Kısa süre önce ve sessiz sedasız kuruldu ama dörtlü masa hızlı çıktı. İçinden bilgi verebildiğim için kesin konuşuyorum, her gün toplanıyorlar. Aday konusu da gündemlerinde ve bazı isimler var, ancak bu konuda daha rahatlar.

Hemen söyleyeyim, işleyişi 6’lı Masa’dan ya da daha önce ortaya çıkan diğer oluşumlardan çok farklı. Her şeyden önce tam anlamıyla bir taban inisiyatifi. Üstelik toplumun en alttakilerini temsil konusunda eline su dökülemeyecek düzeyde. Emekçi kesimlerin yüzde 75, eğitimli üst orta sınıf temsilinin yüzde 25 düzeyinde olduğu söylenebilir. Sorunların ve önceliklerin saptanmasında bu sınıfsal dağılımın etkisi açıkça görülüyor.

Masa birleşenleri namazını niyazını aksatmayan inançlı kesimlerin, memleketin geleneksel değerleriyle yoğrulmuş insanların ve seküler, sol sosyalist çizginin temsilcilerinden oluşuyor.

Türkiye siyasetinde son derece belirleyici olan bölgesel ve etnik temsil açısından yetersizlik masanın en zayıf yanı. Bu son derece önemli sorun ancak masa yeni katılımlarla genişlerse aşabilir.

Şimdiye kadar kat edilen yolu aktarmadan önce masanın işleyişi açısından bir nokraya daha değineyim: Kesinlikle protokole boğulmuş bir işleyiş yok. Bir onun bir bunun ev sahipliğinde toplanılmıyor. Masa ve mekan hep aynı. Ancak, tartışmalar belirli bir gündemle, bir sistematik içinde ilerliyor.

Bugüne kadar üzerinde anlaşılan noktalar şöyle özetlenebilir:

1-Memleketin bir numaralı sorunu kesinlikle ekonomi; işsizlik, yoksulluk, pahalılık. Geçen yıl 5 bin liraya geçinebilen bir hane halkı bu yıl 15 bine geçinemiyor. Ayın 30 günü aralıksız çalışıp 10-15 bin TL kazanan, iki çocuklu bir emekçi 4 bin lira kira ödeyip nasıl geçinecek? Kampanyanın odak noktası bu olmalı ve asla başka gündemlerle muğlaklaştırılmamalı.

2-Toplumun gelecek umudu yok edildi. İnsanlar önlerine ev ya da araba almak gibi hedefler, tatil gibi hayaller koyamıyorlar. Tek amaç günü kurtarıp karın doyurmak ve hiç değilse çocuklar için bir gelecek yaratmak. Kampanya insanlara umutlarını ve hayallerini geri vermeli.

3-Değişim şart. Kampanyanın temel ayaklarından biri iyi işleyen bir parlamenter sistem savunusu olmalı.

4-Cumhurbaşkanı adayı "Hep ben" demeyecek, halkı önceleyecek ve kucaklayacak, adil, toplumun yoksullarını gözeten kimliğiyle tanınmalı. Bu isimden daha önemli.

Bu temel saptamaların yapıldığı masada, eğitimli orta üst sınıf kesimlerin önceliği olan özgürlük, hukuk ve adalet taleplerinin ikincil planda kaldığı görülüyor.

Bir başka önemli nokta da masaya hakim olan endişe: "Erdoğan bırakmaz, ne yapar eder iktidarda kalır" düşüncesi çok etkili. Bu nedenle, seçim güvenliği ve kampanyada bu endişeyi aşmaya yarayacak bir söyleme ağırlık vermenin altı ısrarla çiziliyor.

Önümüzdeki bir iki hafta inşaat, tamirat, tadilat işleriyle boğuşacağım için yazı yazamayacaktım, ama masayı yazmasam olmazdı!

Artık sizi fazla merakta bırakmayıp masa bileşenlerinin açık kimliklerini de yazayım:

Boyacı Yaşar, 41 yaşında, 96’dan beri inşaat işinde.

Sıvacı Nihat, 36 yaşında, 2002’den beri inşaatlarda.

Enişte, 47 yaşında, taşımacı.

Hepsi Kars Digor’dan Kürt arkadaşlar.

Dördüncü ben.

Her akşam işler bitince masayı kuruyor, memleket meselelerine dalıyoruz. Masanın dörtte üçü aday konusunda rahat; “Söylediğimiz nitelikte olsun da, bize kim işaret edilirse odur!” diyorlar.

Not: Selahattin Başkanı tanıdığımı, dost olduğumuzu da duyunca arkadaşların çalışma temposu iki misli arttı. Okursa diye buradan ona kucak dolusu selam gönderiyorlar. Ben de ayrıca teşekkür ediyorum, sayesinde iş daha çabuk bitecek!