Varlık 75. yılında, benim onunla tanışıklığım ise 40 yılı geçti. 45 diyeceğim ama, yalan söylediğim sanılır diye diyemiyorum. Oysa 7 yaşında okumayı öğrendiğime göre, en azından...

Varlık 75. yılında, benim onunla tanışıklığım ise 40 yılı geçti. 45 diyeceğim ama, yalan söylediğim sanılır diye diyemiyorum. Oysa 7 yaşında okumayı öğrendiğime göre, en azından adını hecelemiş, sayfalarını çevirmiş, ‘bak bu yırtılmaz’ demişimdir. Gerçi gazete, kağıt yırtma yaşını da çoktan geçmiştim. Hem de yırtmazdım, adıgüzel, ruhugüzel, gencecik Zeki dayımın dergileriydi onlar. Kendisi gibi dergileri, kitapları da bakımlıydı. Bakılırdı, okunurdu, yerine konulurdu. Varlık, bana yalnızca Zeki dayımı, onun anneannemin evindeki büfenin altında kilitli duran kitaplarını, ki yarısından çoğu küçük Varlık’lardı, hatırlatttığı, üniversite öğrencisi dayımla ilkokul öğrencesi benim okuma tutkusuyla gelişen arkadaşlığımızı da yeniden yaşattığı için bile kıymetli. Çok yaşa Varlık, bizden sonra da çocuklarımız, benim Nar kızım mesela, sonra ona Nar anne diyecek çocukları, sonra Nar nine diyecek torunları okusunlar, yazsınlar onda. Hem sen çok yaşa Varlık, hem de onlara bu güzelliği, iyiliği yaşat!

Elbette Memet Fuat’ın DE yayınevini, Yeni Dergi’sini unutamam. Ama bu ülkede neredeyse ‘Kültür Devrimi’ anlamına gelecek üç yayın atılımı gerçekleşti, ki birincisi Varlık dergisi ve yayınlarıdır, ikincisi ‘çağının en güzel gözlü maarif müfettişi’yken, maarif vekili olan, Can babamızın muhterem pederi Hasan Ali Yücel’in önderliğinde başlayan ve 1300 kitaplık muhteşem bir külliyat oluşturan Doğu ve Batı klasikleri ile ‘Tercüme’ dergisi, üçüncüsü ise yakın zamanlarda arkadaşımız Enis Batur’un öncülüğünde ve yönetiminde bize unutulmaz kitaplar ve dergiler armağan eden YKY yayınlarıdır. Evet birinin arkasında devlet, diğerinin arkasında özel bir banka vardır, ama bunlar o girişimlerin değerini azaltmaz, çünkü büyük eylemlerdir, ancak takdirle karşılanabilir. Fakat birinin arkasında bir adamdan ve onun cesaretinden başka hiçbir şey yoktur. O adam Yaşar Nabi’dir ve ne sermaye ne servet sahibidir. İlk sayısı bundan tam 75 yıl önce 15 Temmuz 1933’de yayımlanan Varlık’ın arkasında, başlangıçta Yaşar Nabi Nayır’la birlikte Nahit Sırrı(Örik) ve Sabri Esat (Siyavuşgil)’ın desteği olsa da, arkadaşları dergiden bir süre sonra çekilir. Yaşar Nabi 1946’da dergiyle birlikte Ankara’dan İstanbul’a taşınır ve Varlık yayınlarını da kurar. Sonrası bugüne kadar mucizevi bir şekilde süren o güzel mücadele...

Benim 1960’lı yıllarda ilk gördüğüm Varlık uzun boyluydu. Kitaplar meşhur küçük cep kitaplarıydı. Edebiyat ve şiir okumaya onlarla başladım: Amerikan hikayeleri, Ernest Hemingway, Erskine Caldwell, Steinbeck, Jack London’ın ‘Martin Eden’ı, sonra Ruslar başta Dostoyevski, Turgenyev, derken Balzac, sonra Sartre, Camus, yerlilerden Pir Sultan Abdal, Karacoğlan, Nef’i, Baki, Tanzimat Şiiri, Divan Edebiyatı ve Halk Şiiri antolojileri, Mehmed Selimoviç’ten ‘Derviş ve Ölüm’, Mevlana, ardından ‘dünyaya açılan pencere’den o güzelim Cep Dergisi ve tabii Varlık yıllıkları. Dayımdan geçmişti bana Varlık sevgisi, sonra babamın verdiği harçlıklarla ben almaya başladım dergiyi ve kitapları. Eskişehir 19 Mayıs ortaokulunun kütüphanesindeki Maarif Klasikleri ile Tercüme dergilerini de unutmamak gerek. Eve götürüp okumama da izin vardı ve ben neredeyse bir-iki kitabı hariç hiç Jules Verne okumamış olmama rağmen, onun yazdığı gibi büyülü maceralar, iki sene mektep tatilleri filan yaşıyordum Varlık’la ve Maarif Klasikleriyle.

Memlekette darbe neye vurur, önce insana, sonra da kitaba elbet. Her ikisinde de, 12 Mart ve 12 Eylül faşizmlerinden söz ediyorum, darmadağın edilmiş kütüphaneler, götürülüp geri verilmemiş kitaplar, üniversite yurtlarına, öğrenci evlerine yapılan baskın ve aramalarda kaptırılan kitaplar, dergiler, sonra başka darbeler, aşklar, ayrılıklar gibi, ayrılıklarda kalan kitaplar, kütüphaneler, dergi koleksiyonları...İnsan neredeyse 40 yaşında filan kendine gelebiliyor ancak. ‘Gezgin’ken bu kez de ‘Yerleşik Yabancı’ oluyor, bir yandan kendini onarmaya çalışırken, bir yandan da kitaplığını yeniden kurmaya çalışıyor. Pek çok kitap ve dergiyle birlikte, Cep Dergileri, özellikle de Varlık Yıllıkları şimdi kimbilir...

Varlık ilk şiir yayımladığım dergilerden biri oldu. Elbette efsanevi Yaşar Nabi’ye yetişemedik, Konur Ertop’un yayımladığı dergiye postayla gönderdiğim ‘Anıların Şiiri’ bir-iki  ay sonra yayımlandı, bir İstanbul’a gelişimde eski büroya, Maarif Han’a uğrayıp almıştım telifimi. Sonra Kemal Özer ve Enver Ercan yönetiminde giderek önemi artan bir dergi halinde sürdü Varlık. Uzun yıllardır da arkadaşımız Enver Ercan yönetiminde altın çağını yaşıyor. Daha önce de yazdım, uzun zamandır Türkiye’nin en iyi edebiyat ve şiir dergisi olarak okuyorum Varlık’ı. 40 yılı aşkın süredir orada neredeyse bütün kuşakların en iyi yazarlarını, şairlerini okudum. Pek çok genç yazar ve şairin Varlık’ta tanındığını da hepimiz biliyoruz. Ben de Şiir Gençlik Ödüllerinde seçici kurul üyesiyim. En çok ilgi gören kitabım ‘40 Şiir ve Bir...’ Varlık’tan çıktı. Yıllardır şiir ve düzenli yazılarımı orada yayımlıyorum. Demek ki ‘iyi okur’ olmanın ödülü ‘Varlık’lı olmak. Türkiye’ye ‘Varlık’lı nice yıllar dileğiyle.