Google Play Store
App Store
700 yıllık köy tarihiyle yok oluyor
Sultangazi’deki Cebeci Köyü’nün dört yanı taşocaklarıyla çevrili. (Fotoğraf: BirGün)

Eylül ÖZBAY

İstanbul Sultangazi’de bulunan Cebeci Köyü, yıllardır bölgedeki taşocaklarının yarattığı çevresel tahribatla mücadele ediyor. Köyün 700 yıllık tarihi, yemyeşil doğası ve tarıma dayalı ekonomisi, ocak faaliyetleriyle adeta silinmiş durumda. Bölgeye gidip hem köylülerle hem de taşocaklarına karşı mücadele için kurulan Tarihi Cebeci Köyü Çevre Koruma ve Yardımlaşma Dayanışması Derneği’nin Sözcüsü Metin Aydın ile görüştük.

Taşocaklarının faaliyete geçtiği günden bu yana ana yolların kapatıldığını, yoğun kamyon trafiğiyle toz ve gürültünün yaşamı zorlaştırdığını belirten köylüler, “Pencere açamamak, çamaşır asamamak günlük yaşamın bir parçası oldu. Sadece biz değil, tüm Sultangazi bu tozu soluyor” dedi.

Tarıma ve hayvancılığa yasak getirilmesiyle, köy ekonomisi bitme noktasına geldi. Geçmişte büyükbaş hayvan ve tarım ürünleriyle tanınan köyde şimdi tek bir tarla ya da hayvan görmek mümkün değil. Bölgedeki yurttaşlar, tapulu arazilerine izinsiz hafriyat döküldüğünü ve projelerin kendilerine danışılmadan hayata geçirildiğini belirtildi.

Köylüler, geçmişte yaşanan dinamit patlamalarının evlerde çatlaklara yol açtığını, bazı tarihi yapılar ve doğal alanların toprak altında kaldığını aktardı. Mimar Sinan’ın inşa ettiği Mağlova Kemeri’nin yolu da araç ulaşımına kapatılmış durumda.

ORMAN GİTTİ, YABAN KALDI

Doğal yaşam da tahribattan nasibini aldı. Orman habitatının yok olmasıyla yaban domuzu, tilki gibi hayvanlar köy içine inmeye başladı. Bölgede oluşan göletlerde ise özellikle ilçe dışından gelen yurttaşlar boğulma vakaları yaşıyor. Taşocaklarının kapatılmasının zor olduğunu ifade eden köylüler, en azından toz ve gürültünün önlenebileceği filtreleme sistemlerinin kurulmasını talep ediyor.

Taşocaklarının bulunduğu alanda nefes almak oldukça zor. Bu yüzden bölgenin park ve bahçe olarak halka kazandırılması, tarım ve hayvancılığın yeniden başlaması talepler arasında. “Biz burada doğduk, burada ölmek isteriz” diyen köy sakinleri, yolların açılmasını, ulaşım imkânlarının artırılmasını, okul ve kreş gibi temel hizmetlerin geri getirilmesini talep ediyor.

HER YERE BAŞVURDUK

Amaçlarının doğal ve tarihi dokuyu koruyarak sürdürülebilir bir yaşamı devam ettirmek olduğunu belirten Aydın, yıllardır yetkililere, Valiliğe ve çevre örgütlerine başvurduklarını ancak kalıcı bir çözüm elde edemediklerini vurguladı. Binlerce çam ağacının ve tarihi çınarların kesildiğini aktaran Aydın, “Birçok tarihi eser yok edildi. Dinamit patlamaları nedeniyle 4 şiddetinin üzerinde sarsıntılar yaşanıyor; astım, bronşit, KOAH ve psikolojik rahatsızlıklar arttı” dedi.

Dernek, Anıtlar Kurulu ve Orman Bakanlığı’na yapılan başvurular sonucu bazı alanlarda çalışmaların durdurulmasını sağladı. Sosyal medyada gündem olan kampanyalar, maden şirketinin geri adım atmasına yol açtı. Bunlardan biri Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından verilen karar. Kararda bölgedeki maden ocaklarının tarihi Kırkçeşme Su İsale Hattı’na zarar verdiği açıkça belirtildi. Ayrıca, parselin batı kısmında maden sahası olarak talep edilen alan için, tarihi 3. Ahmet Bendi’nin varlığı nedeniyle talebin uygun olmadığına ve maden faaliyetlerinin durdurularak bendin tespiti ve tescil işlemleri için kazı çalışması yapılmasına karar verildi.

BELEDİYE ŞİRKETİN YANINDA

En büyük sorunlardan birinin AKP’li Sultangazi Belediyesi’nin tavrı olduğunu dile getiren Aydın, şöyle konuştu: “Belediye halkın değil, maden şirketinin yanında. Belediye başkan yardımcısı, usulsüz satışlarla köylüleri evlerini satmaya zorluyor. Bu ödemeler nakit ve elden yapılıyor.” Köy halkının desteğinin yüksek olduğunu belirten Aydın, direnişte kadınlar ve gençlerin ön planda olduğunu ifade etti.

Taş ocaklarının kapatılmasının şu an için mümkün olmadığını söyleyen Aydın, “Burası İstanbul’un en değerli arazilerinden biri, rant çok büyük” dedi. Aydın, ocakların kapatılması durumunda da arazinin en az 10 yıl inşaata uygun olmayacağını belirtti.

Öte yandan devlet ve yerel yönetimden tek beklentilerinin köyü halka açmak olduğunu belirten Aydın, “Burası 700 yıllık köy; bölgede 1200 yıllık taşlar, tarihi kiliseler, mağaralar, Mimar Sinan’ın Mağlova ve Güzelce Kemeri gibi eserleri var. Bu miras ranta değil halka bırakılmalı” ifadelerini kullandı.

Köylüler ise “Burası Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan tarihiyle Türkiye’de eşi olmayan bir köy ama her geçen gün yok ediliyor” şeklinde konuştu.