Türkiye’de olup bitenleri tek kelimeyle anlat deseler ‘virtual’ diye cevap veririm.

Açın bir İngilizce-Türkçe sözlük, sıfat olarak kullanılan bu kelimenin anlamını okuyun: Sanal, gerçekte olan, gerçekte olmayan, görünen, görünür, görünüşte, zahiren, zahirî, adeta, güya, sanki, zımnî, gizli, kapalı, saklı, gerçek kuvveti olan, gerçek(te olan), aslında, hakikî, fiilî, fiilen.

‘Gerçekte olan’ ile ‘gerçekte olmayan’ zıt anlamları kafanızı karıştırmıştır.

Ama şaşırmayın. Hayat bazen-zaten böyle değil mi?

Mesela Cumhurbaşkanı, Diyarbakır konuşmasında neler demedi ki…

“Belediye başkanlığı zorla elinden alınmış biriyim.”

Belediyesine kayyum atadığı, belediye başkanlıklarının zorla ellerinden alındığı bir şehirde söyledi bunu.

Sonra ne dedi?

“3695 bağımsız birimin yıkımı ve enkaz kaldırma işlemi tamamlandı.”

Nedir bu bağımsız birimler? Evlerdir evler! Yakılıp yıkılan evler…

Peki, nedir virtual?

Önce patlattığı, yıktığı bu evlerin enkazlarını kaldırmakla övünmek de demek ki böyle bir hakikiliktir. 6 mahallesinde hâlâ sokağa çıkma yasağının ve yıkımın sürdüğü Diyarbakır ve Sur için böyle konuşmaktır.
Sonra sormaktır:

“Niçin Diyarbakır’da turizm patlaması olmasın?”

Virtual, demek ki, ayrıca, o şehirde aklına sadece patlamayı getirebilmektir.

Aslında Diyarbakır için söyledikleri Türkiye’nin tamamı için de geçerli.

Olup bitenler ve olacaklar muktedir elinde sanki bir virtual reality’dir/sanal gerçekliktir.

Ve onun artık inandırıcı olmak, herkesi inandırmak gibi bir derdi kalmamıştır.

Kendine inanmasını (biat etmesini) isteyenlerle sanal gerçeklik âleminde video oyunu oynuyor sanki. Kendisine inanmayanları, aldanmayanları maddi şiddete, acı hakikatlere maruz bırakarak…

Onun sanal gerçeklik âleminde bu yeni-anayasa da adeta bir yazılım (software), devlet aygıtı da donanım (hardware). İstiyor ki bu oyun oynanmaya hep devam etsin. Vatandaş gözünü ekrana diksin, sadece onu seyretsin ve dinlesin, böylece kendi hayalleri gerçekleşiyor, mutlu mesut yaşıyor sansın.

Hatta Ülker 1 Nisan günü darbe girişimi yaptı sansın ve üstelik buna inansın.

Ama sanmasınlar ki bu işler böyle gidecek!

Çünkü yepyeni bir kuşak yetişti Türkiye’de: Tam da sanal gerçeklik âleminde video oyunlarından öğrendiklerini, iş başa düşünce meydanların ve sokakların gerçekliği olarak yaşayanlar ve yaşatanlar.

Yani artık yok öyle…

Bizim çocuklar sanal gerçekliğin de, sokak ve şimdi sandık gerçekliğinin de daniskasını bilirler.

Üstelik ‘virtual’ kelimesinin şu anlamlarının altını bilhassa çizerek: Gerçekte olan, gerçek kuvveti olan, hakikî, fiilî, fiilen...

Onlar sayesinde ‘Hayır’ şimdiden kazandı zaten ve 16 Nisan sonrasına hazırlanıyorlar, kendi yazılımları ve donanımlarıyla.