68 kuşağının önemli isimlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın; Mahirlerin, Sinanların, Cevahirlerin ve binlerce devrimcinin bağımsızlık ve eşitlik mücadelesi tarihe kazındı. 68 kuşağı devrimcilerinin halk kitlelerine mal olan bağımsızlık mücadelesi, şimdi de bir pusula görevi görüyor.

68 Kuşağı’nın işaret ettiği yol: Mücadele pusulamız

Sarya Toprak

AKP iktidarının da siyasi köklerini oluşturan Demokrat Parti (DP) iktidarı 1950’lerden itibaren açıkça emperyalizme yedeklenerek Amerikancı bir rol oynadı. Kore’ye asker göndererek ABD’ye yaranmaya çalışan DP, NATO’ya üye olarak bağımlılık ilişkilerini geliştirdi. DP iktidarı bağımlılık ilişkilerini geliştirirken sosyal denge bozuldu, köyden kente göçler arttı. Aynı zamanda toplum üzerindeki baskılar arttı ve gerici örgütlenmeler çokça var olmaya başladı.


MÜCADELE BÜYÜDÜ

Bunun karşısında dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de emperyalizme karşı mücadele ve bağımsızlık mücadelesi temellenerek büyüdü. Demokrat Parti emperyalizme bağımlığını açıkça beyan ederken karşısında bir muhalefet bloku da genişlemeye başladı. 27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte Demokrat Parti tarih sahnesinden silinirken bu darbeyi gerçekleştirenler yaptıkları ilk açıklamalarda emperyalizme bağlılıklarını dile getirdi.

Gençlik içerisinde sosyalist düşünce ve fikirlerin yaygınlaşması da bu döneme rastlıyor. Tüm dünyada büyüyen devrimci mücadeleyle Türkiye’de de bağımsızlık mücadelesi de büyüdü. Türkiye’de ve dünyada 68 hareketi olarak akıllara kazınacak olan dönem Denizlerin, Mahirlerin mücadelesini de içine alarak halk kitlelerine mal oldu ve günümüzde hala bağımsızlık mücadelesinde bir pusula görevi görüyor.

FİKİRLERİ YOK EDİLEMEZ

68 hareketinin genel niteliği antiemperyalist ve bağımsızlıkçı bir mücadele hattı oluşturmasıydı. O günlerde bu mücadeleyi yürütürken aynı zamanda emekçi halkın çıkarlarını savundular. Onları katledenler sadece onları öldürmekle kalmadı fikirlerini de yok etmeye yönelik bir politika izledi. Bugün emperyalizme karşı mücadeleyi savunmak aynı zamanda bu düzene karşı bir mücadele hattını oluşturuyor. Tam bağımsızlık şiarı aynı zamanda emekçi halkın insanca bir yaşam sürdüğü; gençlerin, kadınların bu karanlığa mahkûm olmadığı bir düzen demek.
Bugün pandemi yönetiminden ticarete, turizmden militarist politikalara emperyalizme bağımlı ilişkileri açıkça görüldüğü bir dönemden geçiyoruz. Siyasal açıdan bağımsız görünmeye çalışan AKP özellikle iktisadi açıdan doğrudan emperyalizme bağlı. Bu da Mahir Çayan’ın söylediği emperyalizmin içsel bir olgu olması durumunu temellendiriyor. Sözde milli, bağımsızlıkçı safsatalara değil eşitlik, özgürlük, laiklik mücadelesinin bütününde var olan bir bağımsızlık mücadelesine ihtiyaç var. Gençler, kadınlar ve emekçi halk biliyor ki emperyalizme karşı mücadele etmek emperyalizmle ortak hareket eden egemen güçlerle de mücadele etmek anlamına geliyor. Emperyalizmden güç alıp bu memleketin her köşesini talan etmeye odaklanmış bir iktidar var karşımızda. Üniversitelerimiz, liselerimiz, doğamız, hepsi talan altında. Kayyumlara, şirketlere, AKP’ye karşı mücadele geçmişten gelen bir sorumluluk olarak geleceği işaret ediyor.
DÜNDEN BUGÜNE MÜCADELE
Gençlik dün olduğu gibi bugün de emperyalizme karşı bir mücadele hattı örüyor. Amerikan gemilerinin boğazdan geçeceği bilgisini alan gençler, Dolmabahçe önünde bağımsızlık sözünü yükseltmeye devam ediyor. 6. Filo’yu denize dökenlerin mirasçıları, bugün de aynı yerde “Yankee Go Home” diyor. Emperyalizme karşı mücadele, Denizlerin, Mahirlerin romantik anıları değil; gençliğin mücadele pusulası olarak önümüzde duruyor. Tek adam rejimi tüm toplumsal kesimlere baskı politikası uygularken sokaklarda filizlenen gençlik direnişleri yarının habercisi. Bağımsız, kendi öz gücümüzle bir mücadele hattı örmek mümkün. Bu tek adam rejimini alaşağı edecek olan gençliğin bağımsızlık temelinde kurulan eşitlik, özgürlük, laiklik mücadelesiyle mümkün olacak. Deniz Gezmiş’in idam sehpasındaki “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” şiarı gençlerin mücadelesine ışık tutuyor. Devrimci genç kuşağının imha edilme teşebbüsüne karşı hep “Yeniden, yeniden, yeniden” diyenleriz. Üniversiteler bizim, gelecek bizim, hayat bizim. Ufukta görüyoruz, yarınlar bizim.
“Gelecek uzun sürer, uzağı gören çocuklar bilir.”