Cumhuriyetin üç temel fobisi vardı: şeriatçılık, bölücülük ve komünistlik... Komünistlik sorun olmaktan çıktı şükür; şimdi komünistlik...

Cumhuriyetin üç temel fobisi vardı: şeriatçılık, bölücülük ve komünistlik... Komünistlik sorun olmaktan çıktı şükür; şimdi komünistlik bakımından tek sorun biber gazı ve cop masrafı olsa gerek… Tövbe estağfurullah, şimdi de şeriatçılar maazallah bölücülük sorununu mu çözecek? Kafalar işte böyle karışıktı ki…
Derken efendim, asıl bombayı dünkü demeciyle Öcalan patlattı: “Ben Fethullah Hoca'yı takip ediyorum, okuyorum. Olumsuz değerlendirmiyorum. Kürdistan'da okulları cemaatleri var, örgütlüler. Demokratik temelde, karşılıklı yaklaşımlar olabilir” dedi. İyi mi?
Daha bitmedi, Öcalan bunun yanı sıra ABD ile ilgili de önemli bir beklentisini dile getirdi: “İşte Kuzey Irak'ta zaten Barzani-Talabani'yle işbirliği içindeler. Bizimle de bu şekilde uzlaşmak isteyebilirler.”
Hemen söyleyeyim. Bu sözleri öne çıkarmamdaki kastım, “Bakın işte Öcalan da cemaatçilerle ve ABD’yle uzlaşma peşindedir. İşin encamı belli olmuştur. Bu süreçten hayırlı bir sonuç çıkmaz!” filan değil... Başka bir şey…
Şimdi, Öcalan’ın cemaat ve ABD hakkında yaptığı bu iki tespit (ya da tercih) kendisinden beklenen “yol haritası”ndaki en önemli kilometre taşları olarak okunabilir ve sürecin bundan sonraki evrelerini analiz bakımından son derece önemlidir.
Süreçte inisiyatif almak, çözümün biçimlenmesinde belirleyici olacak… Bugüne dek, Öcalan’ın inisiyatif alması önünde (askeriye hariç) iki engel vardı: Birincisi cemaat, ikincisi ABD… Bu ikisi Öcalan’ı ve PKK’yi dışlayan bir çözüm seçeneği sunarak hem askeriyeyi hem Türk kamuoyunu ikna etme peşindeler…
Cemaatin gücü elbette dinden, sermayeden ve illa ki ABD’den geliyor. AKP hükümeti cemaati bölgede vurucu gücü olarak kullanıyor. Önce DTP yanlısı Kürtleri “dil mi din mi” ikilemine sokmuştu. Şimdi “hem dil hem din” diyerek yapacağı Kürt açılımıyla bir çalım daha atmış oldu.
Bu koşullarda Öcalan’ın yaptığı son hamlenin ikinci nedeni, ABD’den gelen ciddi tehdidi ekarte etme arzusu olabilir. Obama danışmanı Henri Barkey, Kürt raporunda, PKK hizaya gelmezse açıkça Kandil’in bombalanmasının “ihtimal” dâhilinde olduğundan söz etmişti. (Öcalan’ın avukatlarıyla son görüşmesinde Henri Barkey’i de sitayişle anması manidardı.)
Askeri alandaki mücadelede, açıkça söylemek gerekirse, iki taraf da birbirinin bileğini bükemedi. Yani haldeki durumda PKK’nin de bileği bükülememiş, resmi dille söylenirse “terörün beli” kırılamamıştır! Şimdi ise Öcalan’ın ve PKK’nin karşısına, ilk kez askeri alan dışında “birleşik bir güç” çıkarılıyor. Son demecinden anlaşıldığı kadarıyla, Öcalan, bu kez cemaatin ve ABD’nin bileğini bükemeyeceğine ikna edilmiş olabilir mi? Sanırım Öcalan da beklenmedik çalımlarla hükümetin açılım sürecine bir şekilde dâhil olmak peşinde…
Yani bütün kartlar yeniden karıştırılıyor ve öyle dağıtılacak… Bugüne kadar, şunlar şunun elindedir, bunlar şunun elindedir diye bildiğimiz kartlar, yeniden dağıtıldığında el değiştirecek. Demem şu ki, kimin elinde hangi kartlar var, bunları bilmeden tezahürat yapmak ya da yuh çekmek abestir.
Nitekim bu süreçte özellikle solculara bir haller oldu. Kimisi AKP’ye hayran kurban… Kimisi de açılımı AKP yapacak diye, handiyse Kürtlere düşman... Yahu her şey bir yana, “son çözümlemede” Erdoğan da Baykal da aynı dilden konuşmuyor mu? Başbakan Kürt açılımını “Bu bir Milli Birlik Projesidir” diye adlandırdı. Baykal da “hepimiz Türk milletinin parçasıyız” dedikten sonra “Etnik kimlikler şerefimizdir” diye eklemişti. Peki ama bu zorlama, bu saçmalık nedendir? “Etnik kimlik” nedir? “Millet” nedir? “Kürtlük” gibi “Türklük” de bir etnik kimlik değil midir? O halde CHP genel başkanı neden “Türkiye Milleti” diyemiyor ki? İspanya milleti gibi… Çin milleti gibi…
Deniz Baykal’ın bu haliyle savunduğu şey sosyal demokrasi değil “soysal” demokrasidir; yani sadece Türk soyu için demokrasi… Neyse ki partisi içinde halen demokratlar da var. CHP Ankara Milletvekili Eşref Erdem “Bugün CHP şovenist, aşırı milliyetçi, içine kapanık çevrelerin sözcüsü konumuna gelmiştir. CHP’nin yapması gereken tek şey gerilimi tırmandırıcı şahin politikalardan mutlaka uzaklaşmasıdır. CHP bu adımlara mutlaka katkı vermeli” diye söylenmesi gerekeni söyledi işte…
Sonuç olarak: Hele bir, şu akan kanı durduracak ilk adımda, açılımda uzlaşsınlar. Gerisini sonra tartışırız. Kürtlerin özgürlüğünün, illa ki yoksul Kürtlerin özgürlüğünün, adam yerine konmasının, cemaat ve ABD eliyle olamayacağını anlatmaya daha vaktimiz var.