Google Play Store
App Store

Toprak işgalinin önünü açan yasayla birlikte MAPEG, her gün onlarca ruhsat dağıtmaya başladı. Sadece 10 günde 77 yeni maden ruhsatı verildi, 33 il talana açıldı.

33 il, 77 bölge işgale hazır
Fotoğraf: AA

Gökay BAŞCAN

Milyonların sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını gasp eden AKP iktidarı, ülkenin geleceğini çalıyor. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) yönetmeliğinin içinin boşaltılması, çıkartılan işgal yasası ve halkın itiraz haklarının elinden alınması ülkenin her bir karış toprağını işgale açık hale getirdi.

Ülkenin tamamı maden sahası ilan edilirken; İkizdere, Akbelen, Uşak, Kazdağları, Bergama ve daha birçok yer tek adam rejiminin oluruyla yerli, yabancı maden şirketleri tarafından işgal edildi. Maden şirketleri, ekonomik girdi söylemleriyle bölgeyi kuşatsa da madencilikte devlet payı binde 9. Yani altın madeni şirketi, suları kirletme, ormanları yok etme, toprağı zehirleme pahasına yaptığı madencilik faaliyetinde çıkardığı bin gram altından sadece 9 gramını devlete bırakıyor.

Uzmanların, yaşam savunucularının tüm itirazlarına rağmen ülkenin dört bir tarafında vahşi madencilik sürerken AKP iktidarının temmuz ayında çıkardığı ‘işgal yasası’yla tüm yaşam alanlarının bir imzayla yok edilmesinin önü açıldı. 1923’ten 2002 yılına dek geçen 80 yılda ülke genelinde toplam 1186 maden ruhsatı veren Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, 2008-2023 arasındaki son 15 yılda bu sayıyı 386 bine çıkardı. Zeytinliklerin yok edilmesinin önünü açan, çevresel değerlendirme süreçlerini prosedüre dönüştüren işgal yasasıyla birlikte MAPEG ve şirketler el ele talanın boyutunu artırdı. MAPEG sadece son 10 günde ülkenin dört bir tarafında 45’i arama, 22’si işletme olmak üzere toplamda 77 maden ruhsatı verdi.

Son süreçte yaşanan rant ve talanın boyutunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verileri de ortaya koydu. Yine sadece son 10 günde 31 maden projesine onay verildi. AKP sürecinde yapboza dönen, ardından işgal yasasıyla birlikte sadece prosedür haline gelen ÇED süreciyle birlikte projeler onar onar onaylanmaya başlandı.

KATLANARAK ARTIYOR

Uzun süredir enerji ve maden şirketlerinin ülke topraklarına yaptığı kuşatma, temmuz ayında Meclis’ten geçirilen işgal yasasıyla birlikte katlanarak arttı. Başta zeytinlikler olmak üzere korunması gereken tüm alanların sermayenin kullanımına açıldığı 7554 sayılı kanunun yürürlüğünü durdurma ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde önceki gün dava açıldı. Kanundan güç alan Limak ve IC İçtaş’ın şirketi YK Enerji, Akbelen Ormanları’nın ardından zeytinlikleri kesmek için kolluk eşliğinde bölgeye girdi. Uzmanların uyarılarına rağmen “zeytinler taşınabilir” safsatasına sığınan şirket, zeytinlik ağaçlarını karga tulumba sökerek bölgeden götürdü.

∗∗∗

BÖLGELER KUŞATILIYOR

Toplam 77 maden ruhsatı ise Tekirdağ’dan Şırnak’a, Van’dan Muğla’ya kadar 33 ilde verildi. Maden ruhsatlarının verildiği, toprakları sermayeye peşkeş çekilecek illerin bölgesel dağılımı ise şu şekilde:

∗∗∗

DOĞA TAŞINAMAZ

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), yaz aylarında TBMM’de kabul edilen torba yasa ile doğal alanların madencilik tehdidine açık hale getirilmesinin ardından dün Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvurunun hayati önem taşıdığını vurguladı. Vakıf, hafta başında İkizköy’de yaşanan zeytinlik sökümünün bu düzenlemenin yarattığı riskleri göz önüne serdiğini belirterek, AYM’yi doğamız ve geleceğimiz için yasayı iptal etmeye çağırdı. Açıklamada zeytinlerin taşınabilir iddialarına ilişkin ise şu ifadeler yer aldı:

Zeytinlikler sadece zeytin üreten tarım alanları değil; içinde kuşların, böceklerin, mikroorganizmaların yaşadığı, toprağın, suyun, havanın birlikte işlediği canlı ekosistemlerdir.

Bir zeytinlik yerinden sökülünce sadece ağaç değil; onunla birlikte toprak ve bölgenin biyoçeşitliliği de yok olur; bununla beraber bizi doğal afetlerden koruyan, havamızı, suyumuzu temizleyen, suyun akışını düzenleyen bir dizi hayati işlem de ortadan kalkar.

Zeytinlikler yüzyılların emeği ve doğanın kurduğu dengeyle bugünkü haline gelir. O denge bir kez bozulduğunda geri gelmez.

Zeytin ağaçlarını başka yere taşımak teknik olarak mümkün olsa da sadece o ağacın yaşamasını hedefler.