Biri öznel eleştirinin simgesi Hüseyin Cöntürk, öteki nesnelliği ve bilimselliği yazdıklarına temel alan Asım Bezirci… Edebiyata bakış açıları birbirine zıt görünen bu iki eleştirmen, 1962 yılında “Ataç Kitabevi” yayınları arasında çıkan bir kitaba imza atıyorlar: “Günlerin Götürdüğü Getirdiği”…

“Günlerin Götürdüğü” bölümünde Hüseyin Cöntürk, Suut Kemal Yetkin’in kişiliğinde kendisinden önceki kuşağın eleştiri anlayışını değerlendiriyor.
Asım Bezirci ise “Günlerin Getirdiği” bölümünde Demir Özlü, Orhan Duru, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer Buyrukçu ve Tahsin Yücel’in yazdıklarından yola çıkarak 1950 sonrası gelişen hikâyeciliğin eleştirel tarihine ışık tutuyor.

Demir Özlü, 1958 yılında 23 yaşındadır ve ilk öykü kitabı “Bunaltı”yı çıkarmıştır.

Bezirci, “Yazınımız için yeni bir örnek” diye muştuladığı “Bunaltı” üzerine, adı geçen kitabında şu değerlendirmeyi yapacaktır:

“İkinci Yeni olayı bir yanıyla şiirimizi geliştirdi. Birtakım anlatım olanakları kazandırdı ona. Biçim zenginlikleri sağladı. Yazık ki, bunları yaparken, kişioğlunu unuttu çoğunca: Günde 20 saat pencereleri kapadı insana. Sözcüklere rastlantısal danslar oynattı. İşte ‘Bunaltı’ şiirin gölgede bıraktığı bu insanı getirmeğe yöneliyor bize. Demir Özlü, pencerelerini insana açıyor bu kitabında. Günümüz insanını, çelişik yaşantısı içinde gözden geçiriyor. Alışmadığımız bir anlayış ve yöntemle çözümlemeğe girişiyor onu. Bu yolda varoluşçu felsefeyi köprü yapıyor.”

Şimdi, yazının projektörünü günümüzün ajandası üzerine tutalım ve bakalım bugün tarihin hangi çekmecesinde duruyor Demir Özlü’nün 1958’de yayımlanan bu ilk kitabının öyküsü?

Özlü, “Notos Öykü” dergisinde Semih Gümüş’e “Bunaltı”nın yayımlanış macerasını şöyle özetleyecektir:

O yıllarda Memet Fuat’ın da kitaplarını basan bir matbaa (İstanbul Matbaası) Özlü’den kitabı için 2200 lira ister. Fakat Özlü’nün bu kadar parası yoktur. Hurufatları pek de iyi olmayan “Yeni Matbaa” ise 1600 liraya kitabı basmayı kabul eder. Ahmet Halit Kitabevi ise 1500 kitabı dağıtacak ve kitabın kapağında adının yer almasına izin verecektir. Nitekim “Bunaltı”nın kapağında “Ahmet Halit Kitabevi” yazısı yer alacak, iç kapakta da satış yeri olarak adresi gösterilecektir.
Sorunlar bu kadar da değildir.

Kitabın kapağını sinemanın ünlü dekor tasarımcısı ve yönetmen Duygu Sağıroğlu yapmıştır. Fakat piyasada beyaz karton bulunmadığı için sarı karton üzerinde kahverengi yazılar yer alır. Aslında normal kâğıt da yoktur; özel izinle alınmıştır.

Sonrasını Özlü şöyle anlatacaktır:

“O özel kâğıdı almak için belediye müfettişliğine gittim. Karşıma Beyoğlu’nun en parlak, genç bohemlerinden İhsan Bey çıktı. Bana ‘Attila İlhan’ın şiirlerini seviyor musun?’ diye sordu. Hemen kâğıt tahsis etti.”

Salâh Birsel’in ilk şiir kitabı “Dünya İşleri” de 1947 yılında 666 adet basılmıştır. Nedenini Salâh Bey, “Bir top kâğıttan o kadar kitap çıkıyordu” diye açıklayacaktır.
Demir Özlü’nün “Bulantı”sı, 50 Kuşağı öykücülerinin başlangıç kitabı sayılabilir.

Ardından 50 Kuşağı’nın öteki öykücülerinin kitapları gelecektir.

Ferit Edgü’nün “Kaçkınlar”ı 1959’da Vedat Günyol’un “Çan Yayınları” arasında çıkar.

Orhan Duru’nun “Bırakılmış Biri”, Ankara’da Muzaffer Erdost’un “Açık Oturum”; Adnan Özyalçıner’in “Panayır”ı “a dergisi” yayınları arasında yer alır.
Onat Kutlar’ın “İshak”, Erdal Öz’ün “Yorgunlar”, Yusuf Atılgan’ın “Bodur Minareden Öte” kitaplarının kapaklarını da “a” dergisinin logosu süsleyecektir.
Bunlara Leyla Erbil’in “Hallaç”ı ile Muzaffer Buyrukçu’nun “Bulanık Resimleri” de eklenebilir.

Ve bu kitapların yayımlanışının pek çoğunda bizzat yazarların maddi katkıları görülmektedir.

Bu da edebiyatımızın bir başka görünümü…