Tam 6 ay önce akşam vaktiydi.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde 15-20 kişi bekliyorduk.

Fetullahçılar ve AKP ortaklığındaki ‘birinci kumpas’ döneminde olduğu gibi…

Fetullahçılarsız devam eden ‘ikinci kumpas’ döneminde olduğu gibi…

Yıllardır hep haklı çıkıp hep bu adliyede adaletsizliği bekleyenler, hapsedilenlerdik.

Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç, devasa beton bir kafese benzeyen Avrupa’nın en büyük adliyesinin içindeydi.

Barış Pehlivan adliye önünde, gözü sürekli telefonunda avukatlardan gelecek mesajı bekliyordu. Bizim de gözümüz, kulağımız ondaydı.

Tanıdığım en iyi gazetecilerdendir Barış Pehlivan. Haber konuşurken gözleri ışıldar, gazetecilik heyecanı o kadar coşkuludur ki etrafındakilere bulaşır. Hakikat arayışında nefes alıp verir sanki. Sadece dürüstlüğüne değil zekasına, muhakeme yeteneğine güvendiğin için bilirsin yanlış yazmayacağını. Ne nezaketinden ne de cesaretinden bir adım geri atar. Kalemiyle adalet için mücadele eden tertemiz yürekli bir insandır. İki Barış’ın bir araya gelmesi ve onların gazeteciliği bu ülke için büyük şanstır.

Tam 6 ay önce o gece…

Barış Pehlivan kendisi dışarıdayken dostu, yoldaşı Barış Terkoğlu ile Hülya Kılınç’ın adliye içinde olmasından kederliydi. Üstelik önceki kumpasların deneyimiyle kendisinin de birkaç gün içinde tutuklanacağını biliyordu. Yine de halinde ufak bir endişe yoktu. 9.5 yıl önce Barış Terkoğlu ile 19 ay hapis yattıkları günleri konuştuk. Odatv Davası’nda beraat etmişler, onları yargılayan hâkim ‘FETÖ’den tutuklanmış, daha sonra tahliye edilmişti. Barışlar şimdi yeniden hapse girecekti.

Murat Ağırel de o gece, adliye önünde Barış Pehlivan’ın yanındaydı. Her zaman olduğu gibi takım elbise giymişti, elinde tespihi vardı. ‘Gazeteci’ denilince akılda canlanan profilden farklıdır Murat. Bıçkın delikanlı duruşu vardır, aynı zamanda çok sıcakkanlıdır. Bu tezat gibi görünse de öyle olmadığını onu tanıyınca anlarsınız. Hazırladığı haberlerden ve kitap projelerinden heyecanla bahsediyordu.

Yolsuzluklar konusunda en güçlü kalemlerden olmasının sırrı; çalışkanlığı, zekası kadar vicdanı ve cesaretidir. Gazeteciliği yetim hakkını yedirmemek için aralıksız bir mücadeledir.

Tam 6 ay önce sabaha karşı…

Barış Pehlivan telefonuna baktı ve ‘Tutuklandılar’ dedi. Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç, cezaevine götürüldü.

Hülya Kılınç ile hiç tanışmadım. İfadelerinden, Gazeteciler Davası’nın ilk duruşmasındaki sözlerinden, cezaevinden yazdığı haberlerden belli meslek aşkı ve vicdanlı, iyi bir gazeteci olduğu.

Bir gün sonra…

Savcılık tarafından çağırıldığı adliyeye cezaevi çantasıyla gelen Barış Pehlivan tutuklandı.

İki gün sonra…

Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne götürüldü.

3.5 ay sonra…

İlk duruşmada üç gazeteci tahliye oldu.

6 ay sonra…

Hülya Kılınç, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan, halen ağır tecrit koşullarında hapsediliyor.

***

Gazetecilere mesnetsiz suçlamaları uzun uzun anlatmaya gerek yok. Aklımızla alay eden bir iddianame.

Gazetecilerin hapiste olmasından mutlu olanlara bakmak gerçeği anlamak için yeterli.

Melih Gökçek ve oğlu çok mutlu.

Gazeteciler Davası’nda suçlama konusu haberin yayımlanmasından haftalar önce kanalları Beyaz TV’nin Haber Müdürü’ne talimatı vermişlerdi. Cumhurbaşkanlığı uçağında Erdoğan’a Odatv’yi hedef alan soru sordurdular. Erdoğan cevabına soruya teşekkür ederek başlamıştı.

Osman Gökçek gazetecilere yönelik gözaltı kararlarından bir gece önce televizyonunda Odatv’ye iftiralar attığı özel yayın yapıyordu.

Çünkü Odatv, Gökçeklerin yolsuzluklarını haber yapmıştı. Murat Ağırel, Melih Gökçek’in helikopter vurgununu ve nice akçeli dümenleri yazmıştı.

Pelikan Grubu çok mutlu.

Yayın organlarındaki haberlerle, maaşlı trolleriyle gazetecileri linç etmek için çok çalıştılar. Sabah Gazetesi ‘Murat Ağırel’in 15 dakikalık sır görüşmesi’ başlığıyla casusluk algısı yaratmak için haber yaptı. ‘Sır görüşme’ dedikleri Youtube’da halen duran canlı yayına telefon bağlantısı çıktı.

Pelikancılar nasıl mutlu olmasın. Vakıflarına belediyelerden aktarılan milyonlarca doları, devlet içindeki örgütlenmelerini, FETÖ borsalarını anlatan gazetecileri hapsetmeyi başardılar.

Tarikatlar çok mutlu.

Gazetecileri, daha önce kellelerini almakla tehdit etmişlerdi. Çünkü Barışların, Metastaz, Murat Ağırel’in Sarmal kitabı, devlette yuvalanan tarikatlar gerçeğini gözler önüne seriyordu.

Saray çok mutlu.

Tüm çarklarının mutluluğu onun mutluluğu.

Yıllarca emek harcandı gazetecileri susturmak için. Çakma Goebbels’in yönettiği ülkedeki medyanın yüzde 95’i yeter mi? Saray alkışa doyar mı?

Sonuç olarak;

Marvel filmi gibi ülke. Kötüler ve iyiler, ucuz senaryolardaki kadar net.

Ama bizim gerçeğimiz işte.

9 Eylül Çarşamba, saat 09.00…

Gazeteciler Davası’nın ikinci duruşması görülecek.

Yine Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde olacağız.

Çünkü her kumpasta tekrar tekrar yaşayarak öğrendik:

Kötülüğe susmak iyileri yalnız bırakmaktır.