Galatasaray kötü başladığı bir sezonu dördüncü yıldızı formasına takarak bitirdi. Peki diğerleriyle arasındaki farkın oluşmasının sebepleri nelerdi, bunları masaya yatıralım

Fernando Muslera: Aslında bu tür başarı hikâyelerinin başlangıcı genelde takım arasında paylaşılan bir duyguyla, taktik anlayışla ya da teknik adam dehasıyla yapılır, ancak Galatasaray’ın bu sezon, özellikle ligin son bölümünde yaptığı müthiş koşunun arkasında takım arkadaşlarına güven, rakiplerine tedirginlik veren bu adamın rolü büyüktü. Fernando Muslera 19 Nisanda Trabzonspor’a karşı 2-1 kaybedilen maçtan sonra çıktığı 5 maçta kalesini gole kapatırken (bu dönemde oynanan Gençlerbirliği maçında kaleyi Sinan Bolat korudu) gol yememesinden çok şampiyonun belirleneceği kritik haftalarda önünde görev yapan defansa hissettirdiği güven duygusuyla başarıda büyük rol oynadı. Kamuoyunun, şampiyonluktaki etkisi üzerinde fikir birliğine vardığı ilk oyuncu.

Hamza Hamzaoğlu:Galatasaray ligin ne en çok gol atan ne de en az gol yiyen takımı. Kabul 4-yildizin-4-yildizi-48255-1.edelim ne de en iyi futbol oynayan takımı. Örneğin Bursaspor Galatasaray’a oranla çok daha akılda kalıcı performanslar verdi bu sezon. Arena’da Galatasaray’ı farka gidecekleri maçta ellerinden kaçırmaları ve kupa finalinde (ve gelecek sezon Süper Kupa’da) karşılarına dikilmeleri tesadüf değil. Ancak Hamzaoğlu’nu bir adım öne çıkaran spekülasyondan uzak, diyalog ve fikir alışverişine dayalı, istikrar yakalamaya çalışan karakteri oldu.

Teknik direktörlük kariyerinde övgü almasına yol açan en kayda değer işi Akhisar macerasında öğrendiklerini uyguladı bir bakıma. Bu köşede yazmıştık zamanında, Akhisar’da savunma hattının 7-8 hafta boyunca değişmediği, orta sahadaki isimlerin 20 maçın 19’unda bir arada oynadıkları dönemler olmuştu. Elbette Galatasaray’da seçenekleri ve imkânları daha fazlaydı, ama o bir iskelet kurma konusunda ısrarcıydı. Bir de kabul edelim sadece kulüp futbol tarihinin en başarılı teknik direktörünün değil ne Premier Lig şampiyonu Mancini ne de İtalya Ulusal Takımı teknik direktörlüğünü yapmış Prandelli’nin tam verim alamadığı izleyen maddedeki oyuncuyu devreye sokabilmesi dahi takdire şayan.

Wesley Sneijder:Galatasaray’ın yeni bir “Gheorghe Hagi” bulması zor. Ancak Sneijder bu sezon saha içindeki ağırlığı açısından olmasa da doğru zamanda doğru yerde olduğu birçok maç ve kazandırdığı sayısız puanla onu hatırlattı bazen taraftarlarına. Arena’daki Fenerbahçe maçında fişi çekmesi, iç sahada 3-0’dan 3-2’ye geldikten sonra beraberliğe doğru giden Karabükspor maçında devreye girmesi, Gençlerbirliği ve Beşiktaş maçındaki golleri. Takımın iki forveti Burak Yılmaz 16, Umut Bulut 10 gol atarken o da 10 gol kaydetti ve Muslera geride tutarken, ileride atan ve attıran adamdı. Takıma ilk katıldığındaki yarım sezonu sonunda aldığı şampiyonluğu kenara koyarsak Hollandalı ilk kez bu sezon bir yıldız gibi oynadı diyebiliriz.

Yasin Öztekin: Ülke basınının zaman kullandığı kalıptır, o zamana dek kendini gösterememiş oyuncuların bir anda patlama yapmasını “yeni transfer olarak” adlandırırlar. Yasin Öztekin için cuk oturan bir ifade oldu bu. Daha ilk sezonunu bitirmeden bu takımın oyuncusu olmadığı konusunda birçok kişi ikna olmuşken şubat ayında ilk 11’e tekrar girişinin ardından sezon sonuna dek 4 gol ve 4 asist. Onun kadar üretken bir başka oyuncusu yoktu Galatasaray’ın aynı dönemde. Sadece skor tabelasında değil oyun içinde Wesley Sneijder’ın da en iyi anlaştığı isim olarak öne çıkmasını da bir kenara yazmak lazım.