9 başlıkta Almanya’nın gündemi

BİRGÜN /ALMANYA

MÜNİH GÜVENLİK KONFERANSI BAŞLIYOR

Dünyanın güvenlik ve uluslararası politika alanındaki en büyük toplantılarından Münih Güvenlik Konferansı bugün, protestolar eşliğinde başlıyor. 56’ncı kez gerçekleştirilen konferansa 30 ülkeden devlet ve hükümet başkanlarıyla, yaklaşık 70 dışişleri bakanı katılacak. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından temsil edileceği konferansta, Suriye krizinden, küresel ısınmaya dünyanın önemli sorunları tartışılacak. Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in konuşmasıyla başlayacak konferans pazar günü sona erecek. Geniş güvenlik önlemleri alınan konferans çeşitli örgütlerin oluşturduğu Barış İttifakı’nın gerçekleştireceği eylemlerle protesto edilecek.

ALMANLARIN SAVAŞ KORKUSU ARTTI

Almanya’nın önde gelen kamuoyu araştırma kuruluşlarından, Demoskopie Allensbach Entstitüsü’nün merkezi Köln’de bulunan Strateji ve Yüksek Liderlik Merkezi için gerçekleştirdiği Güvenlik Raporu’na göre Almanya’da her 4 kişiden biri ülkenin her an bir savaşın tarafı olabileceği endişesini taşıyor. 2011’den bu yana her yıl gerçekleştirilen araştırmada, savaş korkusunun önceki yıllara göre daha fazla olduğu görüldü. Almanlara göre en büyük savaş tehlikesi ABD ile İran arasında ve enstitünün anketine katılanların yüzde 61’i bu çatışmanın Almanya’yı de içine alacağı endişesi içinde.

Rapor, Almanların ülkenin dış güvenliğinin yanı sıra, iç güvenliğe, insanların kişisel geleceklerine ilişkin endişelerine ilişkin anket sonuçlarını içeriyor.

SİYASAL KRİZ SÜRÜYOR

Almanya’nın doğusundaki eyaletlerden Thüringen’de Hıristiyan demokratlar ve liberallerin, aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif) ile işbirliği sonucu ortaya çıkan krizin federal hükümet koalisyonunun büyük ortağı CDU’nun (Hristiyan Demokrat Birlik) zirvesinde yarattığı çatlak büyüyor. Aynı zamanda Federal Hükümet’te Savunma Bakanı olarak görev yapan Annegret Kramp-Karrenbauer’in (AKK) CDU Genel Başkanlığı’ndan istifa edeceğini ve önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek genel seçimde Hristiyan demokrat partilerin (CDU ve CSU) ortak “federal şansölye adayı” (Federal Başbakan) olmayacağını açıklamasının ardından parti içinde liderlik yarışı başladı. İki yıl önce genel başkanlık yarışını AKK’ya karşı kaybeden Friedrich Merz ve Jens Spahn yeniden aday olacaklarına dair mesaj verdiler. Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’nın sempatik başbakanı Armin Laschet’in de genel başkanlığa aday olması bekleniyor. Siyasal gözlemciler iş dünyasına yakınlığıyla bilinen ve sağ muhafazakâr çevrelerin desteklediği Merz’in şansının bu kez yüksek olduğuna işaret ediyorlar. Sağ eğilimli medyada yıllar önce de parti içindeki liderlik mücadelesini Merkel’e karşı kaybeden Merz lehine bir kampanyanın başladığına dair ipuçları var. Bild gazetesinin genel başkanlığa yeniden aday olması beklenen Federal Sağlık Bakanı Jehn Spahn’ı “CDU bir eşcinsel federal şansölye için yeterince modern mi?” manşetiyle gündeme getirdi. “Göçmenlere dost” tavırları nedeniyle kendisine “Türk Armin” denilen Lachet henüz adaylığını açıklamadı.

Öte yandan CDU’nun son dönemdeki seçimlerde oy kaybı süren ve hem kendi içine, hem de dışarıya “yönetilemeyen parti” izlenimi vermesi, iki yıl içinde yeniden liderlik krizi içine girmesinin faturasının Federal Başbakan Angela Merkel’e çıkacağına işaret edenler de var. Merkel, parti içide kendisine yönelik çıkışların artması üzerine 2018 yılında CDU Genel Başkanlığı’nı bırakmış, 2021 yılındaki genel seçimlere kadar federal şansölye olarak kalacağını, ondan sonra da siyaseti tamamen bırakacağını açıklamıştı. Son günlerdeki gelişmeleri değerlendirenler bu planın tutmayabileceğini, Merkel liderliğindeki koalisyon hükümetinin daha önce sona erebileciğine işaret ediyorlar. Kısa bir süre öncesine kadar Alman sosyal demokrasisinin önde gelen isimleri arasında yer alan eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de “Erken seçim geliyor” yorumda bulundu.

CDU’LU POLİTİKACINDAN FAŞİZM UYARISI

Almanya’daki en büyük siyasi parti CDU’nun (Hıristiyan Demokrat Birlik) önde gelen isimlerinden Ruprecht Polenz’den tarihi uyarı: “Faşistler, her zaman muhafazakarların kendilerine platform sağlaması halinde iktidara gelmişlerdi. İtalya’da böyle oldu. Almanya’da da böyle oldu.”

Medyada Alman Hıristiyan demokratlarının “Twitter Tanrısı” olarak adlandırılan CDU eski Genel Sekreteri Ruprecht Polenz de aşırı sağcı parti AfD’yi (Almanya için Alternatif) “faşist” olarak tanımladı. CDU’nun liberal kanadında yer alan Polenz, kendisiyle yapılan söyleşide Hıristiyan demokratların AfD’yle hiç bir şekilde işbirliği yapmaması gerektiğini savundu.

BİR BU EKSİKTİ: Aİ WEİWEİ, ALİCE WEİDEL’LE BULUŞMAK İSTİYORMUŞ

Sürgünde yaşayan ünlü Çinli sanatçı Ai Weiwei, aşırı sağcı parti AfD’nin üst düzey yöneticilerinden Alice Weidel’le buluşup, onu anlamak istediğini açıkladı. Çin’den ayrıldıktan sonra uzun süre Almanya’da yaşayan, daha sonra da “nazizm”in burada halen etkili olduğu eleştirisinde bulunarak bu ülkeyi terkeden Çinli sanatçı, göçmen ve sığınmacılara karşı sık sık kışkırtıcı polemikleriyle bilinen Weidel’le görüşerek, onun bu pozisyona nasıl geldiğini anlamaya çalışacağını açıkladı. Weidel, bir süre öne tesadüfen karşılaştığı Weiwei’le çektiği “selfie-fotoğraf”ı sosyal medyada, ünlü sanatçının eserlerine hayran olduğunu duyurmuştu. Bilindiği gibi Weiwei’in eserlerinin bir bölümü sığınmacıların yaşadığı zorlukları ve acıları konu alıyor…

THÜRİNGEN/FDP LİDERİ LİNDNER: “UTANIYORUM”

Almanya’nın Thüringen eyaletinde aşırı sağcılarla işbirliği yapan liberal parti FDP’nin (Hür Demokrat Parti) Genel Başkanı Christian Lindner, partisi adına özür diledi. Lindner, Federal Meclis’te Thüngen’in görüşüldüğü oturumda yaptığı konuşmada “Utanıyorum, çünkü AfD’nin demokrasiyle dalga geçmesini mümkün kıldık” dedi. Oturumda partilerin sözcüleri Thüringen’le ilgili görüşlerini dile getirdi. Sol Parti’nin Federal Meclis Grup Eşbaşkanı Amira Muhammed Ali, FDP ve CDU’yu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra faşistlerin siyasal yaşamda yer almalarına fırsat vermemeyi öngören “fikir birliği”ni ihlal etmekle suçladı.

SAĞCI TERÖRLE MÜCADELE EDİLMELİ

Almanya’da İslam düşmanlığının ve Müslümanlara yönelik ayrımcılığın yaygınlaştığını belirten Sol Parti Federal Milletvekili Christine Buchholz, camilere ve diğer dini kurumlara yönelik saldırılarla ilgili olarak, “sağcı terörle kararlı bir biçimde mücadele edilmesi gerekiyor” dedi. Federal İçişleri Bakanlığı’nın Buchholz’un soru önergesine verdiği yanıta göre Almanya’da 2019 yılında her iki günde bir cami ya da dini temsilcilik İslam düşmanı saldırıya hedef oldu. Sol Parti Milletvekili Buchholz, kişilere yönelik saldırı ya da ayrımcılığa da dikkat çekti, özellikle baş örtülü kadınların tehdit altında olduğunu vurguladı.

Hafta içinde Almanya’nın dört kentindeki (Bielefeld, Unna, Hagen und Essen) camiler bombalı saldırı tehditiyle karşı karşıya kalmıştı.

ALMANYA’DA CEMEVİNE KURŞUNLU SALDIRIYA PROTESTO

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Marl kentindeki cemevine yönelik kurşunlu saldırı protesto edildi. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’na (AABF) bağlı Alevi Bektaşi Kültür Merkezi bünyesindeki cemevi 11 Şubat günü kurşunlanmıştı. Bina önünde gerçekleştirilen gösteriyle saldırı kınandı. AABF’den yapılan açıklamada saldırının Almanya’nın çok kültürlü yapısına ve birlikte yaşama kültürüne yöneldiği vurgulandı, güvenlik güçlerinin olayı en kısa zamanda aydınlatması çağrısı yapıldı. Geçtiğimiz günlerde AABF’nin Köln’deki genel merkezinin ve aynı caddede bulunan bazı binanaların duvarları ırkçı içerikli yazılamaya hedef olmuştu.

JÜRGEN KLİNSMANN’IN BERLİN MACERASI KISA SÜRDÜ

Alman futbolunun en önemli isimlerinden milli takımın eski oyuncu ve teknik direktörlerinden Jürgen Klinsmann, Hertha Berlin’den ayrıldı. Klinsmann’ın sosyal medya üzerinden bir açıklama yaparak Hertha Berlin teknik direktörlüğünü bıraktığını açıklamasının ardından klüp yönetimi ünlü futbol adamının klübün denetleme kurulu üyeliğine de son verildiğini duyurdu. Oyunculuk kariyeri boyunca birçok kez yılın futbolcusu seçilen, Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve ABD’nin büyük takımlarında top koşturan, daha sonra Almanya ve ABD milli takımlarının teknik direktörlüğünü yapan Klinsmann, Hertha Berlin’de çalışmaya 3 ay önce başlamıştı. Klinsmann’ın Bundesliga’nın alt sıralarındaki takım için adeta bir ‚kurtarıcı’ olarak karşılanmıştı.