Erdoğan bundan önce sayısız kez, “Faiz artarsa enflasyon da artar” dedi. Kendi atadığı Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal ise enflasyonu düşürmek için faizi yükselttiğini söylüyor. Ya Naci Ağbal geçmişten bu yana Erdoğan’a inanmıyordu ya da Erdoğan ülkeye ağır bedeller ödeten 5 yılın tezinden vazgeçti.

5 yıllık inadın öyküsü

Ozan GÜNDOĞDU

Bundan 12 yıl önce ABD’de patlak veren ve tüm dünyaya yayılan Küresel Finans Krizi’nin ardından ABD Merkez Bankası (Fed) faizlerini 0’a indirerek tüm dünyaya dolar pompalamaya başladı. Bu dolar bolluğundan istifade eden Türkiye’ye sıcak para akmış, özellikle enerji ve inşaat sektörüne verilen kredilerle bu iki sektör hızla büyütülmüştü.

O kadar ki, yılların sanayicileri dahi artık inşaat ve enerji sektörüne adım atmaya başlamıştı. Ancak Küresel Finans Krizi’nin ardından gelen “normalleşme” süreciyle 2014’te Fed, dünyaya pompaladığı doları kıstı. O zaman 12’nci yılını dolduran AKP iktidarı boyunca bir ilk yaşanıyor ve dünyadaki para bolluğundaki artış ilk kez duruyordu. O güne dek, bu bolluğu kendi başarısıymış gibi anlatan AKP liderleri, 12 yılda yarın yokmuş gibi borçlanmasına izin verilen ülke ekonomisiyle baş başa kalmıştı. Cumhurbaşkanı olmasıyla beraber gücü giderek daha da konsolide olacak olan Tayyip Erdoğan ise bu değişimin sonuçlarını görmek istemedi.

Ve başladı ‘faizleri yükseltmeyin’ demeye…


İnsanı çıldırtacaklar

Faizler yükseldikçe öfkelenen Erdoğan artık her fırsatta piyasaya bağırmaya ve “faiz sebep, enflasyon neticedir” önermesini dillendirmeye başladı.

♦ 31 Ocak 2015: Ne diyorlar? İnsanı böyle adeta çıldırtacaklar, enflasyon düşerse faizi düşüreceklermiş. Bu anlayış, anlayış değil, bu yanlış bir mantık, doğru bir mantık değil. Çünkü enflasyon sebep, faiz netice değildir. Faiz sebep, enflasyon neticedir. Bunu öğrenmeleri lazım.

(Girişimci İş Adamları Vakfı Ödül Töreni konuşmasından/ İstanbul)

Vatanı satmak yüksek faizle olur

O kadar ileri gitti ki, yüksek faizin vatanı satmak olduğunu dahi söyledi.

♦ 27 Şubat 2015: Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur

(Valiler buluşmasındaki konuşmasından/Ankara)


Faizi düşürünce enflasyonu da düşürdük

AKP’nin iktidara geldiği 2002’den itibaren tüm dünya daha önce benzeri görülmemiş bir para bolluğu yaşıyordu. Bu esnada IMF ile uyum içinde çalışan AKP hükümeti, yarattığı reform hikayesiyle bu para bolluğundan istifade etmeyi başardı. Dışarıdan istikrarlı biçimde akan para ülkedeki enflasyonun da kontrol altına alınması sağladı. Fakat Erdoğan TRT’de gençlerle yaptığı bir buluşmada bu hikayeyi, “Biz faizi düşürdüğümüz için enflasyon düştü” biçiminde anlatabildi.

♦ 20 Mart 2016: Ve eğer siz faizi yükseltirseniz enflasyon da yükselir, faizi düşürürseniz enflasyon da düşer. Bizde devletin borçlanma faizi yüzde 63 olduğu zaman enflasyon yüzde 30’du. Ama tek haneli rakama faizi çektik, enflasyon da onunla beraber tek haneli rakama düştü. Bakın şu anda faizi biraz yüksek tutunca faiz yine yükseliyor, enflasyon da yükseliyor.

(“Cumhurbaşkanı’nın gençlerle buluşması” adlı programdan bir gencin sorusuna verdiği cevaptan/ TRT)

Bu yetmez, daha da indirin faizi

Sanki Erdoğan’ın karşısında dev bir finans ordusu vardı da faizler yükselirse bankaların kârlılığı artacağı için yüksek faiz istiyorlardı. Halbuki yüksek faizler bankaların kâarlılığını da azaltırdı. Buna rağmen faiz inerse herkes yatırım yapar zannedilerek Merkez Bankası’na baskı yapılmaya başlandı. Merkez, taviz verdikçe, Erdoğan ‘daha da indirin’ dedi.

♦ 24 Ağustos 2016: Dün yine bir indirimde bulundular, teşekkür ediyorum. Tabii bu yetmez, daha da faizin inmesi lazım. Niye inmesi lazım? Vatandaşlarıma sesleniyorum, yatırımın daha da artması için inmesi lazım, istihdamın daha da artması için inmesi lazım, üretimin daha da artması için inmesi lazım, rekabetin uluslararası camiada yapılabilmesi için inmesi lazım. Bunu kendileri aslında kabul ediyor ama birilerinin parası üzerinden para kazanmak suretiyle finans sektörünü çalıştıranların işine gelmiyor, onun için indirmiyorlar.

(6 bin 115 engelli memurun atanmasına ilişkin kura törenindeki konuşmasından/ Ankara)

Yalnız olduğumu biliyorum, kararlıyım

Sosyalist veya liberal fark etmeksizin, ülkedeki tüm ekonomistler faizin enflasyonun nedeni değil, sonucu olduğunu izah etmeye çalışıp durdular. Kimi tane tane yazdı, kimi TV ekranlarına çıktı, Erdoğan’ın tezinin doğru olmadığını anlattı. Bu isimler TV’lerde yasaklı hale getirilmeye başlanırken, Erdoğan bu konuda yalnız kaldığını itiraf ediyordu. Çünkü ne Türkiye’de ne dünyada tek bir iktisatçı “Faiz enflasyonun nedenidir” demiyordu. Erdoğan yılmadı…

♦ 3 Aralık 2016: Faiz meselesini çözmemiz gerekiyor. Yalnız olduğumu biliyorum ama mücadelemi sürdüreceğim, kararlıyım. Çünkü faizi önemli bir sömürü aracı olarak görüyorum. Faizi emperyalist mantığın en önemli sömürü araçlarından biri olarak görüyorum ve faizi yatırımcıyı köşeye sıkıştırma aracı olarak görüyorum.

(Bir AVM açılışında yaptığı konuşmadan/İstanbul)

Enflasyonu yüksek faiz nedeniyle düşüremiyoruz

AKP iktidarının ilk 12 yılında alıştığı para bolluğu tükenince TL değer kaybetmeye başlamıştı. Bu ise enflasyonu tırmandırıyordu. Üstelik döviz borçlusu olan şirketler zora düşmeye de başlamıştı. Artık döviz kurlarının geçmişte olduğu gibi sabit kalmayacağını anlayan özel sektörün fiyatlama davranışı değişti. Erdoğan ise enflasyondaki artışın hâlâ yüksek faizler olduğunu düşünüyordu.

♦ 3 Ekim 2017: Faizlerdeki düşüş istediğimiz noktada hâlâ değil. Faizlerdeki düşüşü başaramazsak birçok musibet bizi beklemektedir. Enflasyonda hâlâ düşüşü sağlayamıyoruz, yüksek faiz sebebiyle.

(AKP Grup toplantısındaki konuşmasından/Ankara)

Faiz yükseldikçe enflasyon yükselecektir

Erdoğan tezinde kararlıydı. Ancak ülke ekonomisinin yapısı sıcak paraya bağımlı hale yine AKP döneminde getirilmişti. Batı’dan akan fonlar yavaşlayınca Katar ziyaretleri arttı. 2017 sonunda Katar dönüşü şöyle dedi:

♦ 17 Kasım 2017: Enflasyonla faiz arasındaki ilişki sebep netice ilişkisidir. Sebep faizdir, netice enflasyondur. Bugüne kadar bu dediğim de hep çıkmıştır. Bugün de aynı tezi savunuyorum. Faiz yükseldikçe enflasyon yükselecektir; asla düşmeyecektir.

(Katar dönüşü uçaktaki gazetecilere verdiği demeçlerden)

Londra’da yatırımcılara ders: Faiz sebeptir

Faizin birçok değişkenin bir sonucu olduğunu reddeden Erdoğan, sıcak para arayışına devam ederken tezlerinden de vazgeçmiyordu. O kadar ki, Londra’da fon yöneticilerine yaptığı konuşmada dahi, “faiz enflasyonun sebebidir” diyebildi. Bu ilginç önermeyi Financial Times ve Bloomberg manşetlerine taşıdı.

♦ 15 Mayıs 2018: Sebep netice ilişkisine baktığımız zaman faiz sebep enflasyon neticedir. Faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar düşük olur. Faizi aşağı çektiğimiz anda bütün maliyet girdileri aşağı düşecektir.

(Yatırımcılarla yaptığı toplantıdaki konuşmasından/Londra)

Bu kardeşinize yetkiyi verin, etkiyi görün

Erdoğan tezinden vazgeçmedi ama başarısızlığın nedenini Başkanlık Sistemi yetkilerine sahip olmamasına bağladı. 24 Haziran seçimleri öncesinde, yetkiyi verin etkiyi görün dedi. Bu esnada politika faizi yüzde 15, dolar kuru, 4,74 TL’ydi. Bugün politika faizi yüzde 17, dolar kuru ise 7,57 TL…

♦ 19 Haziran 2018: Türkiye’nin kaderi üzerinde ekonomik saldırılar döviz gibi makro dengeler üzerinden yapılıyor. 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz. Yüksek faiz ile biz ülkemizi ayağa kaldıramayız. Düşük faiz ile bu adımı atmamız gerek. Bir anda 3 puan arkadan 1,5 puan daha…

(Çukurova bölgesi sanayicilerine verilen akşam yemeğindeki konuşmasından/Adana)

Ben de bir ekonomistim

Tüm ekonomistleri karşısına alan, dünyada olmayan bir tezi sahiplenen Erdoğan, artık konuşmalarında kendisinin de ekonomist olduğunu söylemeye başladı. Hatta faiz ve enflasyon arasında bir doğru orantılı yaklaşım bir de ters orantılı yaklaşım olduğunu iddia etti. Buna göre Erdoğan doğru orantılı yaklaşımı takip ediyordu, yani faiz düşerse enflasyon da düşerdi.

♦ 29 Mart 2019: Bir sıkıntımız var o da enflasyon. Enflasyonda düşüş başladı. Burada asıl sıkıntı faiz konusu. Faizi düşürdükçe enflasyon düşecektir. Asıl mesele faizdir. Ben de bir ekonomistim. Benim iddiam şudur, Keynes ve Smith’in farklı yaklaşımları vardır. Ters orantılı yaklaşımda siz faizi düşürürseniz enflasyon çıkar. Doğru orantılıda ise faizi düşürürseniz enflasyon düşer.

(Sosyal medyada gençlerle buluşma adlı programdaki konuşmasından)

425 puan düşürdük,bu bile yeterli değil

2019 yılının temmuz ayında Merkez Bankası’nın başındaki isim Murat Çetinkaya görevden alındı, yerine Murat Uysal atandı. Uysal ilk toplantıda faizleri 425 puan düşürdü. Erdoğan gayet mutluydu…

♦ 29 Temmuz 2019: “Merkez Bankası 425 puanlık düşüşe gitti peki ne oldu? Her şey yerle yeksan oldu mu? Battık mı? Bittik mi? Hayır. Piyasalar bu durumu gayet normal karşıladı. Zira olması gereken zaten buydu. Bu bile yeterli değil. Yıl sonuna kadar bunun kademeli bir şekilde devamı gerekir.”

(AKP Grup toplantısındaki konuşmasından/Ankara)

Laf dinlemiyordu görevden aldık
Temmuz 2019’da görevden alınan Çetinkaya’nın ardından faizler her toplantıda sert şekilde düşürüldü. Bu esnada rezervlerden piyasaya satılan dövizler sayesinde döviz kuru da kontrol ediliyordu. Dışarıdan bakıldığında her şey güllük gülistanlıktı. Bir yandan faiz düşüyor, bir yandan döviz kuru artmıyor, bir yandan da geçen yıl yaşanan yüksek enflasyonun baz etkisi nedeniyle enflasyon oranı da düşüyordu.

♦5 Kasım 2019: Bu faizi düşürmekten başka çare yok dedim, bunu düşürdükçe enflasyon düşer dedim, büyüme hızlanır dedim. Şimdi sistem değişince TCMB (Başkanı’nı) görevden alma yetkisini de aldık, laf dinlemiyordu. Yeni arkadaş ile devam ettik, dedik ki faiz oranlarını düşüreceğiz. Faiz kalkınmada en büyük zulümdür, üretimi durdurur, sizin büyümenizi engeller, adımlar atılınca hava değişir.

(AKP Grup toplantısındaki konuşmasından/Ankara)

5-yillik-inadin-oykusu-821675-1.

SONUÇ: Merkez’de para yok, faizler yükseliyor

Murat Çetinkaya’nın da görevden alınmasının ardından Merkez Bankası ile Erdoğan arasındaki tüm itilaflar çözülmüş oldu. Zaten Erdoğan’ın kendisi dahi yeni sistemle birlikte Merkez Bankası başkanını görevden alabilme imkânına kavuştuğunu söylüyordu. Bu dönemde Erdoğan’ın her istediği yapıldı. Gelinen noktada Merkez Bankası döviz kurunu tutabilmek adına 1 yılda 128 milyar dolar sattı. Merkez’in rezervleri swaplarla şişirildi. Swaplar olmasa net rezervler ekside. Merkez Bankası son 2 toplantıda politika faizini 675 baz puan artırmak zorunda kaldı. Bu haliyle pandeminin başından daha fazla politika faizi olan tek ülke Türkiye. Merkez’in yeni başkanı Naci Ağbal ise geçmiş döneme ilişkin sessizliğini koruyor. Ancak faizlerin enflasyonu düşürmek adına yükseltildiğinin de altını çiziyor. Ya bu kadar zamandır Erdoğan’a inanmadığını itiraf ediyor ya da Erdoğan geçmiş tezlerinden 5 yılın sonunda vazgeçmiş görünüyor. Bu 5 yıllık inadın bedelini ise 83 milyonun ödediği ortada.