Zor zamanlarda doğmuştu, çok zor zamanlarda bin bir fedakârlıkla ayakta kalma mücadeleleri verdi ve şimdi 43 yaşında en zor zamanlardan birinden geçerken de daha iyi bir Türkiye, daha iyi bir dünya için çabalıyor.

Onun kim olduğuna bakmadan önce etrafımıza bakalım biraz.

Pandemi kimilerimizin söyleyegeldiği bazı şeyleri tüm çıplaklığıyla ortaya koydu: Neoliberalizm ulusal sınırları ondan daha rahat aşan bir virüs karşısında yıkıldı. Yok etmeye çalıştığı devletin eline eteğine düştü. Kapitalizmin dünyayı felakete götürdüğü, “hepimiz aynı gemideyiz” masallarının anlatıldığı pandemide bazılarımız açlıktan ölürken bazılarımızın milyarlarına milyarlar kattığı görüldü.

Ve bir yol ayrımına geldik. Bir yanda, kamucu bir yaklaşımla, dayanışma içerisinden, insanı bütün türlere hükmeden bir yere koymadan bizim dışımızdakilerle uyum içinde yaşamayı öneren çevreci bir yaklaşımla düze çıkmak var. Öte yanda, üretim tüketim ilişkilerine hiç dokunmadan, yalnızca arabalarımızı elektrik motorlularla değiştirerek ve siyasal sistemlerimizi de daha merkezileştirip daha baskıcı hale getirmek var.

Nitekim, dünya genelinde toplumsal ve siyasal zeminde otoriterliğin tırmanışa geçtiğinin çok işareti var. Bunun karşısında eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, cinsiyetçi olmayan, farklılıklara saygıyı erdem sayan bir ütopyayı yükseltmek gerekiyor.

Geldiğimiz yol ayrımında yanlış yöne sapmamak için BirGün gibi yayınların önemini ve yeni abonelik kampanyasını birbirimize anımsatmak yetmiyor. Daha fazla insanın yol ayrımının farkına varmasını sağlamak gerekiyor.

Diğer yolu zorlayanlar, medya ve gazeteciliği tümüyle zapt etmek ve hizmetlerine koşmak için her şeyi yapıyorlar.

43 yaşında olan; bu baskılara direnen, direnenleri bir araya getiren, başkanlığını yapmış olmaktan gurur, üyesi olmaktan onur duyduğum Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD). 12 Eylül’ün ayak seslerinin de duyulmaya başladığı günlerde, “emeğin hakkı, basın ve ifade özgürlüğü” için cesaretle öne çıkan genç gazetecilerce kurulmuştu.

43. yaş gününde yayımladığı mesajda; “Türkiye’de faşizmin köşe taşlarının dizildiği, insan haklarının hiçe sayıldığı ve yoksulluğun alışkanlığa dönüştürülmek istendiği ve tüm bu gerçeklerin halktan gizlenmesi için yoğun baskıların yaşandığı günlerde kurulan ÇGD’yi inşa eden koşullar, aradan geçen 43 yılda aktörler değişse de aynı gerçekliğini korumaktadır. / Dünün sömürü çarkını yöneten medya patronları, bugün Saray’ın gölgesinde ihale odaklarına dönüşmüştür. Dünün sansür kurumları, aynı temeller üzerinde şekillenen ancak yoğun iktidar gücü ile takviye edilmiş olarak bugün de ayaktadır.” dedi.

ÇGD’nin her ay yayınladığı Medya izleme Raporları, acıdır ki, kimi ülkelerin 10 yılda ulaşamadıkları noktalara 1 ayda ulaşma “başarı”mızı gösterirken, aynı zamanda kamuoyunun nasıl daha baskıcı bir düzene zorlandığının da kanıtı oluyor.

Ocak 2021 raporunda şunlar not edilmiş: 24 sansür olayı, 35 gazeteciyle ilgili adli ve yargısal işlem, gazetecilere ve çalıştıkları kurumlara dönük açık tehdit, basın mensuplarına dönük MHP bağlantılı saldırılar, “bir devlet kurumu raporuna dayalı haber” nedeniyle BirGün’e ilan cezası, Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu kanalın logosunu değiştirme başvurusu 8 günde sonuçlandırılırken Sözcü gazetesi bünyesinde açılmak istenen kanalın logosuna 11 aydır onay vermemesi, Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu’na “Metastaz 2: Cendere” kitapları nedeniyle 158 yıla kadar hapis istenmesi…

Kimi ülkelerin “on yıllar içinde başaramadıkları”“1 ayda başaranlar”, 40 yıl da geçse kararlı ve cesur sesleri susturmayı başaramıyorlar!