ABD’de sosyalistlerin de söyleyecekleri var

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF

ABD bugün 46’ncı başkanını seçecek. Halk önümüzdeki dört yıl Beyaz Saray’da kimin oturacağına karar vermenin yanı sıra şu anda Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Senato’nun üçte birini ve çoğu Demokratlardan oluşan Temsilciler Meclisi üyelerini değiştirecek.

Başkanlık yarışının öne çıkan iki adayı şu andaki ABD Başkanı Donald Trump (Cumhuriyetçi Parti) ve Obama döneminin başkan yardımcısı Joe Biden (Demokratik Parti).

Mektupla kullanılan oylarda Biden’ın önde olduğu, ancak seçim merkezlerinde kullanılacak oyların ağırlıklı olarak Trump seçmenine ait olacağı yorumu yapılıyor. Bu durumun farkında olan Demokratik Parti, gerek eski başkan Obama gerekse adaylığı Biden’a kaybeden Bernie Sanders aracılığıyla seçmeni oy kullanmaya ikna etmek için çalışıyor.


Demokratik Parti, bu seçimi, sadece bir seçim olmanın ötesinde, ülkenin geleceğine dair alınacak önemli bir karar olarak lanse ederken, Trump’ın söylemleri, ABD ‘yaşam tarzını’ korumak ve değerlere sahip çıkmak üzerinden şekilleniyor. Trump mitinglerinde Biden’ın seçilmesi durumunda pandemiye karşı alınacak önlemleri ima ederek, ‘bayramları dahi kutlayamayacağız’ diyor.

Covid-19 pandemisi, seçim kampanyalarında oldukça belirleyici bir etken. Biden pandemiye karşı önlem alarak miting yaparken, Trump önlemleri hiçe saymayı ABD yaşam tarzına sahip çıkmanın bir parçası olarak görüyor. Uzmanlar Trump mitinglerinin Covid-19 vakalarına toplam katkısının 30 bin yeni vaka, 750 ölüm olduğu görüşünde.

Seçimin toplumda uzun zamandır var olan kutuplaşmayı da körüklemesinden endişe ediliyor. Gerginlik beklentisinin en önemli nedenlerinden biri Trump’ın kaybetmesi halinde seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğine dair düşünce. Trump’ın kendisi de seçim sonucunun Anayasa Mahkemesi’nde bitebileceğini ifade ediyor. Anayasa Mahkemesi Yargıcı Ginsburg’un ölümü sonrası Trump’ın Mahkeme’ye üçüncü atamasını yapması, bu iddialara ilişkin korkuları artırıyor.
Trump’ın seçimlerde usulsüzlük yapılacağı iddialarının kaynaklarının başında pandemi nedeniyle mektupla kullanılan oyların sayısının artacak olması geliyor. Mektupla kullanılan oyları, ABD Posta Servisi dağıtıyor. Trump yönetimi ABD Posta Servisi’nin başına 2016’da Trump’ın seçim kampanyasının ve Cumhuriyetçi Parti’nin büyük bağışçılarından olan işadamı Louis de Joy’u getirmişti.

***

Diğer adaylar

ABD anaakım medyasında adları neredeyse hiç geçmese de başkan adayları Biden ve Trump’tan ibaret değil.

ABD’de en son Cumhuriyetçi ya da Demokrat olmayan biri 1848 yılında başkan oldu. 1 Kasım itibarıyla ABD Başkanlık seçimlerine giren aday sayısı 1,225. Ancak ABD’de eyaletlerin oy pusulalarına girebilmek için kısıtlı bir süre içinde eyaletlerin belirlediği sayılarda imza toplamak gerekiyor. Seçimi kazanabilecek ölçüde oy alabilecek kadar pusulada bulunan adaylar Trump ve Biden’a ek olarak Howie Hawkins ve Jo Jorgensen.

Howie Hawkins ABD’de Yeşil Parti’nin kurucularından biri. Bir sosyalist. Emekli bir kargo şirketi çalışanı. Uzun yıllar sendikacılık yaptı. Demokratik Parti’nin ilericilerinin sahiplendiği Yeşil Yeni Düzen’i ABD’de ilk savunan siyasetçiydi. Başkanlık kampanyasında ise kapitalizme karşı bağımsız bir işçi hareketi inşasına dikkat çekiyor.

Jo Jorgensen uzun yıllardır içinde siyaset yaptığı Liberteryan Parti’nin adayı. Bir akademisyen. Jorgensen devletin ülkenin işleyişinden mümkün olduğu kadar elini çekmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre pandemi koşullarında dahi devletin ülkeyi kapatması otoriteryen bir hamle. Jorgensen bunun yerine şirketlerin adımlar atması gerektiğine inanıyor. 1992’de Güney Carolina’da Kongre seçimlerinde oyların yüzde 2,2’sini alan Jorgensen’in bazı kilit eyaletlerde Trump seçmeninden alacağı oyların seçimin kaderini değiştirebileceği üzerine yorumlar yapılıyor.

Seçimin diğer adayları arasında, rapçi Kanye West, Hristiyan Demokrat Brian T. Carrol, işadamı Rocky De Ka Fuente, Girişimci ve eski aktör Brock Pierce’ın yanı sıra kampanyasında fırsat eşitliğini öne çıkaran müzisyen, din görevlisi, eski güzellik kraliçesi Jade Simmons da bulunuyor.

***

Sosyalist adaylar

Gloria Estela La Riva, Sosyalizm ve Kurtuluş (PSL) ve Barış ve Özgürlük Partileri’nin adayı 15 eyalette oy pusulasında adı bulunan La Riva’nın ayrıca 13 eyalette de pusulaya adı yazılabiliyor.

“Yoksulların ve işçilerin yüz yüze olduğu krizler daha acil olamaz” diyen La Riva, “Ne Trump ne de Biden, bu sorunları çözecek bir plan ortaya koymuyor” şeklinde konuşuyor.

Uzun yıllar ABD ablukasına karşı Küba’nın bağımsızlığını savunan La Riva, 2010’da Küba Dostluk Madalyası’na layık görüldü. La Riva, ulusal güvenlik bahanesiyle büyük banka ve şirketlerin emperyalist çıkarlarına hizmet eden ABD dış politikasıyla ilgili şu taleplerde bulunuyor: “1 trilyonluk bütçeyi askeri harcamalar yerine ABD’de ve tüm dünyada halkların ihtiyaçları için kullanın. Küba, Venezuela, İran’a blokajı bitirin, İsrail’e yardımı kesin. Filistin halkı kendi kaderini tayin etmeli.”

Gıda, barınma, su, eğitim, sağlık hizmeti, iş, temel gelir gibi ihtiyaçların anayasal hak olması gerektiğini savunan La Riva’nın, iklim krizi karşısındaki politikaları da şöyle özetleniyor: “Kapitalizm ve kâr amacıyla üretim gezegeni yok ediyor ve yaşamı tehdit ediyor. Sürdürülebilir enerji, kullanımı ve fosil yakıt üretimini bitirmek için petrol ve kömür şirketlerine el konulmalı ancak nihai olarak halkın ve gezegenin geleceğini sadece toplumun sosyalist şekilde yeniden örgütlenmesi garanti altına alabilir. Yaşanabilecek bir dünya için kapitalizm yerine sosyalizm kurulmalı.”


♦ Sosyalist İşçi Partisi’nden (SWP) Alyson Kennedy

Süpermarket zinciri Walmart’ta çalışan Kennedy, asgari ücretin saatlik 15 dolara çıkarılması için verilen mücadelenin bir parçası. 40 yıldır sendikacılık yapan Kennedy, maden işçilerinin sendikalaşma mücadelesinde de yer aldı. Kennedy 2014’teki Soma Katliamı sonrası Türkiye’yi ziyaret etti. “Toprağın kamulaştırılmasını” isteyen Kennedy, işçi sınıfının kapitalistlerin partileri olan Demokratlardan da Cumhuriyetçilerden de kurtularak işçi ve çiftçi hükümetini kurması gerektiğini belirtiyor.