ABD, imparatorluğunu  korumayı amaçlıyor

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF @omurkeyif

Rusya ve Ukrayna arasında Kerç Boğazı’nda yeniden alevlenen kriz sonrası ABD’de tartışılan, Başkan Donald Trump’ın Rusya’ya karşı pozisyonu oldu. Acil toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde Elçi Nikki Haley, Rusya’yı kınarken, NATO Genel Sekreteri, birliğin Ukrayna’nın yanında yer alacağını ifade etmişti. Merak edilen, hafta sonu yapılan G-20 Zirvesi’nde Trump’ın Rusya’yı açıkça eleştirip eleştirmeyeceğiydi. Trump-Putin görüşmesinin iptali, tartışmayı farklı bir boyuta daha taşıdı.

Kriz ve Trump’ın pozisyonu şu sorularla ele alınıyor:

NATO üyesi olmayan bir ülke savunulabilir mi?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in birliğe üye olmayan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve birliğini desteklediğine dair açıklaması, tartışma yaratan konular arasında. Colin Powell’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde Özel Kalem görevi yapan Lawrence Wilkerson, The Real News Network’e verdiği röportajda, ABD’lilere “adını bile telaffuz edemedikleri şehirleri savunmak için savaşa girileceği, savaş vergisi ödeyecekleri söylenirse, cevap ne olur” diye sormuştu.

Avrupa’nın ABD’nin liderliğini izlemesinin akıllıca olayacağını savunan Wilkerson, BirGün’e yaptığı açıklamada ise: “Bir Batılı lider olsaydım, ABD’nin liderliğini izleme konusunda dikkatli olurdum. Şu anda, ABD’nin motivasyonu sadece imparatorluğunu korumak, para kazanmak ve ‘Amerika’yı yeniden kudretli yapmak’. Bunun iyi bir dış politika için iyi bir kılavuz olması zor” diyor.

ABD’de Rusya-Ukrayna krizi hem hükümet hem de seçmen tarafından bir iç mesele şeklinde tartışılıyor. Bunun bir nedeni 2016 seçimlerine Rusya müdahalesine dair soruşturma, diğeri ise ABD’nin Rusya’ya karşı yerleşik pozisyonu.
Wilkerson’a göre meseleyi öngörülmesi zor hale getiren Trump’ın dış politika hamlelerini iç politikayı baz alarak yaptığı gerçeği: “Açıkçası, Trump’ın savaştan yana olacağını düşünmüyorum. Etrafındaki, Putin’i cezalandırmak için Ukrayna’yı kışkırtmak isteyen Neo-conları ve diğerlerini yönetebilmesini umuyorum. Fakat Trump’ın nereye doğru gideceği bilinmez çünkü ulusal güvenlik kararlarının hepsi iç politikaya dayanıyor. ABD’nin daha agresif hamleler yapması için baskı yapan Ukraynalı-Amerikalılar var, Trump’ın bu kişileri ne kadar dinlediğini bilmiyorum.”

Donald Trump, Rusya soruşturmasından mı çekiniyor?
Özel Yetkili Savcı Robert Mueller, Trump’a yakın kişilerin Rusya bağlantılarını soruşturuyor. Bu soruşturma kapsamında son olarak Trump’ın eski avukatı Michael Cohen’in Rusya’da Trump Tower inşa planına ilişkin Kongre’de verdiği ifade sırasında yalan söylediği ortaya çıktı. Eleştiri sahipleri, Trump’ın Putin görüşmesini bu gelişme üzerine iptal edişinin tesadüf olmadığını düşünüyor. Kremlin de toplantının iptalinin, içerideki “Rusya fobisine sahip kişilerin” Trump’a baskısı sonucunda geldiği kanısında. Trump yönetimi iddiaları yalanlıyor.

Trump Rusya’ya karşı ‘yeterince’ sert mi?
Rusya-Ukrayna krizinin tırmanması sonrası ABD’de beklenti Trump’ın G-20’de açıkça Putin’e karşı durmasıydı. Trump’ın G-20’deki Putin görüşmesini iptal etmesi, liberal çevreler için bir rahatsızlık konusuna dönüştü. Putin’in Suudi Prens Muhammed Bin Salman’la yakın görüntüleri televizyonlarda defalarca tekrarlanırken Trump’ın ikiliye yeterince sert tepki vermediği, bu durumun da Rusya’ya bölgedeki hamleleri için açık çek anlamına geleceği savunuluyor. Cumhuriyetçi kesimler ise ABD’nin G-20’deki pozisyonundan memnun.

***

Trump’ı eleştirmek yasak

ABD medyasına göre, geçen hafta ABD’deki 2 milyon federal kamu çalışanına gönderilen belgede, iş yerinde politikayla ilgili tartışmalara girilmesinin yasa dışı olabileceği ifade edildi. ABD’de federal çalışanlar politikalarla ve yasalarla ilgili konuşmakta serbestler ancak belli bir adaya oy verme ya da verememe konusunda propaganda yapmaları yasak. Trump’ın 2020 başkanlık seçimlerinde adaylığını koyması bekleniyor. Belgede, Trump’ın azledilmesi ya da Trump’a karşı direniş gösterilmesine ilişkin ifadelerin kaçınılmaz olarak seçim başarısıyla ilişkili olduğu ifade ediliyor.

***

Ölen bir savaş suçlusuydu

ABD’de yerleşik düzen siyasetçileri ve ana akım medya, 1989-93 yılları arasında ABD Başkanlığı yapan George H. W. Bush’a övgüler yağdırma yarışında. Oysa ülkede önemli bir kesim, 94 yaşında ölen Baba Bush’un ardında bıraktığı kanlı mirası unutmuyor. Intercept, Bush’un başkanlık tarihini sayılarla özetlemiş: George H. W. Bush, Irak’a ve Kuveyt’e toplam 88,500 ton bomba attı, çoğu kez bilinçli şekilde sivillerin ölmesine neden oldu. Bilinçli şekilde sivillerin altyapı tesisleri bombalandı. 1992 rakamları Körfez Savaşı’nda 158 bin Iraklının öldüğünü ortaya koyuyor.

Bush ayrıca, ABD’nin Nikaragua’da Sandinista hükümetini devirmek için çetelerin silahlandırdığı dönemde de Başkan Yardımcısıydı. Kendi başkanlığında da Nikaragua’da insan haklarını ihlal etti.

Bush ayrıca sekiz kadın tarafından cinsel tacizle suçlanmıştı, bu kadınlar arasında tacizin yaşandığı tarihte çocuk olan bir kişi de vardı.