Salgının 600’üncü günü geride kalırken bilanço giderek ağırlaşıyor. Geride bıraktığımız ekim ayı, salgının başından beri en çok vakanın tespit edildiği 3’üncü, en çok can kaybının yaşandığı 5’inci ay oldu.

8 milyon vaka 70 bin can kaybı

HABER MERKEZİ

Türkiye’nin koronavirüs salgınıyla mücadelesi, 600’üncü günü geride bıraktı. Salgının başından bu yana 8 milyonun üzerinde vaka tespit edildi, 70 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Ülkede salgın bitmiş gibi bir hava yaratılsa da geride bıraktığımız ekim ayı, salgının başından bu yana en çok yeni vakanın tespit edildiği ve en çok can kaybının yaşandığı aylardan biri oldu.

HER SAAT 9 CAN KAYBI

Ekim ayında (1-30 Ekim) her gün ortalama 28 bin 500 vaka, toplamda 854 bin 970 yeni vaka saptandı. Böylece ekim ayı, salgının başından bu yana en çok vakanın tespit edildiği üçüncü ay oldu. Öte yandan 6 bin 356 kişi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Buna göre geçen ay her gün ortalama 212, her saat 9 insan Covid-19 nedeniyle can verdi. Böylece ekim ayı, salgının başından bu yana en çok can kaybının yaşandığı beşinci ay olarak kayıtlara geçti.

8-milyon-vaka-70-bin-can-kaybi-938313-1.



BAŞARI NEREDE?

Siyasi iktidar, sürecin başından bu yana Türkiye’nin salgın yönetiminde başarılı olduğu algısını yaratmaya çalışıyor. Öyle ki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından bu yıl basılmış ‘Türkiye’nin Koronavirüsle Başarılı Mücadelesi’ adlı bir kitap bile var. Verilere bakıldığında ise akıllara takılan soru şu: ‘Hangi başarı?’

Salgının resmen başladığı 10 Mart 2020 ile 30 Ekim 2020 tarihleri arasında ülkede 10 bin 177 insan yaşamını yitirmişti. Bu yılın aynı döneminde ise (10 Mart-30 Ekim 2021) Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden yurttaş sayısı 41 bin 250. Buna göre, geçen yıldan bu yana ölümlerde yüzde 305 oranında artış söz konusu.

Geçen yılın ekim ayı ile geride bıraktığımız ekim ayı verileri karşılaştırıldığında da salgının yönetilemediği açıkça görülüyor. Aşılamanın henüz başlamadığı 1-30 Ekim 2020 döneminde ülkede bin 982 ölüm meydana gelmişti. Bu yılın aynı döneminde ise (1-30 Ekim 2021) aşılamaya karşın ölümler yüzde 220 artarak 6 bin 356’ya yükseldi. Yaşamını yitirenlerin çok büyük bölümünün aşısızlardan ve eksik aşılılardan oluştuğu biliniyor. Bu durum, bakanlıkça yürütülen aşı kampanyasının yetersizliğini, aşı tereddüdünün ortadan kaldırılması için gerekli adımların atılamadığını ortaya koyuyor.

AŞI ORANI YÜZDE 58

Türkiye’de koronavirüsle mücadele kapsamında 292 gündür aşılama yapılıyor. Bu süreçte 30 Ekim itibarıyla toplam 116,2 milyon doz aşı yapıldı. İki doz aşı olanların tüm nüfusa oranı yalnızca yüzde 58,14. Bu oran Portekiz’de yüzde 87, İspanya’da yüzde 80, Güney Kore’de yüzde 75, Kanada’da yüzde 74, İtalya’da yüzde 71, Fransa’da yüzde 68 düzeyinde.

Üstelik Türkiye’deki aşılama oranına iki doz Sinovac aşısı olan, üçüncü dozunu yaptırmamış yurttaşlar da dâhil. Sağlık Bakanı Koca’nın 5 gün önce yaptığı açıklamaya göre sayısı 2,8 milyon olan bu yurttaşlar, ‘tam aşılı’ kabul edilmiyor. Dolayısıyla Türkiye’de tam aşılıların oranı yüzde 58’i bile bulmuyor. Ülkede halen 18 yaşın üzerinde 6,6 milyon kişi henüz tek doz bile aşı yaptırmış değil.

8-milyon-vaka-70-bin-can-kaybi-938314-1.



AŞILAMA AZALIYOR

Uzmanlar salgının sönümlenmesi için ısrarla aşılama hızının artırılması gerektiğini vurguluyor. Ama aylara göre aşılama sayılarına bakıldığında aşılama hızının artmadığı, aksine düştüğü görülüyor. Geride bıraktığımız ekim ayı, aşılamanın başladığı ocak ayından bu yana en az aşılama yapılan dördüncü ay oldu.

Haziran ayında 20,6 milyon, temmuzda 23,4 milyon, ağustosta 21 milyon, eylülde ise 15,3 milyon doz aşı yapılmıştı. 1-30 Ekim’de yalnızca 6,7 milyon doz aşı yapıldı. Böylece ekim ayında, önlemlerin neredeyse tümüyle kaldırıldığı temmuz ayına göre ölümler yüzde 297, vakalar yüzde 183 artarken, aşılama yüzde 72 azaldı. Eylül ayıyla karşılaştırıldığında da geçen ay aşılama sayılarında yüzde 56 oranında düşüş olduğu görülüyor. Uzmanlar toplumsal bağışıklığın sağlanması için günlük aşılama sayısının 1 milyonun üzerinde olması gerektiğini vurguluyor. Oysa 30 Ekim günü tüm ülkede yapılan toplam aşı dozu sayısı yalnızca 86 bin 994’tü.

ÖLÜMLERE GÖZ YUMMA HALİ

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, salgınla geçen 600 günde ülkenin geldiği noktayı BirGün’e değerlendirdi. Geçen yıl ekim ayında günlük ortalama yeni hasta sayısının 4 bin 454, ölüm sayısının ise 63 olarak açıklandığına dikkat çeken Hamzaoğlu, “Bu yılın ekim ayına bakıyorsunuz, hasta sayısı 7 kat artmış, günlük ölüm sayısı ise 212’ye ulaşmış. Üstelik bu yıl salgından korunmak için çok önemli bir aracınız, aşınız varken, bu aracın etkin şekilde kullanılmamasının yaratmış olduğu bir sonuç bu. Bu verilerde esas olarak şunu görüyoruz, bir ihmal söz konusu. Hatta taammüden insan sağlığının bozulması, insanların ölümüne göz yumma hali var” dedi.

OKULLARDA ÖNLEM YOK

Ülkede 1 Temmuz itibarıyla tüm önlemlerin askıya alınmasının vaka artışında etkili olduğunu söyleyen Hamzaoğlu, özellikle okullarda gerekli önlemlerin alınmayışının durumu kötüleştirdiğini vurguladı: “Yaz boyunca okullarla ilgili fiziki önlemler alınmadı. Müfredat değişikliği, sınıfların düzeni, ders saati düzenlemelerini yapmadılar. Okullar açılana dek öğretmenlerin, öğrencilerin ve tüm çalışanların aşılamasının bitirilmesi gerekiyordu, bitirmediler. Her türlü tedbir askıya alındı. Diğer yandan hâlâ maskeler ücretsiz dağıtılmıyor. Hâlbuki bu ülkede yoksulluk nedeniyle maske satın alamayan insanların sayısı az değil. Bu ülkede her şeye para var ama salgından korunma tedbirlerine para yok!”

AŞI OLURUNA BIRAKILDI

Türkiye’de aşılamanın 14 Ocak’ta başladığını hatırlatan Hamzaoğlu, “Başlangıçta bir heyecan dalgası yaratıldı ama sonra maalesef bir gevşeme oldu. Haziran ayında kamuoyundan, özellikle sağlık alanından gelen baskılar nedeniyle yeniden aşılama oranlarında bir artış gördük ama maalesef sonrasında yine oluruna bırakıldı” dedi.

Aşı tereddüdünü aslında bizzat bakanlığın teşvik ettiğini savunan Hamzaoğlu, “Çocuklarına kızamık, çocuk felci vb. aşıları yaptıranlar şimdi aşıda tereddüt ediyor. Neden? Çünkü bakanlık bunu teşvik etti. Doğru, bilimsel bilgi ile kamuoyunun önüne çıkılmadı. Aşı bazı meslek gruplarında zorunlu olmalıydı; ama bu da yapılmadı” şeklinde konuştu.

Salgınla mücadelede göçmenlerin yok sayıldığını da belirten Hamzaoğlu, “10 milyona yakın göçmen, mülteci var bu ülkede. Yok sayamazsınız. Onlara yönelik ciddi bir plan yok. Sadece yurttaşlık numarası verdikleri kişilere talep ederlerse çeşitli prosedürler sonrası aşı yapılabiliyor” ifadelerini kullandı.

KANIKSATMAK İSTİYORLAR

Hamzaoğlu, geçen ay her gün ortalama 212 insanın yaşamını yitirmesine karşın toplumda oluşan rehaveti şöyle değerlendirdi: “İktidar, topluma bu ölümleri kanıksatmak istiyor. Geldiğimiz noktada herkes ölüm acısını kendi evinde yaşamaya başladı. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Tüm bunları toplumun kanıksaması olarak değil de hükümetin gerçeği saklama çabasının bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor.”

Salgınla mücadele için yaşam şeklinin kamusal alanlardan başlayarak değişmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, “Bu konuda ciddi bir imtina ediş var. Bakın toplu taşıma araçlarına, maske dışında -o da burnundan indirmemişse-, her şey pandemiden önceki gibi. Pandemi öncesi gibi düşünüp pandemiyle mücadele edemeyiz” dedi.

***

Alınması gereken önlemler

Kış aylarında vakaların daha da artabileceğine dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği (TTB), geçen hafta açıklama yaparak bakanlığı önlem almaya davet etmişti. TTB’nin alınmasını istediği önlemlerden bazıları şöyle:

•Aşı hız ve oranı derhal artırılmalı. Günlük en az 1 milyon doz aşı yapılmalı. Aşılamada bölgesel eşitsizlikler hızla giderilmeli. Aşı kampanyaları yapılmalı. Aşı olmayanlar için kısıtlamalar getirilmeli.

•Gebelerin aşılanması konusunda tereddütler giderilmeli.

•Okulların fiziki şartları en kısa zamanda düzenlenmeli. Sınıf mevcutları azaltılmalı, uygun havalandırma ve eksiksiz maske sağlanmalı.

•Maske-mesafe-temizlik gibi kişisel koruyucu tedbirlerin uygulanması için uyarılar ve denetimler artırılmalı. Toplu taşımalarda yolcu sayıları sınırlandırılmalı, sefer sıklığı artırılmalı. Çalışma ortamlarında çalışan sayısını azaltacak dönüşümlü çalışma yöntemleri uygulanmalı.

•Sağlık açısından riskli çalışanların gerek kamu gerekse özel sektörde izinli sayılmaları için gereken adımlar atılmalı.

•Hastanelerde servis, yoğun bakım ve acillerde aşırı yoğunluğa karşı şimdiden gereken önlemler alınmalı.