni anlatması için Dilios adında bir asker gönderilmemiştir.

Filmdeki sapmalar bir yana, tarihi kaynaklara geçen konuşmalardaki cümlelerden bazıları da filmde olduğu gibi aktarılmış. Spartalılar kendi aralarında konuşurlarken Perslerin göğü karartacak kadar çok sayıda ok atışı yaptıklarından söz ediliyor. Filmde Stelios adındaki Spartalı kahraman, Perslerin oklarının göğü karartmasının güneşi kesip gölge yapacağı için işlerine geleceğini söyleyerek gülüyor. Heredotos da yiğitliği ile Thespialı ve Lakedaimonialı kahramanlar arasında nam salmış Dienekes’in, Thrakisli birine aynı cevabı verdiğini aktarıyor. Filmin başında Pers ulağı, Kraliçe Gorgu’nun da söz sahibi olmasını hor görüyor. Kraliçe ise ona, yalnızca Spartalı kadınların gerçek erkekleri dünyaya getirdiklerini söyleyerek kendilerinin de bu sebeple söz hakkı olduğu cevabını veriyor. Plutarkhos ise, Sparta dışından gelen bir kadın ile kraliçe arasında geçen bir konuşmada bu cevabı olduğu gibi aktarıyor. Leonidas ile Kserkses’in karşılaştığı can alıcı sahnelerden birinde, Kserkses Spartalılara silahlarını bırakmalarını söylüyor. Leonidas ise silahları bırakmalarını istiyorlar ise Perslerin kendilerinin gelip almaları gerektiği cevabını veriyor. Plutarkhos da Moralia adlı eserinde bu cümleleri iki kral arasında geçen bir yazışma olarak bire bir aktarıyor.

Heredotos, muharebe sona erdikten sonra ölülerle dolu alanı dolaşan Kserkses’in, Leonidas’ın bedeninin orada olduğunu öğrenince başının gövdesinden ayrılıp bir kazığa geçirilmesini emrettiğini yazıyor. İlâveten, Perslerin savaşçıya saygı göstermede kusur etmediklerini de bildiriyor. Bu davranışın sebebinin de Leonidas’ın beklenenin üstünde başarılı direnişinin Pers Kralı Kserkses’i öfkelendirmesi olabileceğini ekliyor.