Dünyanın en büyük sahne sanatları şölenlerinin başını çeken Avignon festivali, bu yıl 65. yaşını kutluyor...

Dünyanın en büyük sahne sanatları şölenlerinin başını çeken Avignon festivali, bu yıl 65. yaşını kutluyor. 6 Temmuz’da (bugün) başlayacak ziyafet 26 Temmuz’da sona erecek. Meraklılar için biraz tarihçe verelim. 1947 yılında Jean Vilar tarafından kurulan festivalin üç önemli tarihsel evresi olmuş. İlki 1947-1963 yılları arasında Jean Vilar’ın daha çok “tek adam” olarak yönettiği dönem. Bunu takip eden onbeş yıllık devreye ise yöneticiler “festivalin patlaması” sıfatını yakıştırmışlar. Tiyatro dışında dans, müzik ve diğer gösteri türleri de artık sergilenmeye başlamış. Bu dönem aynı zamanda, “Avignon OFF” bölümünün festivale paralel olarak ortaya çıktığı ve 68 ruhunun özgürlükçü etkilerinin hissedilmeye başlandığı 70’li yıllara denk geliyor. Festival yönetimi tarafından resmi seçkiye alınmasa da yapıtlarını göstermek isteyen birçok sanatçı, eserlerini “OFF” sayesinde sunmaya olanak buluyordu. “IN”in, yani resmi festivalin 1980’den bugüne uzanan üçüncü dönemi, Avignon tarihinde bir dönüm noktası oluşturuyor. Festival artık devletten aldığı yardımı azaltıp, yerel yönetimlerin desteği ve kendi iç dinamiği ile ayakta durabilmeyi hedefliyordu. Böylece, çağdaşlaşma ve profesyonelleşme ilkeleri doğrultusunda, yeni kuşak sanatçılara kapılarını açarak, bağımsızlığını tam anlamıyla kazanıyordu.

Avignon’da her yıl otuz beş ila kırk farklı tiyatro, dans, performans eseri seçiliyor. Festival bittiğinde ise Fransa ve dünyanın dört bir yanından derlenen eserler, yirmi farklı mekanı kullanarak yaklaşık 300 kez sahne almış oluyorlar. Böylesine büyük bir festivali 2003 Eylül’ünde henüz otuzlu yaşlarını sürerken atanan iki genç yönetiyor. Festivalin “çekirdekten” yetiştirdiği Vincent Baudriller ve Hortense Archambault işin başına geçer geçmez, önce festivalde yeni bir düzenlenmeye imza atıyorlar ve 2004’den itibaren kendilerine bir “ortak” seçiyorlar. Aralarında Türkiyeli tiyatroseverlerin de tanıdığı sanatçılar var: Thomas Ostermeier, Jan Fabre, Josef Nadj, Frédéric Fisbach, Valérie Dréville/Romeo Castellucci, Wajdi Mouawad, Christoph Marthaler/Olivier Cadiot sırasıyla “ortak sanatçı” olarak görev alıyor ve birden fazla eser sahneye koyuyorlar. Fabre ve Nadj’dan sonra, bu yıl “ortaklığı” üçüncü kez bir koreografa, Boris Charmatz’a teslim ediyorlar. 1972 ve 1976 yıllarında Nazım Hikmet’ten sahnelediği eserlerle Avignon’a davet edilen tek Türkiyeli tiyatro yönetmeni Mehmet Ulusoy idi. 2009’da ise “Fransa’da Türkiye sezonu” çerçevesinde İsrailli Amos Gitai’ın oyununa (sevgili Cüneyt Türel’in kısa ama önemli performansıyla) ortak yapımcı olmuştuk. Bu yıl aralarında Jeanne Moreau ve Juliette Binoche gibi Fransa’nın büyük oyuncularının yer aldığı programda bir gün Türkiyeli sanatçılar ve eserler görebilmek en büyük ümidimiz.

Haydi resmi seçkide olmadı, neden OFF’da da göremiyoruz bizden birilerini? 1963 yılından itibaren gayrı resmi olarak, 69’dan itibaren de giderek büyüyen OFF, bu yıl yaklaşık 130 salonda, 950 kumpanya 1150 gösteri sunacak. Canlı gösterinin tüm disiplinleri yer alıyor: tiyatro, sirk, müzik, dans, kukla, mim, şiir, masal, çocuk gösterileri, gösteri yürüyüşü, kabare, café théâtre, şanson, müzikal, palyaço, sokak tiyatrosu, obje tiyatrosu... Ve tabii IN’in fiyatlarından çok daha ucuz biletlerle mütevazı olduğu kadar yenilikçi eserleri de izlemek mümkün. Yani bir düşünün, sabah saat 10.00’dan itibaren geceyarılarına kadar günde beş ayrı eser izleyebilir, aynı zamanda onlarca farklı sergiyi gezebilir, bedava sokak gösteri sanatçılarıyla çocuklarınızı (ve kendinizi!) eğleyebilirsiniz. Ve bunu üç hafta boyunca Fransa’nın en güzel tarihi beldelerinden Avignon kentinde yapabilirsiniz. OFF’da da bir kez daha ülkemizden hiçbir temsilci yer almayacak. Oysa genç Türkiye tiyatrosunda heyecan verici metinler yazılıyor, ara sıra yakaladığımız gösterileri izledikçe ümitleniyorduk. Siyasi içeriklerinin cesaretini gördükçe de gelecek nesiller için daha az kaygılanıyorduk. Giderek yaygınlaşan üst yazı tekniğiyle artık dil sorunu da kalmayınca, Avignon’da neden hala yer alamadığımızı kestirmek zor. Biz buralardan yardım eli vermeye hazırız. Haydi genç tiyatrocular, seneye hedefimiz Avignon sahneleri olsun!