Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında önceki döneme göre Türkiye-AB ilişkilerinde yumuşama belirtileri ortaya çıktı. Uzmanlar, Türkiye’nin AB için öneminin arttığını, yeni bir dönemin başlayacağını ifade etti.

AB’yle güvenlik yakınlaşması

Sercan MERİÇ

Türkiye geçen hafta birçok diplomatik temasın gerçekleştiği bir hafta yaşadı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz Türkiye’ye gelerek AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Diğer yandan Antalya Diplomasi Forumu’nda da 70’i aşkın ülkeden onlarca bürokrat Türkiye’de buluştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, forum sürecinde Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile bir araya geldi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle ilgili denge politikası izlemeye çalışan Erdoğan’ın diğer yandan AB ve Batı’ya yönelik daha sıcak mesajlar vermeye başladığı dikkat çekti. Dikkat çeken açıklamalardan birisi Scholz ile gerçekleşen ortak basın toplantısında yaşandı. Erdoğan, Rusya’dan alınan ve S-400’leri de içinde barındıran silahların alımının devam edip etmeyeceğine dair soruya, “Bugüne kadar aldığımız silah veya silahlar var. Şartlar ne getirir, ne götürür, görmemiz lazım” cevabını verdi. Scholz ise “Türkiye ile AB işbirliği içinde. Gelecek için planlarımız var” dedi. Tüm bu diplomasi trafiği “Erdoğan, AB’yle yeniden yakınlaşmaya mı çalışıyor?” sorularını gündeme getirdi. Rusya ile ilişkilerin nasıl şekilleneceği de kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Siyaset Bilimci Prof. Dr. İlter Turan ve Avrupa Birliği (AB) ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Dr. Can Baydarol gelişmeleri değerlendirdi.

ab-yle-guvenlik-yakinlasmasi-992000-1.
Prof. Dr. İlter Turan - Dr. Can Baydarol

***

1- GÜVENLİK ENDİŞESİ TETİKLEYİCİ

Turan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi sonucunda bütün Batı dünyasında güvenlik sorunlarının yeniden ön plana çıktığını ifade ederek, “Bu çerçevede de Avrupa’nın güvenliğinde Türkiye’nin oynadığı önemli rol göz önünde bulundurulduğu zaman gerek Avrupa ülkeleri gerek ABD’nin Türkiye’ye bu çerçevede ilgi göstermesi pek şaşırtıcı değil. Buna karşılık Türkiye’de zaten son zamanlarda yaşadığı iktisadi sıkıntılar dolayısıyla Batı’yla olan ilişkilerini tamir etmeye çalışmaktaydı. Yalnız bu yakınlaşma daha çok güvenlik endişeleriyle şekilleniyor. Bu güvenlik endişelerinin diğer alanlarda da ilişkilerin iyileşmesi ve işbirliğinin artması için bir zemin oluşturacağını düşünmek mümkün. Ama Türkiye’nin iç koşulları düşünüldüğünde hukuk devletinden uzaklaşılmış olması, insan haklarının gözetilmesinde yaşanan aksaklıklar, demokrasinin işleyişinde görülen genel bozukluklar dolayısıyla Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda bir iyileşme beklenmesi için bir sebep yoktur” dedi.

2- S-400’LER SATILABİLİR

Rusya’dan alınan ve Batı blokuyla krize neden olan S-400’lerle ilgili değerlendirmelerde bulunan İlter, şunları kaydetti: “Türkiye, S-400’leri almakla birlikte operasyonel hale getirmedi. Buna karşılık özellikle ABD, genel olarak NATO da bu silahların Türkiye’nin dışına çıkarılması üzerinde ısrarlı davranıyordu. Rusya’yla olan ilişkilerde ortaya çıkabilecek sarsıntılar belki bu silahların Rusya’yla da anlaşarak başka bir yere satılması gibi konuları gündeme getirebilir. Cumhurbaşkanı’nın ‘gelişmelere bakacağız’ ifadesi de böyle değerlendirilebilir. Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili de şu anda bir ilerleme yok. Onu ticari bir ilişki olarak düşünmek mümkün. Rusya’yla ilişkilerin düzelmesi çerçevesinde değerlendirilebilecek bir proje. Türkiye, enerji bağımlılığı konusunda Rusya’dan bir miktar uzaklaşmaya çalışacak. Herhalde bir şekilde onun uzun vadeli sonuçlanması ve hizmete girmesi için bir gayret gösterilecektir.

3- RUS GAZINA ALTERNATİF YOL

Avrupa Birliği (AB) ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Dr. Can Baydarol ise temaslara ve gelişmelere 3 açıdan baktığını ifade ederek, şunları aktardı: “Uzun yıllardır Avrupa enerji kaynakları çeşitlendirilmesi meselesi vardı. Burada net bir şekilde İsrail’den başlayarak yukarıya doğru Akdeniz petrolünün Türkiye üstünden batıya akması meselesi var. Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le dört saatlik bir konuşma yaptı Erdoğan. O da Azeri doğalgazının Türkiye üzerinden nasıl akıtılacağı konusuydu. Bütün bunların yapılabilmesi için Ermenistan’la, İsrail’le barışmak şeklinde ön adımlar gördük. Yani bütün mesele Rus gazına karşı bir alternatif yaratmakla alakalı. Bu hamleler Türkiye’yi bir anlamda Avrupa’ya giden enerji koridorundaki anahtar ülke haline getiriyor. Bu gelişmeler Doğu Akdeniz’deki agresif politikaların da değişmesi anlamına gelecektir. Miçotakis’in bu kadar sorunlu bir dönemde gelip Türkiye’yle konuşmayı göze alması herhalde kendi kararı değil. O da başka bir yönlendirmeyle geliyordur. Bir diğer konu Çin’in ‘Kuşak-Yol’ projesinin karayolu ayağı. Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan yollar Ukrayna ve Rusya’dan geçiyor. Şimdi bütün bu karayolu taşımacılığı Türkiye üstünden geçecek.”

4- AB’DEN SAVUNMA ATAĞI

2000’li yıllarda AB’ye özel olarak konuşulan ortak güvenlik politikası inşasına dair tartışmaları hatırlatan Baydarol, “Rusya’nın nükleer tehdidi, ABD tarafından yönlendirilen Zelinski’nin tahrikleriyle ortaya çıkan bu savaş, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa Avrupa’da bir güvenlik tehdidi haline dönüştü. ‘Avrupa savunma güvenlik kimliği’ meselesinin tekrar tartışılmaya açılacağını düşünüyorum. Bu NATO’ya paralel mi olur, yoksa NATO artık Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dediği gibi beyin ölümünü gerçekleştirmiş bir üst yapı mıdır, ileride göreceğiz. Avrupa savunmasının en azından silah boyutunun bu şekilde devreye sokulmak istendiği anlaşılıyor. Malum bir Avrupa ordusu diye bir şey çıkarmaya çalıştılar, fakat 60 bin kişiyi geçemedi. Burada Türkiye’nin önemi kişi anlamında NATO’nun ikinci büyük ordusu olması itibarıyla Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi kaale almak zorunluluğu ortaya çıkıyor” dedi.

5- ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Türkiye-AB ilişkilerinin bundan sonraki gidişatının eskisi gibi olmayacağını kaydeden Baydarol, “Türkiye’yi sürekli oyalayan, en basit Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda bile adım atmayan, vize serbestisini hiç konuşmayan bir AB’den, daha sıcak mesajlar gelen bir AB’ye doğru bir dönüşüm olmasını bekliyorum. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de Türkiye’yle çok daha sıcak bir döneme girilmesi gerektiğini ifade etti. Bu tam üyelik olur mu olmaz mı, onu şu anda kestiremem ama çok daha sıkı bir dönemin geldiğini görüyoruz. AB ve ABD için en büyük tehdit Türkiye’nin Rusya, Çin eksenine kaymasıdır. Dolayısıyla bunun gözü almayacaklardır" dedi. İş insanı Osman Kavala ve eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kısa bir sürede serbest bırakılmalarını şaşkınlıkla karşılamayacağını belirten Baydarol, "Türkiye hiçbir şekilde arzu ettiğimiz hukukun üstünlüğüne saygılı, çok demokrat bir ülke değil. Ama maalesef şu anda değerleri tartışmıyoruz. Şu anda tartıştığımız şey tamamen reel politik olgular” değerlendirmesini yaptı.