AB, geçtiğimiz salı günü yaklaşık 90 saat süren görüşmelerin ardından tarihinin en büyük bütçe ve finans paketini kabul etti. Tarihi anlaşmasının ardından gözler içeriğe, verilen tavizlere ve uzlaşılara çevrildi.

AB’nin uzlaşı ve taviz zirvesi

Doğuş SARPKAYA

Pandeminin yarattığı yıkımı engellemek için devreye girecek yeniden inşa projesi için öngörülen 750 milyar avronun 390 milyarı, ki görüşmeler başlarken 500 milyar avro olması konuşuluyordu, geri ödemesiz destek, geriye kalan miktar ise kredi olarak verilecek. Ödemelerin hukuk devleti ilkeleri koşuluna bağlanması konusu da ciddi anlamda yumuşatıldı. Zirve sonuçlarının herkesi memnun etmediğini söylemek mümkün.

Avrupa Parlamentosu Mutsuz

Zirve sonucuna tepki veren kurumlardan Avrupa Parlamentosu. Parlamento başkanı David Sassoli daha önce 1 trilyon 300 milyar düzeyinde bir teklifte bulunmuştu ve görüşmeler sonucu ortaya çıkan yaklaşık 1 trilyon 74 milyarlık bütçenin yetersiz olduğunu dillendiriyor. Ama parlamenterleri asıl rahatsız eden konu temel hak ve hürriyetler konusunda verilen tavizler. AB üyesi devletler, zirvede, ülkelere verilecek mali desteğin hukuk devleti ilkesi koşuluna bağlı olmasını öngören bir maddeden vazgeçti. Bu maddeye muhalefet edenlerin başında Macaristan ve Polonya geliyordu. O madde yerine Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'nin benzer bir kararname çıkarmasına karar verildi, ama otoriteler Konsey'de gerekli çoğunluğun sağlanacağı konusunda şüpheli olduklarını belirtiyorlar.

Avrupa parlamenterleri yargı ve medya bağımsızlığının yanında Erasmus projesi başta olmak üzere eğitim, sağlık, kültür, sanat, araştırma ve altyapı gibi konularda da daha fazla bütçeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar. Sınır güvenliği konusuna da özel önem verilmesi gerektiği özellikle vurgulanıyor.

Bütçenin yıl sonuna kadar Parlamento tarafından onaylanması gerekiyor ama bütçenin mevcut haliyle onaylanmayacağı netleşti. Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda gelecekteki bütçede çeşitli değişiklikler yapılmasına ilişkin ilke kararı 465 "evet", 150 "hayır" ve 67 "çekimser" oyla kabul edildi. Alınan bu kararın sonucunda Avrupa Parlamentosu ve AB konseyi arasında bütçe müzakereleri yapılacak.

Avrupa Basını Kaygılı

Avrupa basınında ise iki eğilim öne çıkıyor: Anaakım, anlaşmanın zayıf yönlerini görmezden gelip bir uzlaşının çıkmasına sevinirken; muhalif basın ise kaygıları dillendirmeyi seçiyor.

Anlaşmanın boyutu, iklim ve çevre konusunda alınan kararlar ana akımın öne çıkardığı konular. Buna karşı kaygılarını dile getiren köşe yazarları ise yolsuzlukla ve otoritarizmle yeterince mücadele edilmediğini düşünüyor. Hukuk devleti ilkeleri ile ilgili maddenin anlaşmadan çıkarılması kaygıları arttırıyor. Pek çok yorumcu AB hibeleri aracılığıyla zenginleşecek devlet görevlileri ve hükümet yetkilileri konusunda şimdiden önlemler alınmasını gerektiğini vurguluyor.

Mesela İtalyan La Stampa’ya yazan Giampiero Massolo, hukuk devleti ilkesinin bencilce çıkarlara kurban edildiğinden şikayet ediyor: “Ortaya çıkan görüntü nev'i şahsına münhasır bir entegrasyon süreci. Tek tek ülkelerin 'küçük zaferlerine' hoşgörüyle yaklaşılan, ama aslında bunların projenin tamamının tutarlığı açısından 'küçük yenilgiler' olduğu gerçeğinin dikkate alınmadığı bir süreç. Özellikle de hukuk devleti ilkesi hususunda. Başbakan Rutte ve diğerlerinin sorunla başa çıkma yöntemi, sorunun basitleştirilmesine ve pazarlık edilmemesi gereken bir konunun diğer müzakere konularının arasında kaybolup gitmesine neden oldu.”

AB Sarsılıyor

İsveç’in Sydvenskan gazetesi edisyonu ise AB’nin hukukun üstünlüğü ve demokrasi konusunda büyük bir şansı teptiği ve Avrupa değerlerini göz önünde bulundurmadığını için başarısız bir zirve yaşandığını belirtiyor. Gazete, bütçe görüşmeleri aynı zamanda demokratik güçlerin canlanması ve otoriter rejimlere karşı bir denge oluşması için bir fırsat olacakken, AB’nin paketin yükü altında sarsılmaya başladığını, bunun sebebinin ise sonuçların net olmaması olduğunu vurguluyor.

Sonuçta, tek tek ülkelerin egemenleri için zaferle sonuçlanan bir zirveden bahsetmek mümkün. Tutumlu dörtlü denilen Hollanda, Avusturya, İsveç ve Danimarka pandemi için ayrılan hibelerin 390 milyar civarında kalmış olmasını sağlamış durumda. Buna karşın Macaristan, Polonya ve Çekya yargıya müdahale, temel hak ve özgürlükler gibi konularda AB müktesebatına aykırı ayrımcı politikalarını sürdürmelerinin önüne geçecek maddeyi anlaşmadan çıkarabildikleri mutlu gözüküyor. Güney ülkeleri pandemi nedeniyle sarsılan ekonomilerini canlandıracak bir yardım aldığını düşünüyor. Almanya ve Fransa ise en sonunda bir anlaşmanın çıkmasından memnun.

Buna karşın anlaşma herkes için büyük bir yenilgiye işaret ediyor. AB ilkeleri, demokrasi, temel hak ve hürriyetler gibi konularda sürekli geri adım atan ve yükselen sağ siyasetin ekmeğine yağ süren anlaşmanın Avrupa halkları için bir zafer olduğunu iddia etmek zor.

Kaynak: Euronews, La Stampa, Sydvenskan.