ABD-Çin ticaret savaşı kalıcı

ALP KADIOĞLU
ABD ve Çin’in birbirlerinin ürünlerine koyduğu ek vergiler 1 Eylül itibariyle başladı. 1 Ekim’de de ABD, Çin ürünlerine yeni vergiler koyacak. Ancak ticaret savaşları, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump ve Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) lideri Şi Cinping’in kişisel tasarrufları gibi gösteriliyor. Pekin Üniversitesi finans profesörü ABD’li iktisatçı Michael Pettis ile konuştuk. Pettis, ticaret savaşlarının liderlerin kişisel tasaruflarının ötesine geçtiğini düşünüyor.

ABD ve ÇHC’nin arasındaki ticaret savaşı Trump’ın kişisel kararlarından mı kaynaklanıyor?

Bence mevcut ticaret savaşı Trump ve Şi ya da ABD ve Çin arasında geçen bir hadiseymiş gibi yorumlanmamalı. Ticaret savaşları, “The Great Rebalancing” (Büyük Yeniden Denglenme) başlıklı kitabımda belirttiğim gibi dünyadaki tasarruf ve ticaret dengesizliklerinin bir sonucu. Bu dengesizlikler yıllar içinde cari fazla ve cari açıkları şişirdi. Dünya çapında borç oranlarının sürdürülemez bir şekilde büyümesine neden oldu. Bu da ticaret savaşlarının doğmasına sebep oldu. 2010 yılında bu eğilimleri görüp Financial Times için yazmış olduğum yazıda ticaret savaşlarının ileride ciddi bir problem olacağını söylemiştim.

ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı hangi tarafa daha fazla zarar verir? Trump’ın danışmanı, Çin ve ticaret savaşları konusunda şahince politikaları savunan Peter Navarro haklı mı?

Ticaret savaşları, Çin gibi ticaret fazlası olan ülkelere daha fazla zarar verir. Tarihteki birçok örnek bunu kanıtlar. Ticaret fazlası olan ülkeler daha verimli oldukları için değil, zayıf iç talebe sahip oldukları ve üretim fazlalarını ihraç etmek zorunda oldukları için ticaret fazlası verir. Eğer bu ihracatı gerçekleştiremezlerse fabrikalar kapanır, işsizlik artar. Çin’de de durum bu. ÇHC bu koşullarda daha dengeli bir ekonomiye sahip olmak için iç talebini güçlendirmesi lazım. Aksi halde dengesizlikler sürdürülemez hale gelir. Navarro da Çin gibi ülkelerin dengesizliklerinin ABD tarafından sübvanse edilmemesi gerektiği iddiasında haklı. Ancak Çin’e çok fazla odaklanması yanlış. ABD ikili dengesizliklere değil, toplam dengesizliklere odaklanmalıdır ve örneğin Almanya, Çin’den bu konuda çok daha büyük bir sorundur. Daha da kötüsü, Navarro’nun ticarete olan yaklaşımı, 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarındaki, modası geçmiş, ticaret modellerine dayanıyor. Bu yanlış modeller yüzünden gümrük vergilerinin ticaretteki dengesizlikleri gidereceğini düşünüyor. Hâlbuki bu vergiler ticaret açıklarını ortadan kaldırmıyor, başka yere kaydırıp tedarik zincirinde bozulmalar yaratıyor. Gümrük vergilerinin sorunu çözmediğini açıkça görüyoruz görüyoruz: ABD’nin Çin’le olan ticaret açığı azalmakla birlikte dünyanın geri kalanıyla olan ticaret açığı artıyor. Ekonomistlerin asıl eğilmesi gerekilen konu Almanya, Çin ve Japonya gibi ülkelerdeki gelir dağılımındaki bozukluklar. Gelir eşitsizliği bu ülkelerde sıradan insanların ürettikleri ürünleri tüketmesini engelliyor. ABD’nin bunu engelleyebilmesinin tek yolu ise ABD’ye giren sermayeyi vergilendirmesi, ithalatı değil.

ÇİN, ABD TAHVİLLERİNE MUHTAÇ

ÇHC, ticaretten elde ettiği gelirin büyük bir kısmını ABD devlet tahvillerini yatırıyor. Pekin, elinde tuttuğu ABD borcunu ABD’ye karşı bir silah olarak kullanabilir mi?

Hayır, bu büyük bir efsane. Çin’in ABD borcunu satın alması zorunluluktan kaynaklanıyor ve bunu istediği zaman bırakamaz. Çin, ihracat yapıp ticaret fazlası vermek istiyorsa yabancı sermaye varlıklarını satın alması lazım. ABD devlet tahvilleri ise yabacıların kolaylıkla satın alabildiği ve yeteri büyüklükte olan tek piyasa. Pekin, ABD’nin borcunu satın almayı bırakırsa bunun ABD tahvilleri piyasasında etkisi kısıtlı olur ve Çin’in ihracatı azalmaya başlar, ekonomisine zarar verir.

Trump ABD’li şirketlere Çin’le iş yapmayı bırakma emri verdi. Etkili olur mu?

Başkanın acil durumlarda kullanılabilecek bazı güçleri var, ama burada elinde fazla kozu olduğunu düşünmüyorum.

ÇHC, Trump politikalarını geçici bir evre olarak yorumlayıp 2020 seçimlerine kadar zaman mı kazanmaya çalışıyor? Bir sonraki ABD lideri ÇHC’yi ticaret alanında sıkıştırmaya devam eder mi?

Pekin’in şu an için stratejisinin zaman kazanmak olduğunu, ancak bunun onlar için bir hata olduğunu düşünüyorum. 2020’de seçilecek ABD başkanı, Trump veya Demokrat Parti’nin adayı olsun, bu ticaret sorununu ortadan kaldırmayacak.

ÇİN ABD'Yİ GEÇEMEZ

Son zamanlarda ABD, Huawei gibi Çinli teknoloji şirketlerini tehdit olarak görüp yaptırımlar uyguluyor. Pekin’in Made in China 2025 projesi Çin’i kısa bir sürede imalat merkezinden teknolojik güce çevirme iddiasında. Sizce Çin’in atılımları ABD’nin teknolojik üstünlüğünü tehdit ediyor mu?

Çin’in yükselişi ve Çin teknolojisinin yükselişi hakkında kesinlikle çok fazla Amerikan paranoyası olduğunu düşünüyorum. Benzer paranoyalar 1960’larda Sovyetler Birliği, 1980’lerde de Japonya için vardı. Amerikalılar 20 sene içinde bu ülkelerin ekonomilerinin ve teknolojilerinin ABD’ninkini geçeceğini düşünüyorlardı. Bu tezlerin yanlış olduğu zaman geçince belli oldu. Çin’in ABD’yi geçeceği iddiası da benzer paranoyalara dayanıyor ancak insanları aksine ikna etmek çok zor.

Çin’in yatırım odaklı büyüme modelinin farklı nedir?

Çin’in yatırım odaklı büyüme modelini 2. Dünya Savaşı’ndan beri onlarca ülke uyguladı. Hepsi başlangıçta hızlı bir büyüme dönemi yaşadı ve ardından gelen borç artışlarıyla birlikte finansal krizler yaşadı. Brezilya’nın 1982-83 krizi ya da Japonya’nın finansal krizi ve ardından gelen “kayıp on yılları” buna örnektir. Çin’deki ekonomik dengesizliklerin boyutu ise şu zamana kadar gördüğümüz örnekleri kat kat aşıyor. Çin’deki yerel yönetimler, ekonominin daha da yavaşlaması ve işsizliğin yükselmesinin önüne geçmek için yüksek miktarda parayı verimsiz ve gereksiz projelere harcıyor. Bu da yerel yönetimlerin, şirketlerin ve finans kurumlarının borçlarının hızla artmasına sebep oluyor. Çin’in borç sorununu kontrol altına alması ve yeniden dengelenmesinin oldukça uzun ve zorlu bir süreç olacağını tahmin ediyorum.

ÇHC ekonomisini yeniden dengelemek için ne yapabilir? Karşısında ne gibi engeller var?

Çin’deki hanehalkı tüketim ve tasarruflarının gayrisafi milli hasıladan aldığı pay dünya tarihinde hiç görülmediği kadar düşük. Pekin, elitlerin ve yerel yönetimlerin gelirinin sıradan insanlara akmasını sağlayacak politikalar uygulamalı. Çin’deki yönetimler ülkedeki gelir dağılımını düzeltmek için 2007’den beri uğraşıyor ve başarısız oluyor. Bunun sebebi de yerel yönetim ve elitler olarak adlandırabileceğim kesimden çok ciddi politik dirençle karşılaşmaları. Bu yüzden Şi Cinping yönetime geldiği 2013’ten beri gücü elinde toplayıp muhalefeti yok etmeye çalışıyor.

DOLARDAN VAZGEÇMEK ZOR

İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney geçtiğimiz haftalarda ABD dolarının küresel rezerv para statüsünü kaybetmesi gerektiğini savundu. Sizce ABD’nin rızası olmadan doların yerine başka bir para geçebilir mi?

Gerçek şu ki bu geçiş ancak ABD’nin isteği ile yapılabilir. Birçok yabancı lider veya kurum doların küresel rezerv para statüsünü kaybetmesi gerektiğini söylüyor ama bunun ne anlama geldiğini anlamıyorlar. Mevcut küresel ticaret sistemi, fazla tasarrufların ABD varlıklarına yığılmasıyla yürüdüğü için, dünyanın dolardan vazgeçmesi ekonomik olarak dünya için çok acı verici olur. İki ABD senatörü Amerikan Merkez Bankası’nın ABD varlıklarına yapılan yatırımların vergilendirilmesine yönelik yasa teklifi verdiler. Eğer böyle bir yasa geçerse başka ülkeler dolardan vazgeçmek zorunda kalır ve ABD’yle ticaretlerinde fazla veremezler. Bu gelişme dünyadaki ticari dengesizlikleri yarı yarıya indirir. Ancak bu ticaret fazlası veren ülkeler için olduça acı verici olur ve küresel finans sistemini sarsar.

KÜRESELLEŞME ZENGİNLERİN ÇIKARINA

Sizce kürelleşme dünyadaki gelir eşitsizliklerinin artmasına yol açıyor mu?

Evet, açıyor. Küreselleşmiş bir dünyada uluslararası piyasalarda rekabetçi olabilmek adına ücretler, doğrudan ya da dolaylı şekilde (paraların değerleri düşürülerek veya Çin’de olduğu gibi banka mevduatlarına negatif reel faiz ödenerek) baskılanıyor. Küreselleşme yerel ücretlerin baskılanması konusunda küresel bir baskı oluşturuyor. Bu da büyük şirketlere ve zenginlerin çıkarına oluyor. Tarihte küreselleşmenin hızlı ilerlediği dönemlerde (örneğin 1920ler veya 1860 ve 1914 yılları arası) gelir eşitsizliği hızla artmıştır. Bu bir tesadüf değil.