ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 2020 ‘İnsan hakları raporunu’ paylaştı. Raporda, sansür, otoriterleşme ve Türkiye’deki ifade özgürlüğüne kadar birçok alanda yaşanan ihlallere yer verildi. Raporda, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavalı'nın durumuna da değinildi.

ABD Dışişleri'nin 'insan hakları' raporunda, Demirtaş ve Kavala'ya yer verildi

DIŞ HABERLER SERVİSİ

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri'nin 2020 ‘İnsan hakları raporunu’ paylaştı. Raporda hükümetin kısıtladığı ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne de yer verildi.

İstanbul Sözleşmesi’nin raporda yer almaması üzerine de Dışişleri Bakanlığı, 2021 yılının ortasında kadınlara yönelik ek bir rapor yayımlanacağını duyurdu.

İnsan haklarına ilişkin hazırlanan raporla ilgili basın toplantısı düzenleyen Blinken, 'insan haklarını ABD dış politikasının merkezine koyma konusundaki kararlı olduklarını' iddia etti.

“İKTİDARLAR YÖNETİMLERİNİ PEKİŞTİRMEK İÇİN PANDEMİYİ BAHANE EDİYOR”

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sayfasında yayımlanan rapora ilişkin Antony Blinken, bu yıl açıklanan raporun Covid-19’la mücadeleye özgü zorlukları da yansıttığına değindi.

Blinken, salgının sadece sağlık anlamında insanları etkilemediğini aynı zamanda temel haklar konusunda da etkilere sahip olduğunu ifade etti. Buna ek olarak, bazı hükümetlerin, pandemiyi bahane ederek temel hak ve özgürlükleri kendi iktidarlarını pekiştirmek için kısıtladığı da kaydedildi.

Pandemide kadın, çocuk ve diğer cinsiyet gruplarının ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu belirten Blinken, bu risklerin geleneksel sosyal korumaların eksikliğinden kaynaklandığını söyledi.

Raporda ayrıca, yaşlılar engelliler ve LGBT+ bireyler gibi dezavantajlı grupların savunmasızlıklarına da dikkat çekildi.

DEMİRTAŞ VE KAVALA BÖLÜMÜ

Raporda, Türkiye’ye ilişkin de kapsamlı bir değerlendirme yapılırken, Türkiye’nin 'anayasal bir Cumhuriyet' olduğu hatırlatmasında da bulunuldu.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna da değinilen raporda, 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin, iktidarın seçimlerde adil yarış ilkesini kısıtladığı ve haber alma özgürlüğünü engellediğine ilişkin bilgilere de yer verildi.

Rapordaki, “Yaşam hakkından keyfi şekilde mahrum bırakma ve diğer kanun dışı ya da siyasi cinayetler” başlıklı bölümde, Türkiye’nin düzenlediği sınır ötesi operasyonlarda 'birçok sivilin öldüğüne dair güvenilir kaynaklar olduğu' ifade edildi.

Raporda ayrıca, Irak’ın kuzeyine düzenlenen hava operasyonlarında en az 6 sivilin hayatını kaybettiği iddia edildi.

Adil yargılanma ve Osman Kavala’nın tutukluluğuna da değinilen raporda, Türkiye hükümetinin yargıya müdahale ettiğine ilişkin endişeler dile getirildi.

Şubat ayında mahkemenin 2017 yılından bu yana gözaltında tutulan Osman Kavala ve sekiz kişiyi 2013’teki Gezi Parkı protestolarını hükümeti devirmek için kullanmaya teşebbüs suçlamasından akladığı, serbest bırakılmasına hükmettiği ancak Kavala’nın aynı gün bu kez casusluk suçlamaları ve 2016 darbe girişimiyle bağlantılı olarak devlet düzenini devirmek suçlamasıyla gözaltına alındığı hatırlatıldı. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin Kavala hakkında yeniden tutuklanmasının hak ihlali olmadığı kararı da rapora eklendi.

'DELİLLERİN GÜVENİLİRLİĞİ TARTIŞMALI'

Türkiye’de savcıların, terör ve ulusal güvenlik tanımının muhalif siyasetçiler için geniş tutulduğuna da yer verilen raporda, başta gazeteciler ve HDP’li siyasetçiler olmak üzere, yargılamalarda kullanılan delillerin güvenilirliğinin sorgulandığı belirtildi.

AİHM’in Demirtaş hakkında verdiği serbest bırakılma kararı için de, hükümetin AİHM’e rağmen Demirtaş’ı cezaevinde tutmasının hak ihlali olduğu vurgulandı.

Siyasi yargılamalara ilişkin de, öğrencilere, hak savunucularına ve sanatçılara sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek ‘terör’ davaları açıldığı kaydedildi.

Raporda, 2016 yılında gerçekleşen darbe girişimin ardından birçok gazeteci ve fikir insanının tutukladığına dikkat çekildi.

Hükümeti eleştiren gazetecilerin “FETÖ ve PKK gibi örgütlerle bağlantısı kurularak” yargılandığı da belirtilen raporda, gazetecilere yönelik oto sansür uygulandığı ifade edildi.

Raporda ayrıca ana-akım medyanın büyük ölçüde iktidar denetimi ve sahipliği altına girdiğinin bu durumun da medyada teklik yaratacağına dikkat çekildi.

İKTİDARIN İNTERNET KISITLAMALARI

Raporda, Hükümetin internet erişimini sınırlamaya devam ettiği ve hükümetin yasal olmayan bir yetki kullanarak, bazı özel çevrimiçi iletişimleri izlediğine dair delilin olduğu söylendi.

Temmuz ayında çıkarılan sosyal medya yasasına da değinilen raporda, bu yasayla birlikte sosyal medya şirketlerine bazı yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde cezalar verebileceği kaydedildi.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Trump döneminde uygulanan insan hakları kapsamının değiştiğine değindi. Blinken, Trump’ın LGBT+ ve üreme haklarını yasanın dışında bıraktığını söyleyerek, “İnsan haklarının temel ilkelerinden biri evrensel olmalarıdır. Nerede doğmuş olursa olsun, neye inanırsa inansın, kimi severse sevsin, herkes bu haklara sahiptir. İnsan haklarında bazı hakları diğerlerinden daha önemli yapan bir hiyerarşi yoktur” dedi.

Trump döneminde uygulanan insan hakları yasaları, birçok insan hakları aktivisti ve örgütü tarafından eleştirilmişti.