4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasında “tadilat” gündemde. Yasa değişikliklerinin Ekim ayı başında Meclise sunulacağı belirtiliyor...

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasında “tadilat” gündemde. Yasa değişikliklerinin Ekim ayı başında Meclise sunulacağı belirtiliyor. Hükümet Türkiye için de bağlayıcı olan ILO normlarına uygun yeni bir sendikal yasa yapmak yerine 4688’de tadilat yapmayı tercih ediyor. Ancak 4688’de yapılması planlanan tadilat da baştan aşağı uluslararası çalışma hukukuna aykırı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) uluslararası normları, ILO kurallarını görmezden gelerek bir hazırlık yürütüyor.

Tadilata yansıyan anlayış uluslararası standartların fersah fersah uzağında. Bakanlık sendikal hakların bölünmezliği ve bütünselliği ilkesini dikkate almıyor. “Grevsiz toplu sözleşme ve toplu sözleşmesiz sendika olmaz” şeklinde özetlenebilecek bu ilke ILO normlarının özünü oluşturuyor. Değişiklikler grev hakkına yer vermiyor. Oysa gerek ILO denetim organı gerekse İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarında grev ve toplu eylem hakkı sendika hakkının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor.

20 Eylül 2011 tarihinde konfederasyonlara sunulan taslakta yer alan öneriler ILO normlarının ve İHAM kararlarının açıkça ihlali anlamına geliyor.

Taslak grev hakkını yok sayıyor. Türkiye’nin onayladığı 87 sayılı ILO sözleşmesi ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne göre kamu çalışanlarının (memurların) grev hakkı tartışmasızdır. Anayasanın 90. Maddesi gereğince iç hukuktaki düzenlemeler ne olursa olsun uluslararası sözleşmelere dayanarak kamu çalışanları grev ve toplu eylem hakkını kullanabilir. Bakanlık nafile bir çaba içindedir. Grev hakkını ortadan kaldıran yasal düzenlemeler hukuksuzdur. 4688’de ne yazarsa yazsın kamu çalışanının grev hakkı bakidir. Grev hakkını yasaklayan iç hukuk düzenlemeleri (657’de var olan grev yasağı) kaldırılmalıdır. Çünkü 657’deki yasak yok hükmündedir.

Toplu sözleşmede sendikaların temsili sınırlanıyor. Hizmet işkolunda yetkili olmayan sendikaya temsil olanağı sağlanmıyor. En çok üyeye sahip konfederasyona aşırı yetkiler tanınıyor. ILO kurallarına göre her sendikanın kendi üyelerinin çıkarlarını savunabilmesi gerekir. Dahası kamu çalışanları konfederasyonlarının hiç biri tek başına çoğunluk sendikası değil. KESK ve Kamu-Sen’in üye sayısı en çok üyeye sahip konfederasyon olan Memur-Sen’den daha fazla. Konfederasyonlar toplu görüşme masasında üye sayılarına oranla temsil edilebilmelidir.

Toplu iş sözleşmesinden yararlanma konusundaki belirsizlik sürüyor. Memur-Sen dayanışma aidatını savunuyor. Hükümetin bu konudaki tutumu net değil. Oysa toplu sözleşme üye olsun olmasın bütün kamu çalışanlarının yararlanmasına açık olmalı. Dayanışma aidatı kurumuna yasada yer verilmemeli.

Taslak ile toplu sözleşmenin düzeyi ve kapsamı sınırlanıyor. Oysa toplu sözleşmenin çok düzeyli; genel ve hizmet işkolları düzeyinde yapılması gerekir. Merkezi bir çerçeve sözleşme yayında her hizmet işkolunda ayrı toplu sözleşmeler bağıtlanabilmelidir. Taslak buna olanak vermiyor.

Uyuşmazlık halinde nihai kararı verecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) hükümet ağıtlıklı bir yapı olarak öngörülüyor. Tüm kamu çalışanlarının toplu sözleşmesinin KGHK tarafından sonuçlandırılması özgür toplu pazarlık ilkesinin açıkça ihlal edilmesidir.

Kamu çalışanlarının sendikalaşmasına ilişkin yasaklar devam ediyor: 15. maddede yer alan ve kamu çalışanlarının önemli bir bölümünün sendika üyeliğini yasaklayan sınırlama devam ediyor. Oysa ILO normlarına göre asker ve polis dışında hiçbir kamu görevlisinin sendika üyeliği sınırlanamaz.

İşyeri sendika temsilci sayısı azaltılıyor ve çalışma süreleri 2 saat olarak korunuyor. Mevcut düzenlemede 7 olan temsilci sayısı 3’e düşürülüyor. Tüzüklerle ilgili ayrıntılı düzenlemeler ve sınırlamalar korunuyor...

Özet olarak 4688’de bu zihniyetle yapılacak bir tadilat ile kamu çalışanlarının sendikal haklarını genişlemeyecektir. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının genişlemesi, bugüne kadar olduğu gibi kendi örgütlü güçlerine, bunu gösterebilme kapasitelerine ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan grev ve toplu eylem haklarını kullanabilmelerine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, sendikal hakların yasalaşması genellikle onların fiili ve meşru mücadele yoluyla kullanılmasını takip etmiştir. Kısaca önce hak kullanılmış sonra yasa konusu haline gelmiştir.