Yıllardır, temel toplumsal başarılar, öncelikle de bir iktidar değişimi için muhalefetin geniş ittifaklar yapması gerektiğini savunur dururum.

Bir “zafer” ancak ittifakla gelebiliyor ve farklı ülkelerinden seçim deneyimleri de bunu defalarca kanıtladı.

Ama ittifak var, ittifak var!

Hafta sonunda Macaristan’da ve Sırbistan’da seçim vardı. İkisinde de, Batı medyasında sürekli Ukrayna’daki savaşı kaybettiği anlatılan “Putin kazandı”! Kendilerini tanımlamak için sayılan özellikler yanına “Putin ve Rusya dostu” olmak yazılan Macar Orban ile Sırp Vucic galip geldiler.

Aslında, hafta sonu Macaristan’dan iki “zafer” haberi geldi! Önce, 7’si altın olmak üzere toplam 17 madalya kazanan bizim milli güreşçilerin tarihi zaferini selamlayıp, sonra tam tersi duygulara yol açan Victor Orban’ın üst üste dördüncüsü gelen seçim “zafer”ine bakalım.

Ya da Macar muhalefetinin 6 partili ittifakının hezimetine!

Bir tarafta, sağcı-oportünist-popülist-otoriter lider Orban vardı; Macaristan’ın kendisini Hristiyan değerleriyle, ulus devlet vurgusuyla, elitler için değil kitleler için hükümet ettiği (!) iddiasıyla yarışan, medyayı büyük ölçüde kontrolüne almış, ifade ve basın özgürlüğünü yok etmiş, Avrupa Birliği ile sıklıkla çatışan Orban’ı…

Karşısında, 2018’de Orban’ın Fidesz partisinin kalesi Hódmezővásárhely’de yerel seçim zaferi kazandığında tanınmış, 2010’da Fidesz’e oy vermiş ama sonra pişman olmuş, kendisini muhafazakâr bir Hristiyan olarak tanımlayan, 7 çocuk babası, tarihçi-ekonomist-pazarlamacı ve mühendis Péter Márki-Zay

Bir siyasi partisi ve net bir siyasi çizgisi yok ama Avrupa projesinin ve LGBTİ+ haklarının savunucusu olarak, Fidesz destekçilerinden de oy alarak Orban’ı alt edeceği umuduyla, çevrecilerden sosyal demokratlara ve muhafazakârlara kadar 6 partili muhalefet ittifakının ortak adayı… Hem Macar solunun hem de kendisini merkeze yaklaştıran aşırı sağcı Jobbik’in oylarını alması umulan Márki-Zay

Orban, pazar gecesi “aydan bile görülebilecek” ve “ülkedeki sola, uluslararası sola, Brüksel’deki bürokratlara, Soros imparatorluğunun parasına, uluslararası ana akım medyaya ve hatta Ukrayna cumhurbaşkanına karşı” kazandığı “büyük zafer”den söz ederken, Márki-Zaybüyük bir hayal kırıklığı” yaşıyordu.

Ukrayna savaşı, son turlara girilirken Macaristan’daki seçimin önemli konularından biri oldu ve “Bu bizim savaşımız değil, uzak duralım” diyen Orban’a karşı, Márki-Zay Ukrayna’ya güçlü bir desteği, AB ve ABD ile birlikte hareket etmeyi savunuyordu.

Seçimlerin temiz olmadığını ve seçmenlere oyları karşılığı 10 bin Macar Forinti teklif edildiğini söyleyen de var, neredeyse tümüyle iktidar kontrolündeki medya sayesinde Orban’ın her yalanının en geniş kitlelere ulaşması karşısında çaresizlik ifade eden de…

Sonuçta, atı alan Orban Üsküdar’ı geçti işte!

Kuşkusuz her ülkenin koşulları farklı. İşte ortalama seçmene ve muhafazakâr-sağ kitleye de hoş görünecek adayla yarışmanın ya da Ukrayna krizinde Batıcı-NATO’cu çizginin vardığı nokta diye kestirmeden kolaycı bir sonuca varmak istemem!

Ancak, tam da bu yaklaşımla bir seçim kazanabileceğini sananların, buradaki bir seçimin ardından, Orban’ın sonuçlar belli olduğunda “Avrupa’ya bunun geçmiş değil, gelecek olduğuna dair bir mesaj gönderiyoruz” sözlerine benzer “19 yıl Türkiye’yi 2023’e hazırladık, şimdi başlıyoruz” gibi bir balkon konuşması dinlemelerini de istemem!

O yüzden; ortalama seçmene ve muhafazakâr-sağ kitleye de hoş görünecek adayla, laikliğe boş vermiş, Batıcı-NATO’cu, piyasacı bir çizgiyle seçim kazanılmaz diye bir sonuca varmışsanız, ona da hayır demem!