2001’den bu yana süren dava sona erdi. Mahkeme 7 Ocak 1999’da ortadan kaybolan Tülay Gören’in babası tarafından öldürüldüğüne hükmetti.

2001’den bu yana süren dava sona erdi. Mahkeme 7 Ocak 1999’da ortadan kaybolan Tülay Gören’in babası tarafından öldürüldüğüne hükmetti. Gören ailesi Elbistan kökenli ve kuzey Londra’da Woodsford Green’de oturuyorlar. Elbistanlılar büyük ihtimalle kuzey Londra’daki en kalabalık Türkiye kökenli hemşeri gruplarından biridir. İngiltere’de Müslüman azınlıklardan dolayı namus cinayetleri epeydir gündemde bir sürü soruşturma inceleme yapıldı ve bu dava, ilk kez namus cinayetlerinde uzman tanıkların dinlendiği bir dava oldu.
Olayın 3 sayfa kısmı bildik bir hikaye. Tülay Alevi bir ailenin kızıdır ve pek de dindar sayılmayacak ama Sünni bir adama aşık olur. Rivayet o ki, baba ve amcalar ne yapar eder bu “büyük günaha” engel olmaya çalışırlar. Evden kaçan Tülay bulunur eve getirilir, uzun uzun dövülür, elleri ayakları bağlanır ve bir odaya kapatılır. “Namus” düşkünü baba, kardeşlerine Tülay’ı son bir kez görmelerini buyurur. Ondan sonra Tülay kaybolur.
Polis raporlarına göre Tülay’ın bedeni önce parçalanmış ve geçici olarak “namus” düşkünü babanın evinin arka bahçesine gömülmüş ve sonra oradan çıkarılıp yok edilmiş. Baba, annesi ve kardeşlerini evden uzaklaştırmış operasyon için. Tülay’ın annesi Hanım, yıllarca suskun kaldıktan sonra geçtiğimiz yaz duruşmada çözülmüş ve 30 yıllık kocasına ‘Tülay’a ne yaptın?’ diyebilmişti. Davayı bitiren de bu oldu bir anlamda. Bu arada dava da amcalar Ali ve Cuma da yargılandı. Ama tabii ki baba dahil kimse cinayet suçunu kabul etmiyor. Mahkeme Mehmet’i suçlu bulurken amcaları suçsuz buldu. Baba 2001 yılında Tülay’ın sevgilisine bir birahanenin önünde baltayla saldırıp yaralamaktan 5 yıl hapis cezası alıp bunun 3 yılını yatıp çıkmış. Polis, belki de balta ustalığından yakaladı katili. Suçu “namus temizleme suçu” olarak değiştirmek gerek belki de. O zaman itiraf etmeleri kolaylaşır belki.
Namus cinayetleri sadece Londra’daki Türklerin meselesi değil ve hatta daha sıklıkla Asya kökenli müslümanlarla gündeme geliyor. Dünya çapında da, bir Birleşmiş Milletler raporuna göre her yıl ortalama 5000 kadın öldürülüyor. Yani bugün yeryüzünde bildiğimiz savaşların hepsinden daha ağır bir ölü sayısı! Irak, Afganistan, Türkiye, aklınıza neresi gelirse hiçbir savaşta bu kadar ölü yok.
İşin hukuki yönü daha mide bulandırıcı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu caniler kızlarını, karılarını öldürürlerken meğersem dini veya kültürel vecibelerini yerine getiriyorlarmış. Bununla sıyırmaya çalışıyorlar kısacası. Düşünsenize aynı mantıkla bilumum köklü çeteler, mafya örgütleri de çıkıp “ee bizim kültürümüz gereği öldürdük” diyebilirler. Yani suçu işlemeden önce kültürünü yaratacaksın!
Bristol Üniversitesi’nden arkadaşım Suruchi Thapar-Bjorket bu konunun kamuoyunda ele alınışına dair epey bir çalışma yaptı. İngiltere ve İsveç örnekleriyle onun işaret ettiği nokta şu: Batılılar bir Kürt karısına veya kızına şiddet uygularsa bu hemen kültürle ilişkilendiriliyor ama bir İsveçli adam karısını döverse kültür kimsenin aklına gelmiyor. Neyse ki Tülay vakasında İngiliz mahkemesi bu “kültürel” hikayeyi yutmadı. En azından şimdilik.
Bir işaret ettikleri nokta da namus cinayetlerinin erkekleri ilgilendiren kısmı. Namus temizleme bahanesiyle işlenen suçların önemli bir kısmı da namusu kirlenen kadın ile ilişkide olan erkekleri hedef alıyor. Tülay’ın babasının Londra’nın göbeginde Tülay’ın sevgilisine baltayla saldırması olayında olduğu gibi. Suruchi’nin araştırma raporu temel alınarak İsveç hükümeti 3 yıl önce İsveç, İngiltere ve Türkiye’ye bu konuda devlet politikası belirlenmesi çağrısında bulundu. Bu çağrıya verilen yanıt oranında namusumuz kurtulacak. Meseleyle ilgilenen herkesin birleştiği nokta bu namus şiddetinin diğer şiddet eylemlerinden farklı olmadığı ve namus cinayetlerinin kültürden bağımsız cinayet olarak değerlendirilmesi ve cezalandırılması gerektiği. Bence bunu biraz değiştirmek gerek. Bunları örgütlü suç da saymalı. Yani baba’nın kızını öldürmek için evden gönderdiği diğer aile bireyleri sütten çıkmış ak kaşık mı? Tülay’ın annesi hiç konuşmasaydı bir katille daha kaç durak aynı metroda, otobüste seyahat edecektik?
İyi pazarlar ve bol şanslar.