Erdoğan dün yaptığı bir konuşmada ülkenin parmakla gösterilir hale geldiğini iddia etse de AKP’li yıllarda Türkiye hemen her alanda büyük kan kaybetti. Ekonomik krizin önlenemez hale geldiği, yoksulluğun derinleşerek işsizliğin kalıcılaştığı Türkiye’de çöküş, başkanlık sistemi ile daha da çok hızlandı.

5 yılda yaptıkları, yapacaklarının da teminatı: Her alanda gerileme

Mustafa BİLDİRCİN

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyp Erdoğan dün katıldığı bir açılışta ülkenin parmakla gösterilen bir ülke haline geldiğini iddia etti. Muhalefete yüklenmeyi de ihmal etmeyen Erdoğan "Vatandaşımız bunlara bırakılır mı" dedi.

Halbuki son başkanlık sitemine geçildiğin beri ülke birçok açıdan geriye gitti. Ekonomiden sağlığa, eğitimden yargıya her anlamda ülke tek adam rejimiyle boğuldu. Maraş merkezli depremlerin ardından başkanlık sistemi bütün unsurlarıyla alarm verdi. Erdoğan’dan talimat gelmeden tek bir adım atılamadı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ise deprem bölgelerinde sürekli daha önceki depremlerden sonra yaptıklarını anlattı. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne Türkiye’de hemen her alanda köklü değişimler yaşandı. Değişimlerin tamamına yakınının ortak özelliği ise Türkiye’yi geriye götürmesi oldu. Kasım 2022 birçokları açısından, “Türkiye’de baskı ve talan döneminin başlangıcı” olarak nitelendirilirken geriye gidiş en çok ekonomi, adalet ve eğitim alanlarında kendisini gösterdi.


AKP iktidarında toplumsal yaşamın neredeyse tüm alanları, geri dönülemez şekilde yara aldı. Dünya Bankası’nın verilerine göre, 2002 yılında dünya GSYH sıralamasında 17’nci konumda bulunan Türkiye, 2021 yılı sonu itibarıyla 21’inci sıraya kadar geriledi. AKP ile geçen 20 yılda, Türkiye’nin büyüme hızı ortalaması ile gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızı ortalamasındaki makas iyiden iyiye daraldı. Türkiye’de yüzde 5,5 olarak hesaplanan 2002-2022 döneminde büyüme hızı ortalaması, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,3 olarak hesaplandı.

YOKSULLUK DERİNLEŞTİ

İktidarın ekonomi politikası, Türkiye’deki yoksulluğu içinden çıkılamaz bir hale getirdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerini içeren raporları, Türkiye'deki yoksullaşmayı ve giderek derinleşen ekonomik bunalımı bir kez daha gözler önüne serdi. Bakanlığın verilerine göre, ekonomik krizin altında ezilen 4 milyon 419 bin 286 hane 2022 yılında sosyal yardımlardan yararlandı. Öz ailesi bakımını sağlayamadığı 157 bin 248 çocuğa ise sosyal ve ekonomik destek verildi.

İŞSİZLİK KALICILAŞTI

AKP döneminde işsizlik de yakıcı hale geldi. DİSK’in çalışmasına göre, 1988-2002 arasında işsizlik oranı ortalaması yüzde 8 olarak hesaplanırken 2002-2018 döneminde bu oran yüzde 10,7’ye yükseldi. TÜİK’in açıkladığı istatistiklere göre ise Ocak 2023’te işsizlik oranı yüzde 10,3 olarak kayıtlara işlendi. Türkiye’de 15-24 yaş grubunda bulunan ve ne işte ne de eğitimde olan gençlerin sayısı 3 milyonu aştı.

EĞİTİMDE KALİTE AZALDI

İktidarın hemen her seçim döneminde, “Aslan payını ayırdık” dediği eğitim de hem nitel hem nicel anlamda büyük kayıplar yaşadı. AKP iktidarında 16 kere değiştirilen eğitim sisteminde her değişiklik öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin aleyhine yazdı. MEB'e 2023 yılı için 435 milyar 351 milyon TL bütçe ayrıldı. TBMM’ye sunulan 2023 bütçesinin detayları, eğitime ayrılan bütçenin giderek eridiğini ortaya koydu. 2018 yılında yüzde 12,13 olan MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı, 2023 yılında yüzde 10,6’ya kadar düştü. Hem lise hem de üniversiteye girişte değiştirilen sınav sistemi ile mağdur edilen öğrencilerin sayısı katlanarak arttı.

ÖZLÜĞE GÖZ DİKİLDİ

İktidarın eğitim politikaları yalnızca öğrencileri değil eğitimcileri de doğrudan etkiledi. İstihdam modelleri itibarıyla “sözleşmeli-kadrolu” olarak ayrıştırılan öğretmenlerin özlük haklarına da göz dikildi. Ekonomik olarak büyük kayıplar yaşayan öğretmenler, 2002 yılında maaşlarıyla 18 çeyrek altın alabiliyorken bu sayı 2022 sonu itibarıyla 6’ya kadar indi.

YARGI ELE GEÇİRİLDİ

AKP iktidarı döneminde yargı da gündemden hiç düşmeyen alanlar arasında yer aldı. İktidara ilk geldiği andan itibaren yargıyı ele geçirmek için çaba harcayan iktidar bugün, “terör örgütü” olarak görülen cemaatle bu amacı doğrultusunda 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişime kadar ortaklık yapmaktan da geri durmadı. Çok sayıda cemaat üyesi yargının kılcal damarlarına kadar sızarken 2007’de Ergenekon süreci ile başlayan, Balyoz, Askeri Casusluk gibi soruşturmalarla devam eden cadı avı, Türkiye’nin hukuk sistemini adeta altüst etti.

ÇAĞ YAKALANAMADI

2002 yılında iktidara gelen AKP’nin uygulamaları yurttaşları, “paran kadar sağlık” anlayışı ile karşı karşıya bıraktı. AKP’nin her fırsatta, “Sağlıkta çağ atladık” diye övündüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlık alanını yap-boz tahtasına dönüştürdü. Hastalar müşteri, hastaneler kâr eden işletmeler olarak tanımlandı. İktidarın, “otel konforunda” diyerek övündüğü şehir hastaneleri, Sağlı Bakanlığı bütçesinde karadelik haline geldi. Sağlık sistemi, sağlıklı insanı hasta eder hale büründü.

SOFRA EKSİLDİ

Eğitimden sağlığa, yargıdan toplumsal yaşamın tümüne hemen her alanda yaşanan geri gidiş 9 Temmuz 2018 tarihinde uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha da hızlandı. 2018 ve 2023 yıllarına yönelik yapılan kıyaslamalar, özellikle ekonomide yaşanan büyük daralmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Sosyal medya kullanıcılarının örnekleriyle ortaya koyduğu, “2018-2023” farkı, dramatik tabloyu şöyle açığa çıkardı:

2018 yılında bir asgari ücret ile 5 bin 343 adet yumurta alınabiliyorken 2023 yılında bir asgari ücretle yalnızca 2 bin 835 yumurta alınabiliyor.

2018’de asgari ücretli 53 kilogram kıyma alabiliyorken 2023 yılında yalnızca 34 kilo kıyma alabiliyor.

Asgari ücret, 2018’de 493 litre süt almaya yeterken 2023’te asgari ücretle alınabilecek sütün litresi yalnızca 354 litre ile ifade ediliyor.

ÇÖKÜŞ HIZLANDI

Türkiye’nin, “tek adam rejimi” olarak tanımlanan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde yaşadığı çöküşü ortaya koyan diğer bazı veriler ise şöyle sıralandı:
2018-2022 arasında geçen dört yılda dolar ve avro kurları ciddi yükseliş gösterdi. 2018 Haziran’da 4,8 TL olan dolar kuru 2022 Haziran’da 17,4 TL’ye, 2018 Haziran’da 5,5 TL olan avro ise 2022 Haziran’da 18,3 TL’ye yükseldi.

Başkanlık rejimi öncesi, Haziran 2022’de enflasyon yıllık yüzde 15,39 ve gıda enflasyonu ise yüzde 18,89’du. Seçim sonrası artmaya başlayan fiyatlar, ekonomik kriz ve 2021 sonunda başlayan döviz krizi sonrasında TÜFE 2022 Mayıs’ta yıllık yüzde 73,5 ve gıda enflasyonu ise yüzde 91,63 olarak açıklandı.

2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı sebebiyle alım gücü düştü ve yaşam zorlaştı; açlık ve yoksulluk sınırı yükseldi. 2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 95,1, yoksulluk sınırının asgari ücrete oranı ise yüzde 28,8’di. 2022 Mayıs’ta açlık sınırı 5 bin 557 TL ve yoksulluk sınırı ise 19 bin 220 TL oldu. 2022 Mayıs’ta açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 72,9 ve yoksulluk sınırına oranı yüzde 22,1’e düştü.

Başkanlık rejimi sonrasında işsizlik oranları daha da arttı. Seçim öncesi, Haziran 2018’de dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 444 bin ve dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10,7’ydi. Nisan 2022’de dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 853 bine ve dar tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 11,3’e yükseldi. Geniş tanımlı işsizliğe bakıldığında durumun daha vahim olduğu görülüyor. 5,5 milyon olan geniş tanımlı işsiz sayısı 8,1 milyon oldu. Haziran 2018’de yüzde 16,3 olan geniş tanımlı işsizlik oranı ise Haziran 2022’de 5,4 puan artarak yüzde 21,7’ye yükseldi.