Ego şampiyonu Milli Takım’ın EURO 2016’dan erken elenmesinin yarattığı keder henüz çok tazeyken, herkesten tek tek hesap soracaklar henüz hesabı görmek üzere olay yerine dönmemişken, turnuvaya ülkece hazırlanamamış olmanın üzüntüsüyle bir kenarda otururken, pireler berber, develer tellal iken masal değişiverdi. Bir sabah uyandık ki, Rusya’ya “üzgünlükler” bildirmiş, İsrail’le masaya oturuvermişiz. Rusların turist olarak da olsa sıcak denizlere inme ihtimaliyle iklim değişmiş, Akdeniz olmuş. Ortadoğu’da bir stratejik derinlik varmış, ah onu kimler almış götürmüş, satamadan getirmiş. Ne olduysa olmuş, sonunda İsrail yine stratejik ortak olmuş. Neyse ekseni kaydırmadan konumuza dönelim. İş bu diplomatik gelişmeler üzerine, medyanın Milli Takım’ı aratmayan ego ve hayal karnavalına bir göz atmak istiyorum bu hafta Köşe Vuruşu’nda. Zira İsrail ve Rusya diplomasisinin allanıp pullanmasında tıpkı milli takımın reklamlar, primler ve içi boş büyüklenmelerle şişirilmesine benzer bir şeyler var.

Üzüntülü bir zafer havası
İç basına “Rusya’ya üzüntülerini bildirdi” diye yansıtılan olay, dış basında adlı adınca “özür” olarak yer aldı. BBC’den Russia Today’a kadar pek çok uluslararası kuruluş bu olayın diplomasi dilindeki tercümesine (özür) yer verirken, medyamız içerideki seçmene yönelik algı oyunlarına doyamadı. Uçak ilk düşürüldüğü zamanlarda estirilen “hamaset” ve zafer rüzgârı, yerini diplomasi atağı güzellemelerine bırakmıştı. Sonuçta üzüntülerimizi bildirmiştik. EURO 2016’da grup kuraları çekilince; İspanya’yla kol kola gideriz, şeker gibi kura havalarına girip elendikten sonra “seviyeler böyle, bu seviyelerde bu işler zor tabii” dönüşlerine benziyordu. Daha aylar önce Rusya’ya esip gürleyenler “Hızla düzelecek” (ilişkilerden söz ediyor) manşetleri atmaya başlamıştı. Üzülerek zafer kazanmıştık kısacası.

İsrail’i nasıl dize getirdik?
“İsrail diz çöktü” manşetini mi istersiniz, “Ve aleyküm Şalom”umu, “Gazze’de çifte bayram”ı mı ,yoksa “Filistin’e halel getirmeyiz” mi? İktidar medyası sanki İsrail’in elinden Gazze’yi çekip kurtarmış gibi bir hava estirdi. Oysa ki, daha yenilerde ön sayfalardan “terörist devlet” başlıkları atılıyordu. Şimdi nasılsa masaya oturulmuş, güya tüm şartlar da kabul ettirilmişti. Oysa üç şart vardı: Özür, tazminat, ablukanın kaldırılması. Abluka kaldırıldı gibi bir hava estiriliyordu ama Gazze’ye deniz ablukasının devam edeceği İsrail tarafından açık açık söylenmişti. Sadece ambargonun esnetilmesi söz konusuydu, o da Kadri Gürsel’in Cumhuriyet’te belirttiği üzere iddia düzeyindeydi. Ambargonun esnetilme ihtimali bile elbette Gazze için önemli ama bunu “Abluka kaldırıldı” diye satma hevesinin sonu yok. Hayalcilikten başka bir şey de değil. İktidar bunu böyle servis edince medyası da coşuyor tabii. EURO 2016’da Milli Takım’ın en iyi üçüncülere girme ihtimali belirdiğinde zafer havası estirip, hesap soracağız diye parmakların sallanmasına benziyor bu. Sonrası vah İtalya, ah İrlanda. Daha da sonrası sessizlik.

Gayri safi milli hamaset
Milli takım EURO 2016’da ilk iki maçından yenik ayrıldıktan sonra, anlaşmalar gereği televizyonlarda “hamaset” dolu milli takım reklamları yayınlanmaya devam etmişti. İsrail ve Rusya ile diplomatik gelişmelerinin ardından yapılan algı yönetimi işte, reklam kuşağının kara mizah kuşağına dönmesini sağlayan o iletişim kazasına çok benziyor. Bu boş diplomatik zafer propagandasının anaakım medya bu derece ellerindeyken, seçmen nezdinde işe yaramayacağını da söyleyemeyiz. Çünkü böyle şeylerin sonuçları EURO 2016’daki kadar net görülemiyor. Milliyetçiliğin altında saklanıyor, üstü örtülüyor, ateş düştüğü yeri yakıyor. Oysa futbolda her şey açık. İlk iki maçta oynanan futbol da ortada, kupaya devam edilemediği gerçeği de. İşte oradan artan gayri safi milli hamaset şimdi bu diplomatik geri adımların tam tersiymiş gibi süslenmesinde kullanılıyor. Çünkü biliyorlar ki bayılıyoruz buna. Benim tüm bu diplomatik tantanadan aklımda kalansa üzüntü ve muz kabuğu. Hatta hay bin yerfıstığı! Liseliler bilmez.